Translation of "Plato" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Plato" in a sentence and their turkish translations:

- ¡Que limpies tu plato!
- ¡Limpia tu plato!

Tabağını temizle!

- Alguien ha roto este plato.
- Alguien rompió este plato.

Biri bu tabağı kırdı.

¿Dónde está mi plato?

Tabağım nerede?

Este plato es delicioso.

Bu yemek lezzetli.

Cúbralo con un plato.

Bir plaka ile örtün.

¿Podrías calentar este plato?

Bu yemeği ısıtır mısınız?

¿Tenéis algún plato típico?

Herhangi bölgesel yemekleriniz var mı?

Tráigale un plato de ensalada.

Ona bir tabak salata getir.

Tom está preparando el plato.

Tom bulaşıkları yıkıyor.

¿Puede recomendar algún plato vegetariano?

Vejetaryen yemekleri tavsiye edebilir misiniz?

Este plato no está limpio.

Bu tabak temiz değil.

El plato está hecho de plástico.

Tabak plastikten yapılmıştır.

Kimchi es un plato coreano tradicional.

Kimçi geleneksel bir Kore yemeğidir.

Cogió algo de carne del plato.

Tabaktan biraz et aldı.

¿Has comido este plato alguna vez?

Hiç bu yemeği yedin mi?

Lo consolé con su plato favorito.

Onu en sevdiği yemekle teselli ettim.

Tom llenó su plato con comida.

Tom tabağını yemekle doldurdu.

Recogieron los fragmentos del plato roto.

Onlar kırık tabak parçalarını topladılar.

- Traeme un plato limpio y llevate el sucio.
- Tráeme un plato limpio y llévate el sucio.

Bana temiz bir tabak getir ve bu kirli tabağı alıp götür.

¿Hay algún plato vegano en vuestro menú?

Menünde bir vegan yemeği var mı?

El plato es demasiado dulce para Tom.

Yemek, Tom için çok tatlı.

Más vale pez pequeño que plato vacío.

Küçük bir balık boş bir tabaktan daha iyidir.

El plato combinado número dos contiene carne.

İkinci porsiyon et içerir.

Después del plato principal viene el postre.

Ana yemekten sonra tatlı gelir.

El plato que cocinaste estaba muy bueno.

Pişirdiğin yemek çok iyiydi.

- ¿Tienes un plato hondo?
- ¿Tienes un cuenco para sopa?
- ¿Tenéis un cuenco para sopa?
- ¿Tenéis un plato hondo?

Bir çorba kasen var mı?

Poner un plato de plástico sobre la piscina

havuzun üzerine bir plastik tabak koyun

Cómete todo lo que hay en tu plato.

Tabağındaki her şeyi ye.

El arroz con curry es mi plato favorito.

Körili pilav benim favori yemeğimdir.

Después de la entrada viene el plato fuerte.

Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.

Este plato se acompaña muy bien con sake.

Bu yemek, sakeyle çok iyi gider.

Deja el plato pelado o no tienes postre.

Tabağındaki her şeyi ye yoksa herhangi bir tatlı almayacaksın.

El perro lamió el plato con la lengua.

Köpek, diliyle tabağı yaladı.

No has tocado el plato. ¿Qué te pasa?

Tabağına dokunmamışsın. Neyin var?

Porque en el plato más pequeño se ve lleno

çünkü küçük tabaklarda olunca daha dolu görünüyor

Ella rompe un plato cada vez que los lava.

O her bulaşık yıkamada bir tabak kırar.

El arroz va bien con un plato de pescado.

Pirinç pilavı bir balık yemeği ile güzeldir.

¿Quiere usted hacer el favor de pasarme su plato?

Lütfen tabağınızı bana uzatır mısınız?

Este plato tiene un sabor muy fuerte a ajo.

Bu yemek güçlü bir sarımsak lezzetine sahip.

En varios restaurantes turcos, shishkebab es el plato principal.

Çeşitli Türk restoranlarında, şiş kebap ana yemektir.

La sopa está muy buena, ¿puedo tomarme otro plato?

Çorba çok güzelmiş. Bir tabak daha alabilir miyim?

El precio del plato incluye un cargo por el servicio.

Yemeğin fiyatı bir servis ücreti içermektedir.

Tom se comió todo lo que había en su plato.

Tom tabağındaki her şeyi yedi.

Al comer, el plato más grande es siempre la mesa.

Yemek yerken en büyük tabak daima masadadır.

El segundo plato lleva garbanzos, pollo, carne, chorizo y patatas.

İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.

No hay que preparar un plato diferente para cada persona.

Her kişi için farklı bir yemek yapmak zorunda değilsin.

A Tom se le cayó un plato y se rompió.

Tom bir tabak düşürdü ve kırıldı.

A mi hermana se le cayó el plato al piso.

Kız kardeşim tabağını yere düşürdü.

La venganza es un plato que es mejor servir frío.

İntikam soğuk servis edilen bir yemektir.

No comas de este plato y no bebas de esa taza.

Bu tabaktan yeme ve o bardaktan içme.

Ella rompió el plato a propósito solo para mostrar su rabia.

O sadece öfkesini göstermek için tabağı kırdı.

Tom dijo que no había comido nunca un plato tan delicioso.

Tom daha önce hiç böyle lezzetli bir yemek yemediğini söyledi.

Más te vale comerte todo lo que tienes en el plato.

Tabağındaki her şeyi yesen iyi olur.

Yo preferiría servirme este plato de carne con su mejor vino blanco.

Ben bu et yemeğini senin en iyi beyaz şarabınla yemek isterim.

Aún cuando había muchas galletas en el plato, yo comí sólo tres.

Tabakta birçok kurabiye bulunmasına rağmen, sadece üç tane yedim.

¿Te comerías la última galletita del plato si otra persona estuviese mirando?

Diğer insanlar onu izliyor olsa tabaktaki son kurabiyeyi yer misin?

Si el plato o el tamaño de la caja se reduce un poco,

biraz küçültülerek büyük oranda azalıyor,

Si no te has comido tu plato en tres minutos, no recibirás postre.

Tabağını üç dakika içinde bitirmezsen tatlı almayacaksın.

Eres consciente ahora? mucha gente en la comunidad está sosteniendo este plato ahora mismo

şimdi farkında mısınız? şu anda toplumda bir çok insan buna çanak tutuyor

Cuando era un niño, mi madre me obligaba a comerme todo lo que había en mi plato.

Ben bir çocukken, annem bana tabağımdaki her şeyi yedirirdi.

La única cosa sobre la mesa que normalmente no comería es esa cosa en el plato amarillo.

Normal olarak yemediğim masadaki tek şey sarı tabaktaki şeydir.

- Siempre que viene pide lo mismo para comer.
- Cada vez que él viene aquí, ordena el mismo plato.

O, buraya her gelişinde, aynı yemeği ısmarlar.