Translation of "¡sal" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "¡sal" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Queda sal?
- ¿Queda algo de sal?

Hiç tuz kaldı mı?

- No hay más sal.
- Ya no queda sal.
- No queda sal.

Daha fazla tuz yok.

Sal fuera.

Dışarı gel.

¿Queda sal?

Kalan tuz var mı?

¿Echaste sal?

Tuz attın mı?

Sazonamos con sal.

Biz tuzla terbiyeleriz.

No queda sal.

Hiç tuz kalmadı.

No hay sal.

Tuz yok.

Pásame la sal.

Tuzu bana uzat.

Sal ahora mismo.

Hemen şimdi yola çık.

¿Cuánta sal necesitas?

Ne kadar tuza ihtiyacın var?

- ¿Puede pasarme la sal, por favor?
- ¿Puede pasarme la sal?
- ¿Me podrías pasar la sal, por favor?
- ¿Me podrías alcanzar la sal, por favor?
- ¿Podríais pasarme la sal, por favor?
- ¿Puedes pasarme la sal?

Bana tuzu uzatabilir misin, lütfen?

- Pásame la sal, por favor.
- Por favor, pásame la sal.

- Lütfen tuzu bana uzat.
- Bana tuzu uzat lütfen.
- Lütfen bana tuzu uzatırmısın?
- Tuzu bana uzat, lütfen?
- Tuzu uzatır mısın, lütfen?
- Bana tuzu uzatır mısın, lütfen?
- Bana tuzu ver, lütfen.

- ¿Puede pasarme la sal, por favor?
- ¿Puede pasarme la sal?
- ¿Me podrías pasar la sal, por favor?
- ¿Me podrías alcanzar la sal, por favor?

Bana tuzu uzatabilir misin, lütfen?

¡Sal de la cama!

Yataktan çık.

Sal de mi camino.

Yolumdan çekilin.

¡Sal de aquí inmediatamente!

Hemen buradan çıkın.

¡Sal de mi camino!

Yolumdan çekil.

Sal de mi vista.

Gözüme gözükme.

Sal de mi césped.

Çimimden uzak dur.

¡Sal de mi habitación!

Odamdan çık!

¿Puede pasarme la sal?

Bana tuzu verebilir misiniz?

¿Me pasas la sal?

Bana tuzu verir misiniz?

- ¡Vete inmediatamente!
- ¡Sal inmediatamente!

Derhal terk edin!

¡Sal de la cocina!

Mutfaktan çık!

- Ponga más sal en la sopa.
- ¡Échale más sal a la sopa!

Çorbaya daha fazla tuz koy.

- Sal de la sala.
- Sal de la habitación.
- Salí de la habitación.

Odayı terk et.

- Añade más sal a la sopa.
- Echa más sal a la sopa.

Çorbaya biraz daha tuz ekleyin.

- ¿Puedes pasarme la sal, por favor?
- ¿Podrías por favor pasarme la sal?

Lütfen bana tuzu uzatır mısın?

- Mary cocina sin sal.
- Mary no usa la sal en su cocina.

Mary yemek pişirirken tuz kullanmaz.

Y sal y conoce gente".

ve dışarı çıkıp insanlarla buluş."

La sopa necesita más sal.

Çorbanın daha çok tuza ihtiyacı var.

- Ven aquí fuera.
- Sal aquí.

Buraya gel.

Esa sopa tiene demasiada sal.

O çorbada çok fazla tuz var.

Pásame la sal, por favor.

Bana tuzu uzat lütfen.

- Salte.
- Sal.
- Salí.
- Salid.
- Salgan.

Defol.

Sal de aquí de inmediato.

Derhal burayı terk et.

Esta sopa necesita más sal.

Bu çorbanın daha fazla tuza ihtiyacı var.

Por favor, pásame la sal.

Lütfen tuzu bana uzat.

Pasa la sal, por favor.

Tuzu uzat lütfen.

No le pongas demasiada sal.

Çok fazla tuz katmayın.

Yo tomo pan sin sal.

Ben tuzsuz ekmek yerim.

Tan pronto acabes, sal afuera.

- Bitirir bitirmez çık.
- Bitirdiğin gibi ortamı terk et.

Ponles un poco de sal.

Biraz daha tuz koyun.

- Pásame la sal y la pimienta, por favor.
- Páseme la sal y la pimienta, por favor.
- Pásenme la sal y la pimienta, por favor.
- Pasadme la sal y la pimienta, por favor.

Bana tuzu ve biberi uzat lütfen.

La sal es necesaria para cocinar.

Tuz, yemek pişirmek için gereklidir.

- ¡Sal por favor!
- ¡Salgan por favor!

Çık lütfen!

- ¡Fuera!
- ¡Ya!
- ¡Sal!
- ¡Ve!
- Vete
- Váyase

Git!

Estoy poniendo sal en mi omelet.

Ben omletime tuz serpiyorum.

- Salga del automóvil.
- ¡Sal del coche!

- Arabadan in.
- Arabadan çık.

Sal y mira el cielo azul.

Dışarı çıkıp mavi göklere bak.

¡Sal de debajo de la mesa!

Masanın altından dışarı çık!

Por favor, dame sal y pimienta.

Lütfen bana tuz ve biber ver.

- Salid del agua.
- Sal del agua.

Sudan çık.

Sólo sal de aquí, ¿de acuerdo?

Sadece buradan çık, tamam mı?

- Fuera de aquí.
- Sal de aquí.

Defol.

Agregue sal y pimienta al gusto.

Tat vermek için tuz ve biber ilave et.

- ¡Sal del césped!
- ¡Fuera del césped!

Çimden uzak durun!

Sois la sal de la tierra.

- Sen iyi ve dürüst bir insansın.
- Sen birinci sınıf insansın.

La sal es una sustancia útil.

Tuz yararlı bir maddedir.

A esta ensalada le falta sal.

Bu salatada biraz tuz kullanılabilir.

- Esta sopa tiene demasiada sal.
- Esta sopa está demasiado salada.
- Esa sopa tiene demasiada sal.

Bu çorbada çok fazla tuz var.

Condimenté el pescado con sal y pimienta.

Tuz ve biberle balığı çeşnilendirdim.

Me pidió que le pasara la sal.

O, bana ona tuzu uzatmamı rica etti.

Tom puso demasiada sal en el guiso.

Tom Güvece çok çok fazla tuz koydu.

Ella confundió el azúcar con la sal.

O, şekeri tuz sandı.

Por error puso sal en su café.

- Yanlışlıkla kahve fincanına tuz koydu.
- Kahve fincanına kazara tuz attı.

¿Le ponemos un poco más de sal?

Biraz daha tuz ilave edelim mi?

Ponle algo de sal a tu carne.

Etinin üzerine biraz tuz koy.

"Pásame la sal, por favor." "Aquí tienes."

"Bana tuzu uzatın lütfen." "Buyurun."

No mezcles el azúcar con la sal.

Şekeri tuzla karıştırma.

En la tienda venden azúcar y sal.

O mağazada şeker ve tuz satıyorlar.

No confunda el azúcar con la sal.

Şeker ile tuzu birbiriyle karıştırma.

- No pise el pasto.
- Sal del pasto.

Çimlerden uzak durun.

No le eches mucha sal al mío.

Benimkine fazla tuz koyma.

El reciente dispositivo "pod" contiene sal de nicotina,

Yeni çıkan pod cihazlar nikotin tuzu içeriyor.

La sal se usa para sazonar la comida.

Tuz sezon yiyeceği için kullanılır.

Nos acabamos de quedar sin sal ni pimienta.

Bizim sadece tuz ve biberimiz tükendi.

Tom puso algo de sal en sus huevos.

Tom yumurtasına biraz tuz koydu.

- ¡Salga de mi oficina!
- ¡Sal de mi oficina!

- Ofisimden çık.
- Ofisimden defol.

A veces le pongo un poco de sal.

Bazen onun içine biraz tuz koyarım.

Se echó sal en el café por error.

Yanlışlıkla kahvesine tuz koydu.

- ¡Fuera de mi coche!
- Sal de mi coche.

Arabamdan çık.

¡Sal de mi casa y no vuelvas nunca!

Evimden çık ve asla geri gelme.

Espolvoreamos la sal para alejar la mala suerte.

Kötü şansları önlemek için tuz serpiyoruz.

La amistad es la sal de la vida.

Dostluk yaşam tuzudur.

La sal se usa para derretir la nieve.

Tuz kar eritmek için kullanılır.

- ¡Salí de acá rápidamente!
- ¡Rápido, sal de aquí!

Çabuk buradan dışarı çık!

Disculpe, ¿podría pasarme la sal y la pimienta?

Lütfen bana tuzu ve karabiberi uzatır mısın?

- A mi madre se le olvidó echarle sal a la ensalada.
- Mi madre olvidó echar sal en la ensalada.

Annem salataya tuz eklemeyi unuttu.

Le pondré un poco de sal a la carne.

Ete biraz tuz koyacağım.

Ella a menudo confunde el azúcar y la sal.

O sık sık şekeri ve tuzu karıştırır.

Antiguamente la sal era una comodidad rara y costosa.

Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.