Translation of "Entré" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Entré" in a sentence and their turkish translations:

Cuando entré

İçeri girdim.

Entré en detalles.

Ben detaylara girdim.

Entré a la escuela.

okula girdim.

Entré en la Marina.

- Donanmaya katıldım.
- Ben deniz kuvvetlerine katıldım.

Entré a su cuarto.

Onun odasına girdim.

No entré en detalles.

Detaylara girmedim.

Entré al restaurante y almorcé.

Restorana girdim ve öğle yemeği yedim.

Dejaron de pelear cuando entré.

İçeri geldiğimde tartışmayı kestiler.

Ahora, cuando entré a la escuela,

Okula girdiğimde,

Entré a un restaurante y almorcé.

Bir lokantaya girdim ve öğle yemeği yedim.

Entré a un concurso de canto.

Ben bir şarkı yarışmasına girdim.

Entré a la pieza de Tom.

Tom'un odasına girdim.

- El hombre iba diciéndolo cuando yo entré.
- El hombre estaba diciéndolo en cuanto yo entré.

İçeri girdiğim zaman adam onu söylüyordu.

Entré corriendo sin aliento a la sala.

Ben nefes nefese sınıfa kadar koştum.

Entré a casa y encontré todo destruído.

Eve geldim ve her şeyi tahrip edilmiş buldum.

Cuando entré en la habitación, él salía.

- Ben odaya girerken o odadan ayrıldı.
- Ben odaya girdiğim zaman,o çıkmıştı.

Entré por error a la pieza de otro.

- Ben yanlışlıkla başka birinin odasına girdim.
- Yanlışlıkla başka birinin odasına girdim.

Justo cuando entré al cuarto, dejaron de hablar.

Odaya girdiğim anda konuşmayı kestiler.

Él estaba almorzando cuando entré a la habitación.

Odaya girdiğimde öğle yemeği yiyordu.

Él salió de la habitación cuando yo entré.

İçeri girmemle odayı terk etti.

Todos se sorprendieron cuando entré en la sala.

Odaya girdiğimde herkes şaşırdı.

Mostré mi billete al portero y entré al teatro.

Ben biletimi kapıcıya gösterdim ve tiyatro gittim.

Me quité el sombrero y entré a la iglesia.

Şapkamı çıkardım ve kiliseye girdim.

Entré en la habitación y le di la mano.

- Odaya girdim ve onunla el sıkıştım.
- Odaya girdim ve onunla tokalaştım.

Me entregaron una nota cuando entré por la puerta.

Ben kapıdan girdiğimde bana bir not uzatıldı.

Entré en contacto con una idea diferente de la vida.

Yaşamın farklı bir fikri ile buluştum.

Cuando entré a la casa, me tropecé con la alfombra.

Eve girerken paspasa takıldım.

Dejaron de hablar tan pronto como entré en la habitación.

Ben odaya girer girmez onlar konuşmaktan vazgeçtiler.

Me tropecé con el felpudo cuando entré a la casa.

Eve geldiğim zaman, paspasın üzerinde tökezledim.

Cuando entré a la habitación, ella estaba tocando el piano.

Odaya girdiğimde, piyano çalıyordu.

Así que en la siguiente selección, rellené la inscripción y entré.

Bir sonraki seçimde formu doldurdum ve kabul edildim.

Me hice de muchos amigos desde que entré a la universidad.

Ben üniversiteye girdiğimden beri birçok arkadaşlar edindim.

- Me metí a tu página web.
- Entré a tu sitio web.

İnternet sitene gittim.

En cuanto entré a clase, los estudiantes empezaron a hacerme preguntas.

- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- Ben sınıfa girer girmez öğrenciler sorular sormaya başladılar.

Cuando entré a la habitación, Tom y María se reían de algo.

Ben odaya girdiğimde Tom ve Mary bir şeye gülüyordu.

Cuando entré al cuarto, pude oír que tocaban a Mozart en la radio.

Odaya girdiğimde radyoda çalan Mozart'ı duyabiliyordum.

Cuando entré al cuarto, estaban Tom y Mary acostados en el sofá abrazados.

Odaya girdiğimde, Tom ve Mary kanepede birlikte sarılıp yatmıştı.

Entré en el cuarto, donde vi a los niños sentados en el sofá.

Ben odaya gittim, orada çocukları kanepede otururken buldum.

Cuando entré a la habitación, Tom y Mary estaban acurrucados en el sofá.

Odaya girdiğimde, Tom ve Mary kanepede birlikte sarılıp yatmıştı.