Translation of "Viejos" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Viejos" in a sentence and their turkish translations:

Somos viejos amigos.

Biz eski arkadaşız.

Como en viejos depósitos.

hem depolarda bulunabilirler.

Ellos son muy viejos.

Onlar çok eski.

Los viejos andan despacio.

Yaşlı insanlar yavaş yürür.

Estos libros son viejos.

Bu kitaplar eski.

Él usaba zapatos viejos.

O, eski ayakkabılar giydi.

Charlaban como viejos camaradas.

Onlar eski dostlar gibi birbiriyle konuşuyorlardı.

Ellos son viejos amigos.

Onlar eski dostlar.

Viejos amigos me contactaron.

Eski arkadaşlar benimle temasa geçti.

- Estaba aburrida de sus viejos chistes.
- Estaba aburrido de sus viejos chistes.

Onun eski şakalarından bıktım.

Hay jóvenes viejos y viejos jóvenes, y en éstos me ubico yo.

Gençler var çoktan yaşlanmış, yaşlılar var genç kalmayı başarmış. Ben bu sondaki kategorideyim.

Ellos son mis viejos amigos.

- Onlar benim eski arkadaşlarım.
- Onlar benim eski arkadaşım.

Esta tienda vende libros viejos.

Bu dükkan eski kitap satar.

Estos libros son muy viejos.

Bu kitaplar çok eski.

Me gustan los coches viejos.

Ben eski arabaları severim.

Claro: Celular para viejos, con baño.

Tabii, yaşlılar için tuvaletli bir cep telefonu.

Nos hacemos viejos día a día.

- Biz gün geçtikçe yaşlanıyoruz.
- Biz günden güne yaşlanıyoruz.

Él llevaba puestos unos zapatos viejos.

O, eski ayakkabılar giydi.

Tú y yo somos viejos amigos.

Sen ve ben eski arkadaşız.

Los viejos favores son olvidados pronto.

Eski iyilikler çabuk unutuldu.

John y yo somos viejos amigos.

John ve ben eski arkadaşız.

Es divertido visitar a viejos amigos.

Eski arkadaşları ziyaret etmek eğlencelidir.

Sheila y yo somos viejos amigos.

Sheila ve ben eski arkadaşız.

Tom y yo somos viejos amigos.

Tom ve ben eski arkadaşız.

Pocos hombres saben cómo ser viejos.

Birkaç adam kaç yaşında olduğunu biliyor.

Anoche quedé con algunos viejos amigos.

Dün gece bazı eski arkadaşlarla buluştum.

No somos tan viejos como Tom.

Biz Tom kadar yaşlı değiliz.

- Cuanto más viejos nos hacemos, peor memoria tenemos.
- Nuestra memoria empeora mientras más viejos nos hacemos.
- Nuestra memoria empeora a medida que nos hacemos más viejos.

Yaşlandıkça hafızamız zayıflar.

No te enojes más con los viejos

Artık yaşlılara da kızmayın

Cuidaré de mis padres cuando sean viejos.

- Ben, yaşlandıklarında ebeveynlerime bakacağım.
- Onlar yaşlandıklarında ebeveynlerime bakacağım.

Necesito diarios viejos para forrar las paredes.

Duvarları kaplamak için eski gazetelere ihtiyacım var.

Me recuerda a los buenos viejos tiempos.

O bana eski güzel zamanları hatırlatıyor.

Quiero hablar de los buenos viejos tiempos.

Eski güzel günler hakkında konuşmak istiyorum.

¿Puedo ver su colección de libros viejos?

Senin eski kitap koleksiyonunu görebilir miyim?

Él es uno de mis viejos amigos.

O, eski dostlarımdan birisidir.

Tom y Mary son muy viejos amigos.

Tom ve Mary, çok eski arkadaşlar.

- Nuestra memoria empeora mientras más viejos nos hacemos.
- Nuestra memoria empeora a medida que nos hacemos más viejos.

- Yaşlandıkça hafızamız zayıflar.
- Ne kadar yaşlanırsak, hafızamız o kadar kötüleşir.

En lugar de que haya viejos acumulando dinero,

O ihtiyarlar gibi para biriktirmek

- Son viejos.
- Son mayores.
- Son ancianos.
- Están mayores.

Onlar yaşlı.

¡Ah, eso me recuerda a los viejos tiempos!

Ah, o bana eski günleri hatırlatır.

Estos zapatos están viejos, pero todavía me gustan.

Bu ayakkabılar eski ama onları hâlâ seviyorum.

El vino es la leche de los viejos.

Şarap, yaşlı erkeklerin sütüdür.

Me gusta hablar de los buenos viejos tiempos.

Eski güzel günler hakkında konuşmak istiyorum.

- Ellos son muy viejos.
- Ellas son muy viejas.

Onlar çok eski.

Noruega tiene muchos viejos cobertizos de ganado vacios.

Norveç'in çok sayıda boş sığır ahırları var.

Pero en los viejos tiempos no encontramos tales enfermedades

ama daha eski çağlar bu tür hastalıklara pek rastlamıyoruz

Los manzanos se hicieron viejos, y se plantaron nuevos.

Elma ağaçları yaşlandı ve yenileri ekildi.

Los viejos no siempre saben más que los jóvenes.

Yaşlı olanlar genç olanlara göre her zaman daha fazla bilmiyorlar.

Casi todo es como era en los viejos tiempos.

Neredeyse her şey eski günlerde olduğu gibi.

Tom y María querían hablar sobre los viejos tiempos.

Tom ve Mary eski zamanlar hakkında konuşmak istediler.

¿No piensas que todos nuestros políticos son demasiado viejos?

- Sence tüm politikacılarımız çok yaşlı değil mi?
- Tüm politikacılarımızın çok yaşlı olduğunu düşünmüyor musun?

He sustituido los periódicos viejos por papel del váter.

Eski gazeteleri tuvalet kağıdıyla takas ettim.

Él piensa que los diarios viejos todavía sean útiles.

O, eski gazetelerin hâlâ yararlı olduğunu düşünüyor.

Tom guardó sus libros viejos debajo de su cama.

Tom eski kitaplarını yatağın altına doldurdu.

- A ellos les gusta recordar los viejos tiempos.
- A ellos les gusta rememorar los viejos tiempos.
- A ellos les gusta rememorar.

Onlar hatıralardan söz etmeyi severler.

- Ella se sacó los zapatos viejos y se puso los nuevos.
- Ella se quitó sus viejos zapatos y se puso los nuevos.

Eski ayakkabılarını çıkararak yenilerini giydi.

Ellos se ganan la vida recogiendo y vendiendo periódicos viejos.

Onlar eski gazeteleri toplayarak ve satarak hayatını kazanıyor.

Si tú haces nuevos amigos, no olvides a los viejos.

Yeni arkadaşlar edinirsen , eski arkadaşlarını unutma.

Los edificios más modernos son más seguros que los viejos.

Daha modern binalar daha eskilerden daha güvenlidir.

Nuestra memoria empeora a medida que nos hacemos más viejos.

Yaşlandıkça hafızamız zayıflar.

Los padres de Tomás son más viejos que los míos.

Tom'un ebeveynleri benimkilerden daha yaşlı.

Y se ha vuelto obvio que muchos de los viejos sistemas

Kendimiz için icat ettiğimiz

El zapatero dijo que los zapatos eran demasiado viejos para repararlos.

Kunduracı ayakkabıların tamir etmek için çok eski olduğunu söyledi.

Los jóvenes conocen las reglas, pero los viejos conocen las excepciones.

Genç adam kuralları biliyor ama yaşlı adam kural dışı durumları biliyor.

De nuevo los nombres de la ciudad se mostraban como viejos tiempos

yine şehrin isimleri eski dönemi eski olarak gösterildi

Yo, como estoy viejo y padezco de la próstata, como todos los viejos...

Ben yaşlı olduğum ve her yaşlı gibi prostat sorunu yaşadığım için

Tom y su esposa querían tener un hijo antes de ser demasiado viejos.

Tom ve karısı, çok yaşlanmadan önce bir çocuk sahibi olmak istedi.

- Pájaro viejo, no entra en jaula.
- Los pájaros viejos no se cogen con paja.

Eski kuşlar saman ile yakalanmış değil.

- Kioto es famoso por sus viejos templos.
- Kioto es famoso por sus templos antiguos.

Kyoto eski tapınakları ile ünlüdür.

Cuando miramos los viejos edificios de la mezquita, no encontramos muchas cúpulas. rara vez existe

eski cami yapımlarına baktığımız zaman kubbelere çok fazla rastlamıyoruz. Nadiren var

Tengo cuatro computadores, pero dos de ellos son tan viejos que ya no los uso más.

Dört bilgisayarım var ama çok eski oldukları için ikisini artık kullanmıyorum.

- No eres tan viejo.
- No eres tan vieja.
- No es tan viejo usted.
- No es tan vieja usted.
- No sois tan viejos.
- No sois tan viejas.
- No son tan viejos ustedes.
- No son tan viejas ustedes.

O kadar da yaşlı değilsin.

He mantenido mi peso bajo, a pesar de que muchos de mis amigos han aumentado de peso mientras se hacían mas viejos.

Arkadaşlarımdan çoğu yaşlanırken kilo almalarına rağmen ben ağırlığımı düşük tuttum.

- Quite de aquí estos cachivaches.
- Quita de aquí estos trastos viejos.
- Quita de aquí estos cacharros.
- Quite de aquí estas baratijas.
- Quite de aquí estos desperdicios.
- Quita de aquí estos desechos.
- Quite de aquí esta chatarra.
- Quita de aquí esta porquería.
- Quita de aquí esta basura.

Bu çöpü burada alın.