Translation of "Kendisi" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Kendisi" in a sentence and their arabic translations:

kendisi anlatıyor

يخبر نفسه

çünkü teknolojinin kendisi

لأن التكنولوجيا ذاتها، تشكل عائقًا

Kapı kendisi açıldı.

فُتحت البوابة من تلقاء نفسها.

Kendisi benimle özdeşleşmiş durumda.

لقد تضامنت معي

Zaten kendisi söylemiyor mu,

أليس هذا ما قاله بنفسه،

Bir kurumda CEO kendisi

هي المديرة التنفيذية لشركة،

Müthiş bir hazırlanıcıdır kendisi.

هو خبير استعدادي.

Tıpkı binanın kendisi gibi.

مثل ما يفعل المبنى بالمناسبة.

Kendisi, akrep yeme uzmanı.

‫إنه متخصص في أكل العقارب.‬

kendisi Fatih Portakal'ın eşi

زوجة فاتح بورتاكال

Napolyon'un kendisi, “Ne asker!

قال نابليون نفسه: "يا له من جندي!

Kendisi; katılımcılardan, dört karttan birini

إنه يستند إلى خدعة أخرى درستها،

kendisi ben kürsüye çıkmadan önce

والتي، قبل أن أصل إلى المنضدة،

O yüzden kendisi kullanmak istiyordu

لذلك أراد استخدامه بنفسه

Aslında toplumun ta kendisi eleştirildi

في الواقع ، تم انتقاد المجتمع نفسه

Insan kendi sonun kendisi hazırlıyor

الإنسان يعد نهايته

Ancak kendisi ağır kayıplara uğradı

ولكن بعد أن عانى هو نفسه من خسائر فادحة، اضطر إلى التراجع إلى المجر،

O, akşam yemeğini kendisi pişirdi.

أعدت العشاء بنفسها.

Tom kendisi hakkında konuşmayı sevmiyor.

لا يحب توم التحدث عن نفسه.

İyi müzik kendisi için konuşur.

تتحدث الموسيقى الجيدة عن نفسها.

Ve hatta devin kendisi hakkında bile.

وحتى عن العملاق نفسه.

Bugün, Stella, kendisi o kızlardan biri,

اليوم، ستيلا -واحدة من هؤلاء الفتيات-

Örneğin Julio Castro, kendisi bir doktor

على سبيل المثال، خوليو كاسترو،

Kendisi ve ailesi için engelleri vardı.

وحصل على رعاية لنفسه ولعائلته.

Kendisi, daha az korkutucu bir seçenek.

‫إنه مخلوق أقل رعبًا.‬

Ya adam kendisi için mezar yaptırıyor

إما أن يقوم الرجل ببناء قبر لنفسه

Buzlu nesneler kuyruklu yıldızın ta kendisi

الأجسام الجليدية مذنب نفسها

Bir de üzerine kendisi cepheye gidiyorken

وعندما يذهب إلى الأمام

Ve kendisi olmasına izin verilmeyen bizlerin sayısının

هو أن الكثير منا يكبر في أوروبا

Maceralar yaratır. Mimarinin kendisi de bir maceradır.

إنها تخلق المغامرة. والعمارة ما هي إلا مغامرة.

Bu seferin kaderine hükmeden kendisi olmak istiyor.

إنه يريد أن يكون الشخص الذي يملي مسار الحملة

Bu bir hakaret değil hastalığın ta kendisi

هذه ليست إهانة بل المرض نفسه

Insanlara zararlı günlük faaliyetlere devam etti . Kendisi

تخلي دولٍ عدةٍ عن التزاماتها مثل الولايات المتحدة واستمرار

Genç görünüyor ama aslında kendisi kırkın üzerinde.

يبدو صغيراً، ولكن في الواقع هو فوقَ الأربعين.

Tom neredeyse her şeyi kendisi yapmayı seviyor.

غالبًا يُفضل توم عمل الأشياء بنفسه

Bu sürenin bir kısmını kendisi de hapiste geçirir,

وجزء من هذه المدة كان هو نفسه في السجن

Sizin karşınıza çıkan bütün engelleri kıracağız." diyor kendisi.

سنكسر كل العوائق التي تقابلكم".

üstelik Kemal Sunal'ın bu tarzı anarşizmin ta kendisi

علاوة على ذلك ، فإن هذا النمط من كمال سونال هو الأناركية نفسها

Buna rağmen karıncanın yine en büyük düşmanı kendisi

ومع ذلك ، فإن أكبر عدو للنمل هو نفسه

Resim köşesi var, sanat var, sanatın ta kendisi var.

زاوية للرسم، للفن، الفن بذاته.

Bugün, sinir koruyucu prostatektominin bir kısmını kendisi yapmayı umuyor;

هي تأمل فعلاً اليوم أن تقوم ببعض عمليات الجراحة العصبية،

öldürebildiğini öldürüp bir süre sonra kendisi de yok olacaktı

كان سيقتل ما كان يمكن أن يقتل وبعد فترة

Artık kendisi savaşmayacağına göre… Tuileries'e dönmesine izin verin ve

لأنه لم يعد يخوض الحرب بنفسه ... دعه يعود إلى التويلري ، ويتركنا

Sadece kendisi için değil tüm Makedonlar için bir onur.

شرف ليس فقط لنفسه ولكن لجميع المقدونيين.

Trump'ın kendisi de küfür ve hakaret etmekten asla kaçınmıyor

ترامب نفسه لا يتجنب أبدا الشتم والإهانة

O kendisi için onun daha fazla zamanı olmasını diledi.

لقد تمنى أن يكون لديها وقت أكثر لهُ.

Dışarıda olmanın virüsün kendisi üzerinde de bir etkisi var.

والتواجد في الخارج له تأثير على الفيروس نفسه أيضا.

Sürekli tartışma yaratan bu grubun asıl derdi ilerleme fikrinin kendisi.

فكرة التقدم هي ما يرعب الطبقة الثرثارة.

Lise hayatının 11 yıl sürmesinin sebebini ise kendisi şöyle anlatıyor

يشرح سبب استمرار الحياة في المدرسة الثانوية 11 سنة على النحو التالي:

O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi.

ومن خلال الذهاب لتلك الحديقة، أصبحت تلك الحديقة بمثابة المركبة لهم.

Yetişkin bir kızım var, kendisi mutlu, zeki ve harika biri.

لدي ابنة كبيرة في السن وهي ذكية، وسعيدة ورائعة.

Hülagü güvendiği teğmeni Kitbuqa ya kendisi dönene kadar Suriyeyi savunması ve

ترك هولاكو الملازم الموثوق به كاتبوغا المسؤول عن الدفاع عن سوريا حتى يعود

Ardından korkusuzca kendisi öne çıkıyor ve dağılmış olan kuvvetlerine öncülük ediyor.

اتجه حينها إلى المعركة بنفسه لتجميع القوات المتناثرة

İngiltere'nin yeni kralı William the Conqueror, kendisi bir Viking maceracısından geliyordu.

كان ملك إنجلترا الجديد ، ويليام الفاتح ، هو نفسه من نسل مغامر من الفايكنج.

Planın kendisi tartışmalı bir şekilde Alp'leri geçmek kadar gözü pek bir karar.

يمكن القول أن الخطة جريئة تمامًا كما كان عبور جبال الألب

Bir şeyi kendisi yapmak zorunda olmayan biri için hiçbir şey imkansız değildir.

لا شيء مستحيل على الرجل الذي لا يجب عليه عمله بنفسه.

Dima kızgın bir sesle sordu: "Nubz? Bu bir oyun değil Saib! Bu hayatın kendisi!

سأل ديما وفي صوته لمحة من غضب: "نوبز؟ هذه ليست لعبةً يا صائب! هذه هي الحياة الحقيقية!"

Napolyon'un genelkurmay başkanı Mareşal Berthier ve hatta belki de İmparatorun kendisi de dahil olmak üzere , onun bir veya iki kazık attığını görmeye hevesliydi .

بما في ذلك رئيس أركان نابليون ، المارشال بيرتيير - وربما حتى الإمبراطور نفسه.

Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.

لكل شخص الحق في مستوى من المعيشة كاف للمحافظة على الصحة والرفاهية له ولأسرته، ويتضمن ذلك التغذية والملبس والمسكن والعناية الطبية وكذلك الخدمات الاجتماعية اللازمة، وله الحق في تأمين معيشته في حالات البطالة والمرض والعجز والترمل والشيخوخة وغير ذلك من فقدان وسائل العيش نتيجة لظروف خارجة عن إرادته.