Translation of "Yanlış" in Arabic

0.030 sec.

Examples of using "Yanlış" in a sentence and their arabic translations:

Yanlış.

إنه خطأ.

Yanlış anlaşılmaları

بل أنهم يتعرضون أيضاً لسوء الفهم

Yanlış duymadınız

لم تسمع خطأ

Cevabınız yanlış.

إجابتك خاطئة.

- Yanlış.
- Hatalı.

- خطأ.
- خطأ

Yanlış trendesin.

أنت في القطار الخطأ.

Yanlış trendesiniz.

أنتم في القطار الخطأ.

Fadıl yanlış zamanda yanlış yerde idi.

كان فاضل في المكان الخطأ في الوقت الخطأ.

Bu da yanlış.

حسنا, هذا ايضا غير صحيح.

"Evet, tecavüz yanlış.

"نعم الإغتصاب شيء فادح،

Beni yanlış anlamayın.

لكن، لا تفهموني خطأً.

Konuyu yanlış anladık.

لقد قمنا بالأمر بشكل خاطئ.

Saati yanlış biliyorlarmış.

نشروا الخبر في الوقت الخاطئ.

Sizi yanlış yönlendirebilirim

يمكنني تضليلك

Onu yanlış yapıyorsun!

أنت تفعله بطريقة خاطئة!

Yanlış adrese gittim.

ذهبت إلى العنوان الخطأ.

Belki yanlış anladın.

لعلك أسأت الفهم.

O yanlış, Tom.

انه خطأ ، توم

Yanlış bir şeyler vardır.

والتي تقودهم إلى التفكير بالانتحار.

Bu sadece yanlış değil.

فهذا التعريف ببساطة ليس صائبًا.

Sıkça yanlış şeylere takılır.

غالبًا ما يعلق بالأشياء الخطأ.

Konuyu hep yanlış anladık.

لقد قمنا بالأمر بشكل خاطئ.

Bazen oldukça yanlış gidiyor.

وأحيانا تكون خاطئة جدًا.

Tarihini yanlış bilgilerle dolduracaksın

سوف تملأ تاريخك بمعلومات خاطئة

Ben yanlış otobüse bindim.

- صعدت إلى الحافلة الخطأ.
- ركبت الباص الخطأ.

Sen yanlış anahtarı aldın.

أخذتَ مفتاحًا خطأً.

- Sorun nedir?
- Ne yanlış?

- ما المشكلة؟
- ما الخطب؟

Ben yanlış trene bindim.

ركبت القطار الخطأ.

Tabaklar yanlış masaya gönderilmiş.

أُرسلت الصحون إلى الطاولة الخطأ.

Bir şey yanlış görünüyordu.

كان ثمّة أمر لم يبدو على ما يرام.

Tom yanlış otobüse bindi.

ركب توم الحافلة الخطأ

Tom yanlış trene bindi.

ركب توم القطار الخطأ.

Fadıl yanlış kadına düştü.

وقع فاضل في حبّ المرأة الخطأ.

Yanlış yaptığınız her şeyi ve hayatınızda yanlış olan her şeyi

تخيل أنّ لديك صديق يشير باستمرار

Böylece yanlış bir yargıda bulunduğumuzu

لذلك، لن ندرك حتى أننا قد وقعنا في الحكم الخاطئ،

Fakat, herhangi birşey yanlış gittiğinde,

لكن إذا حدث شيء خاطئ،

Johnny'nin neyi yanlış yaptığını boşver

تجاهل الخطأ الذي قام به جوني

Dalganın yanlış kısmında nefesimi tuttum,

أخذت نفساً في الوقت الخاطئ،

Beklediğimiz şeylerde bir yanlış vardır.

وتوقعاتنا حول الرجال في المجتمع

ırkçılık yanlış, ırkçılar kötü insanlar.

العنصرية خطأ؛ العنصريون أشخاص سيئون.

Bence bu yanlış bir görüş.

أعتقد أن هذا خطأ.

Salt yanlış yönlendirmeydi -- Çok eğlenceliyim.

كان ذلك تضليلا... أنا مضحكة.

Ama bu, son derece yanlış.

ولكن هذا بعيد أشد البُعد عن الحقيقة.

Beyinde daha nelerin yanlış giderek

وتابعنا لنكتشف ما الخطأ الّذي يحدث داخل دماغك

Veya yanlış anlama olduğunu düşündü

أو سوء الفهم

Yaptığında yanlış bir şey görmüyorum.

لا أرى مشكلة فيما تفعل.

O yanlış olduğunu kabul etmez.

انها لا تعترف بانها مخطئة.

Tom yanlış bir şey yaptı.

ارتكب توم خطأ" ما.

Kim bunu söyledi? Tamamen yanlış.

من قال ذلك؟ إنه خطأ تمامًا!

Tom Mary'ye yanlış anahtarı verdi.

أعطى توم ماري المفتاح الخطأ.

Sami bazı kelimeleri yanlış yazdı.

أخطأ سامي في كتابة بعض الكلمات.

Kötüye kullanıldığında bir insanın yanlış yönlendirilebilmesi.

عند استغلال نقاط الضعف الإدراكية.

Hiç kimse "Durun bakalım, bu yanlış.

لم يقل أحد "اصبري قليلاً، هذا خاطئ.

İnsanlar yaşımı ve kökenimi yanlış değerlendirirler.

يخطئ الناس الحكم بعمري وأصلي.

Birinin sizi yanlış değerlendirdiğini hatırlıyor musunuz?

هل تذكر أن أحدًا أخطأ في الحكم عليك؟

Yani, yanlış bir resimden yola çıkarsak

لذلك، إذا بدأنا من صورة خاطئة،

Tarafsız bir açıdan son derece yanlış.

خاطئة موضوعيًا.

Irkçılık bir yanlış anlaşılma ile başlamadı

العنصرية لم تبدأ بسوء فهم

Arapça öğrenmeye çok yanlış sebeplerle başladım.

بدأتُ بدراسة العربيّة لأسباب خاطئة للغاية.

Ayağa kalktı ve bir yanlış yaptığını,

وقف وأعلن بأنه ارتكب خطأ

En başta yanlış teşhis konulduğu için

قصة وحيدة، شُفي فيها المريض ذاتيا على ما يبدو

Tek yanlış harekette sırtlanlara yem olur.

‫حركة خاطئة واحدة‬ ‫قد تمكّن الضباع من اصطيادها.‬

Ayasofya'nın cami yapılması yanlış karar mı?

هل من الخطأ بناء مسجد آيا صوفيا؟

Yanlış olmadığı gibi bir gereklilik aslında

ليس بالضرورة انحيازًا ، في الواقع

İslamiyeti artık dünyaya yanlış tanıtmaktan vazgeçin

توقفوا عن تحريف الإسلام للعالم الآن

Çok geçmeden Napolyon'un yanlış hesapladığı ve

سرعان ما اتضح أن نابليون أخطأ في التقدير ، وأنهم لم يواجهوا

Facebook, bu konuda tarihin yanlış tarafındaydın.

فيسبوك، إنك كنت في الجانب الخاطيء من التاريخ في ذلك.

Herhangi bir yanlış anlama olmasını istemiyorum.

أنا لا أريد أن يكون هناك أي سوء فهم.

Tom polise yanlış bir adres verdi.

أعطى توم الشرطة عنوانا خاطئا.

İşim, özetle, yanlış şeyleri dışarıda bırakmanızı sağlamak.

عملي باختصار، جعلكم تستبعدون الأشياء الخاطئة.

Bu yüzden, yanlış bir resimden başlasaydık bile

لذا، حتى لو بدأنا من الصورة الخاطئة،

♪ Yalan yanlış bir aşkın hikâyesi ♪

♪ قصة حب كاذبة تكمن كاذبة ♪

Yanlış olduğu çok açıkken neden halâ bizimle?

لما ما تزال معنا في حين أنها أذى بشكل واضح؟

Bir şeyleri nasıl doğru ve yanlış yaptığımız --

مثل السؤال: كيف تسوء الأمور

Sizin nazarınızda dediklerinin yüzde doksanı yanlış olabilir.

في وجهة نظرك، تسعون بالمئة مما يقولون هو خاطئ

Peki, müze olarak kalsa yanlış karar mıydı?

حسنًا ، هل سيكون القرار الخطأ إذا بقي كمتحف؟

Orada çünkü yanlış bilinen bir şey var

لأن هناك شيء معروف خطأ

Aşağılık kompleksi deyince bazılarımız bunu yanlış anlayabiliyor

البعض منا يسيئون فهم عندما نقول معقدة حقيرة

çok saçma konuşuyor, yanlış konuşuyor bu adam

هذا الرجل يتحدث بشكل سخيف ، هذا الرجل يتحدث خطأ

İtalya'nın uygulaması yanlış ki zaten bu durumdalar

ممارسة إيطاليا خاطئة لأنهم بالفعل في هذا الوضع

Ancak bilinçli bir yanlış bilgilendirme olduğunu ispatladık.

إنه فعل متعمد لنشر المعلومات الخاطئة.

Onun hakkında yanlış bir şey var mı?

أهناك مشكلة في الأمر؟

Günümüzde kariyer tavsiyeleri yanlış şey üzerinde yoğunlaşıyor.

أن نصيحة الوظائف -اليوم- ترتكز على الشيء الخاطئ.

Karanlık güçler olarak etiketlenenleri bir köşeye atmak yanlış.

لانهم اجبرو على ذلك وعلى الابطال أن يهزموهم.

Buna ister siyasi bir hata, yanlış bir adım

سواء تريد أن تسمي هذا

Yanlış olduğunu gösteren bilgileri reddettiğimiz sistematik bir eğilimdir.

ونرفض تلك المعلومات التي تعارض معتقداتنا

Kendime “ne yaptım ben? Nerede yanlış yaptım?” diyordum.

كنت أسأل نفسي، ما الذي أفعله؟ أين أخطأت؟

Erkeklerin akıllarından intihar düşüncesi geçirmesinde bir yanlış yok

لا أعتقد أن هناك شيء خاطئ بالرجال الذين لديهم أفكار انتحارية،

Erkeklerin intiharı düşünmesinde yanlış bir şey olduğunu sanmıyorum.

لا أعتقد أن هناك شيء خاطئ بشأن ميول الرجال للانتحار.

Erkeklerin intiharı düşünmesinde yanlış hiçbir şey görmediğim için

لأني لا أعتقد أن هناك مشكلة مع الرجال الذين يفكرون بالانتحار،

İnsanlar yanlış bir şey yapmadıklarına kendilerini ikna ederken

إنه الإنكار الذي يجعل 50 عاماً من التشريعات العنصرية ممكنةً

Çok fazla yanlış ufuk görüyorum ve yaklaştığımızı sanıyorum.

‫أرى الكثير من الآفاق الكاذبة،‬ ‫حيث تعتقد أنك أصبحت أكثر قرباً.‬

Demek ki ortada yanlış olan bir şey yok

لذلك ليس هناك خطأ في ذلك

önemli tarihleri ve veriler yanlış aktarmamak için bakıyor

يتطلع لتجنب سوء التعامل مع التواريخ والبيانات الهامة

Yer değiştirecek mi sorusu çok yanlış bir soru

هل السؤال عما إذا كان سيتم النزوح؟

Sen yanlış bir şey söyleyinceye kadar kimse dinlemez.

لن يصغي إليك أحدا حتى تقول شيئا خاطئاً.

Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.

المنطق هو طريقة نظامية للوصول إلى الاستنتاج الخاطئ مع الثقة.

Hakları alınan ve uyuşturucuya açılan savaşın yanlış tarafında uyanan

إنها ثقافة ابتدعت من قبل المهمشين والفئة المعدومة