Translation of "Subir" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Subir" in a sentence and their turkish translations:

- Déjalos subir a bordo.
- Déjenlos subir a bordo.

Gemiye gelsinler.

- Déjalo subir a bordo.
- Déjenlo subir a bordo.

Gemiye gelsin.

- Déjala subir a bordo.
- Déjenla subir a bordo.

Gemiye gelsin.

¿Puedo subir a bordo?

Gemiye binebilir miyim?

Déjanos subir a bordo.

Gemiye gelelim.

Déjame subir a bordo.

Gemiye geleyim.

- Él sabe cómo subir una montaña.
- Ella sabe cómo subir una montaña.

O, bir dağa nasıl tırmanılacağını bilir.

Para poder subir y respirar.

yukarı çıkıp nefes alabilesin.

Tú debes subir la colina.

- Tepeye çıkmalısın.
- Tepeye tırmanmalısın.

Limítate a subir por aquí.

Sadece buraya gel.

Lo vi subir las escaleras.

Onu üst kata gelişini gördüm.

Tengo que subir al árbol.

Ağaca tırmanmam gerekiyor.

¿Los viste subir a bordo?

Onların gemiye binmesini gördün mü?

¿Lo viste subir a bordo?

Onun gemiye binişini gördün mü?

¿La viste subir a bordo?

Onun gemiye binişini gördün mü?

¿Le cuesta subir las escaleras?

Merdiven çıkmakta zorlanıyor musunuz?

Bien, usaremos la cuerda para subir.

Tamam, halata tırmanmayı deneyeceğiz.

Nunca debemos subir a las escaleras

kesinlikle merdiven boşluklarına çıkmamalıyız

Como no subir en horas pico,

yoğun olmayan zamanlarda yola çıkmaya çalışmak gibi.

¿Viste a Tom subir a bordo?

Tom'un tekneye bindiğini gördün mü?

Ellos debatirán sobre subir los impuestos.

Onlar vergileri artırmayı tartışacaklar.

Él sabe cómo subir una montaña.

O, bir dağa nasıl tırmanılacağını bilir.

Fue complicado, resbaladizo e incómodo al subir,

Bu biraz zordu, kaygandı, tırmanması tuhaftı,

subir al escenario un par de veces

bir kaç defa sahneye çıkıp

Sentí algo subir arrastrándose por mi brazo.

Kolumda sürünen bir şey hissettim.

El baño está al subir las escaleras.

Tuvalet üst katta.

Tenemos suficiente tiempo para subir al tren.

Trene yetişmek için yeterli zamanımız var.

¿Me pueden subir otra almohada, por favor?

Lütfen başka bir yastık getirir misin?

Los pasajeros deberían subir al tren ya.

Yolcular artık trene binmeli.

No puedo averiguar cómo subir una imagen.

Bir resmin nasıl yükleneceğini bilmiyorum.

Bueno, hay una distancia y tienen que subir

peki, bir mesafe var ve yukarıya tırmanmaları gerekiyor

Ellos fueron los primeros en subir al autobús.

Otobüse ilk onlar bindi.

Necesito una escalera para subir a mi techo.

Çatıma ulaşabilmem için bir merdivene ihtiyacım var.

Él sintió algo subir arrastrándose por su pierna.

Bir şeyin bacağından yukarı çıktığını hissetti.

Se oponen al plan de subir los impuestos.

Onlar vergi yükseltme planına karşılar.

- ¿Puedes subir al árbol?
- ¿Puedes trepar al árbol?

Ağaca tırmanabilir misin?

Y lo que hice es subir la de Freda.

ve tek yaptığım Freda'nın özgüvenini arttırmaktı.

He oído que nos iban a subir el alquiler.

Kiramızı yükselteceklerini duydum.

El chico agarró la escalera y comenzó a subir.

Çocuk merdiveni kaptı ve tırmanmaya başladı.

¿Cómo puedo subir una foto a tu página web?

Sitene bir fotoğrafı nasıl yükleyebilirim?

Siempre estoy tenso antes de subir a un avión.

Uçağa binmeden önce her zaman gergin olurum.

Pero, para subir la adrenalina, voy a tirar de aquí

Salondaki adrenalin seviyesini arttırmak için tek yaptığım burayı çekmek.

Tienes que comprar un boleto para subir a ese autobús.

Otobüse binmek için bir bilet almalısın.

- Tenemos que aumentar los precios.
- Tenemos que subir los precios.

Fiyatları yükseltmemiz gerekiyor.

- Queremos subir a esa montaña.
- Nos gustaría escalar esa montaña.

- Biz şu dağa tırmanmak istiyoruz.
- Şu dağa tırmanmak istiyoruz.

Y el siguiente en subir fue un hombre llamado Aleksander Wolszczan

Ondan sonra Aleksander Wolszczan adında bir kişi sahneye çıkıyor.

No podía subir a la superficie por mucho que me esforzara.

ne kadar uğraşsam da su yüzeyine çıkamıyorum.

Tom se preguntó que tan rápido podría Mary subir una escalera.

Tom Mary'nin merdivene ne kadar hızlı tırmanabileceğini merak etti.

En el que observan una esfera que trata de subir una colina.

altı aylık bebekler.

Los mineros las usaban para subir y bajar piedras de la montaña.

Madenciler bu eski zincirleri dağlarda taş taşımak için kullanıyorlardı.

- Repentinamente empecé a ganar peso.
- Empecé a subir de peso sin motivo.

Aniden kilo almaya başladım.

No puedo subir solo las escaleras. Soy viejo y necesito un ascensor.

Kendi kendime merdivenlerden yukarı çıkamam. Ben yaşlıyım ve bir asansöre ihtiyacım var.

En el artículo de la revista salía que el yen iba a subir.

Dergi makalesi yenin değerinin yükseleceğini söyledi.

El riesgo puede subir o bajar dependiendo de como cada uno se comporta.

Her birimizin nasıl davrandığına göre risk azalıp çoğalabilir.

- Me van a dar un gran aumento.
- Me van a subir harto el sueldo.

Ben büyük bir zam alıyorum.

Y no puedo volver a subir por esas laderas verticales. Quedé atrapado en la montaña.

Bu dikey kanyon duvarları yüzünden yukarı da çıkamam. Buna kayayla çevrelenmek deniyor.

El problema es que una vez que baje por aquí, estaré entregado, no podré volver a subir.

Sorun şu ki buradan indikten sonra devam etmek zorunda kalacağım. Yukarı çıkış yok.