Translation of "Cuanto" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Cuanto" in a sentence and their turkish translations:

- Bebe cuanto quieras.
- Bebed cuanto queráis.

İstediğiniz kadar iç.

- Apenas llegue, avíseme.
- En cuanto llegue, avíseme.
- En cuanto llegue, avísame.
- En cuanto llegue, avísenme.
- En cuanto llegue, avisadme.

O gelir gelmez bana bildirin.

Cuanto antes mejor.

- Ne kadar erken olursa, o kadar iyidir.
- Ne kadar erken o kadar iyi

Toma cuanto quieras.

İstediğiniz kadar alın.

Cuanto más, mejor.

Ne kadar çok olursa, o kadar iyi.

Comed cuanto queráis.

İstediğin kadar ye.

Quédate cuanto quieras.

İstediğiniz sürece kal.

Gasta cuanto quieras.

İstediğin kadar harca.

Dormid cuanto queráis.

- İstediğin kadar uyu.
- İstediğiniz kadar uyuyun.

Escuchad cuanto queráis.

İstediğin kadar dinle.

- Llamaré en cuanto lo sepa.
- Te llamo en cuanto lo sepa.
- Te llamaré en cuanto lo sepa.
- Os llamo en cuanto lo sepa.
- Os llamaré en cuanto lo sepa.

Öğrenir öğrenmez seni arayacağım.

En cuanto llegue, partiremos.

O gelir gelmez, ayrılacağız.

Puedes comer cuanto quieras.

İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz.

Deseo verle cuanto antes.

En kısa sürede sen görmek istiyorum.

Cuanto menos sepa, mejor.

O, ne kadar az bilirse o kadar iyi olur.

Lo necesito cuanto antes.

- En kısa zamanda ona ihtiyacım var.
- Mümkün olan en kısa zamanda ona ihtiyacım var.

Cuanto más corto mejor.

Ne kadar kısa olursa o kadar iyi olur.

cuanto más simple el ratio,

Oran ne kadar basitse

Pero cuanto más me alababan

Muhafazakârlarla geçinebilen bir liberal olduğum için

Y cuanto más odio sentía,

Daha nefret dolu hissetikçe de...

Llámame en cuanto llegues ahí.

Oraya vardığında beni ara.

Te escribiré en cuanto llegue.

Oraya varır varmaz sana yazacağım.

Te llamará en cuanto vuelva.

Geri dönünce seni hemen arayacak.

Palideció en cuanto la vio.

O, onu görür görmez rengi soldu.

Me gustaría empezar cuanto antes.

Başlamak istiyorum.

Seguirle mostrando cuanto la amamos.

onu ne kadar sevdiğimizi göstermeye devam etmeye çalışıyyoruz

Cuanto antes empecemos, antes acabaremos.

- Ne kadar erken başlarsak, o kadar erken bitiririz.
- Ne kadar erken başlarsak o kadar erken bitiririz.

Vámonos en cuanto llegue John.

John gelir gelmez gidelim.

Tom preguntó cuanto habíamos pagado.

Tom ne kadar harcadığımızı sordu.

Cuanto más consigo, más quiero.

Ne kadar çok alırsam o kadar çok isterim.

Cuanto antes lo hagas, mejor.

Onu ne kadar erken yaparsan, o kadar iyi.

Come y bebe cuanto quieras.

İstediğin kadar yiyip iç.

Cuanto más envejecemos, soñamos menos.

Biz yaşlandıkça, daha az hayal kurarız.

Llámame en cuanto esté lista.

O hazır olur olmaz beni çağır.

- Quiero saber cuanto dinero debería traer conmigo.
- Quiero saber cuanto dinero traer conmigo.

Yanımda ne kadar para getirmem gerektiğini bilmek istiyorum.

- Rompió la carta en cuanto la leyó.
- En cuanto leyó la carta la rompió.

O, mektubu okur okumaz onu yırttı.

cuanto quisiera, el tiempo que fuera,

tadını çıkar, istediği kadar baksın

En cuanto cobra, se lo gasta.

- Aylığını alır almaz, onun hepsini harcadı.
- Maaşını aldığı gibi hepsini harcadı.

Cuanto más ascendíamos, más frío hacía.

Ne kadar yükseğe gittiysek o kadar soğuk oldu.

Cuanto más hablaba, más me aburría.

Ne kadar çok konuştuysa, o kadar çok sıkıldım.

Cuanto más dinero tenemos, más queremos.

Ne kadar çok paramız olursa o kadar çok isteriz.

Cuanto más chocolate comas, más engordarás.

Ne kadar çok çikolata yersen o kadar çok şişmanlarsın.

Házmelo saber en cuanto lo sepas.

Sen öğrenir öğrenmez bana bildir.

En cuanto tomé asiento, caí dormido.

Oturur oturmaz,uyuya kaldım.

Tom sabe cuanto lo ama María.

Tom Mary'nin onu ​​ne kadar çok sevdiğini biliyor.

Llamaré en cuanto llegue al aeropuerto.

Havaalanına varır varmaz arayacağım.

Él tiene cuanto menos mil libros.

O en az bin adet kitaba sahiptir.

No puedo decirte exactamente cuanto tardará.

Ne kadar süreceğini sana tam olarak söyleyemem.

- Cuanto más lo explicas, menos lo entiendo.
- Cuanto más lo explica usted, menos lo entiendo.

Onu ne kadar çok açıklarsan, onu o kadar çok anlamam.

- Por favor, escríbame una carta en cuanto llegue.
- Por favor, escribidme una carta en cuanto lleguéis.
- Por favor, escríbeme una carta en cuanto llegues.

Lütfen varır varmaz bana bir mektup gönder.

- En cuanto tengamos los billetes, os los enviaremos.
- En cuanto tengamos las entradas, os las enviaremos.

Biletleri alır almaz onları sana göndereceğiz.

- Te soprenderías de cuanto tiempo Tom pasa jugando.
- Te sorprendería cuanto tiempo pasa Tom jugando juegos.

Tom'un oyun oynayarak ne kadar çok zaman harcadığına şaşırırdın.

- En cuanto me vio, ella empezó a llorar.
- En cuanto me vio se puso a llorar.

O, beni görür görmez ağlamaya başladı.

En cuanto empiezan a anticipar una situación,

Bir olayla ilgili beklentiye girer girmez,

Cuanto más se practique, más fácil resultará.

Bunu ne kadar sık yaparsanız o kadar kolay olur.

Y cuanto más sepas, más querrás saber.

Ne kadar çok bilirseniz, o kadar çok öğrenmek istersiniz.

Cuanto más fácil es evocar un recuerdo,

Bir şeyi hatırlamak ne kadar kolaysa

Cuanto más tiempo esté al aire libre,

Açıklıkta ne kadar kalırsa...

Cuanto más rico era, más quería serlo.

O, ne kadar çok istediyse o kadar çok zengin oldu.

Cuanto más estudias, más descubres tu ignorancia.

Ne kadar çok öğrenirsen, o kadar çok cehaletini anlarsın.

Cuanto más la escucho, menos me gusta.

- Onu ne kadar çok dinlersem,ondan o kadar daha az hoşlanırım
- Onu ne kadar çok dinlersem, onu o kadar daha az seviyorum.

Rompió a llorar en cuanto me vio.

- O beni görür görmez, gözyaşlarına boğuldu.
- Beni görür görmez gözyaşlarına boğuldu.

Cuanto más lo pienso, menos lo entiendo.

Onun hakkında ne kadar çok düşünürsem, onun hakkında o kadar az anlarım.

Te llamaré en cuanto llegue a casa.

Eve varır varmaz seni arayacağım.

Cuanto más viejo eres, menos necesitas dormir.

Ne kadar yaşlanırsanız, uykuya o kadar az ihtiyaç duyarsınız.

Cuanto más lo pienso, menos me gusta.

- Onu ne kadar çok düşünürsem, ondan o kadar daha az hoşlanırım.
- Onu ne kadar çok düşünürsem, o kadar az hoşlanıyorum.

Cuanto más lo conozco, más me agrada.

Onu ne kadar çok tanırsam onu o kadar çok severim.

¿Desde cuanto hace que ella está enferma?

O, ne kadar süredir hasta?

Cuanto más alto escalas, más frío hace.

Ne kadar yükseğe tırmanırsan o kadar soğuk olur.

En cuanto nos sentamos, nos trajo café.

Biz oturur oturmaz, o bize kahve getirdi.

En cuanto a mí, no tengo objeción.

Bana gelince, itirazım yok.

Cuanto más alto escalemos, más frío hará.

Yükseğe tırmandıkça, hava soğur.

En cuanto vio al policía salió corriendo.

O, polisi görür görmez dışarı koştu.

Tom dice que quiere casarse cuanto antes.

Tom bir an önce evlenmek istediğini söylüyor.

Cuanto más se involucren, más se beneficiarán.

Ne kadar çok katılırsan, o kadar çok geri alırsın.

Cuanto más comas, más gordo te pondrás.

Ne kadar çok yersen, o kadar şişmanlarsın.

Tom no tiene idea de cuanto costará.

Tom'un onun kaça mal olacağı hakkında hiçbir fikri yok.

Cuanto más esperábamos, más impacientes nos volvíamos.

Ne kadar uzun süre beklediysek, o kadar daha sabırsız olduk.

Nadie sabía cuanto amaba Tom a Mary.

Tom'un Mary'yi ne kadar sevdiğini hiç kimse bilmiyordu.

Cuanto más le escucho, menos me gusta.

Onu ne kadar çok dinlersem, ondan o kadar daha az hoşlanıyorum.

Tom comerá en cuanto llegue a casa.

Tom eve gelir gelmez yemek yiyecektir.

De hecho, cuanto más intenten suprimir estos pensamientos,

Aslında, belirli düşünceleri ne kadar baskılamaya çalışırsanız

Mary vino hacia mí en cuanto me vio.

Mary beni gördüğünde bana yaklaştı.

La policía vino en cuanto oyeron el disparo.

Polis silah ateşini duyar duymaz geldi.

Yo te haré enterar en cuanto sea decidido.

Karar verildiğinde size bildireceğim.

Me sentí exhausto en cuanto terminó el juego.

Oyun bittiğinde çok yorgun hissettim.

En cuanto me vio, ella empezó a llorar.

O beni görür görmez ağlamaya başladı.

En cuanto llegué a casa sonó el teléfono.

Eve varır varmaz, telefon çaldı.

En cuanto llegamos al puerto, el viento amainó.

Limana vardığımızda rüzgar yatıştı.

En cuanto a mí, me gusta más este.

Bana gelince, bunu daha çok seviyorum.

Empezó a llover en cuanto llegamos a casa.

Eve varır varmaz yağmur yağmaya başladı.

En cuanto se quedó solo, abrió la carta.

O, yalnız kalınca mektubu açtı.

Cuanto más rápido andes, menos tardarás en llegar.

Ne kadar hızlı yürürsen o kadar kısa sürede gidersin.