Translation of "Flauta" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Flauta" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Todavía tocas la flauta?
- ¿Aún tocas la flauta?

hâlâ flüt çalıyor musun?

Tengo una flauta.

Bir flütüm var.

Tráeme la flauta.

Bana flütü getir.

Toco la flauta.

Flüt çalıyorum.

Sabe tocar la flauta.

O bir flüt çalabilir.

Ella toca la flauta.

O flüt çalar.

Tom toca la flauta.

Tom flüt çalıyor.

Tom tocaba la flauta.

Tom flüt çaldı.

Yo toqué la flauta.

Flüt çaldım.

¿Sabes tocar la flauta?

Flüt çalabilir misin?

Él sabe tocar la flauta.

O, flüt çalabilir.

Tom disfruta tocando la flauta.

Tom flüt çalmaktan zevk alıyor.

Una niña está tocando flauta.

Bir kız, flüt çalıyor.

Tom sabe tocar la flauta.

Tom flüt çalabilir.

No sé tocar la flauta.

Ben flüt çalamam.

Bob y Mary tocan la flauta.

Bob ve Mary teyp çalarlar.

Pienso tocar un solo de flauta.

Ben bir flüt solo çalmayı düşünüyorum.

¿Qué tipo de flauta es esa?

O ne tür bir flüt?

Quiero aprender a tocar la flauta.

Flüt çalmayı öğrenmek istiyorum.

Mi instrumento musical favorito es la flauta.

En sevdiğim müzik aleti flüttür.

El hombre arrojó su flauta al lago.

Adam flütü göle attı.

Tom está aprendiendo a tocar la flauta.

Tom piyano çalmayı öğreniyor.

Tom es capaz de tocar la flauta.

Tom flüt çalabiliyor.

Tom dijo que también tocaba la flauta.

Tom da flüt çaldığını söyledi.

Me pregunto si Tom sabe tocar la flauta.

Tom'un flüt çalmayı bilip bilmediğini merak ediyorum.

Tom tomó su flauta y empezó a tocar.

Tom flütünü aldı ve çalmaya başladı.

A Tom también le gusta tocar la flauta.

Tom flüt çalmayı da sever.

Yo tocaba la flauta cuando estaba en el instituto.

Ben lisedeyken flüt çaldım.

Tom le hizo una flauta de bambú a Mary.

Tom Mary için bir bambu flüt yaptı.

Bob no solo toca la guitarra, sino también la flauta.

Bob sadece gitar değil fakat aynı zamanda flüt de çalar.

En caso de un incendio, agarraría mi flauta y escaparía.

Yangın durumunda flütümü kaparım ve kaçarım.

Desearía poder tocar la flauta traversa tan bien como Anderson.

Keşke ben de Ian Anderson kadar iyi flüt çalabilsem.

Mozart, que era originario de Salzburgo, compuso la Flauta Mágica.

Aslen Salzburg'lu olan Mozart, Sihirli Flüt'ü besteledi.

Tom estaba impresionado con lo bien que Mary sabía tocar la flauta.

Tom, Mary'nin çok güzel flüt çalabilmesinden etkilenmişti.

Me gustaría aprender a tocar el piano, la guitarra o la flauta.

Piyano, gitar ya da flüt çalmayı öğrenmek isterim.

Ya le dije a mis padres que quiero una flauta de cumpleaños.

Annem ve babama doğum günümde flüt istediğimi zaten söyledim.

Tom le pidió a Mary que le enseñara a tocar la flauta.

Tom, Mary'den ona nasıl flüt çalınacağını öğretmesini istedi.

Tom le preguntó a Mary si sabía cómo tocar esa canción en flauta.

Tom Mary'ye o şarkının flütle nasıl çalındığını bilip bilmediğini sordu.

Yo sabía que a Tom no se le daba muy bien tocar la flauta.

Tom'un flüt çalmada çok iyi olmadığını biliyordum.

Pensé que a Tom se le daba mejor tocar la flauta que como la toca ahora.

Tom'un flüt çalmakta bundan daha iyi olacağını düşündüm.