Translation of "¡abre" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "¡abre" in a sentence and their turkish translations:

Abre.

Açın.

- ¡Abre la puerta!
- Abre la puerta.

Kapıyı aç!

- Abre los ojos.
- ¡Abre los ojos!

Gözlerini aç.

¿Cuándo abre?

O ne zaman açılır?

Abre paréntesis.

Aç parantez.

Abre la botella.

- Şişeyi aç.
- Şişeyi açın.

Abre la puerta.

Kapıyı aç.

Abre los ojos.

Gerçekçi ol.

Abre la ventana.

Pencereyi aç.

Abre tu corazón.

Kalbini aç.

Abre la trampilla.

Kapağı açın.

Abre tu mente.

Aklınızı açın.

Abre el candado.

Onun kilidini aç.

¡Abre la puerta!

Kapıyı aç!

- Abre los ojos.
- Abran sus ojos.
- ¡Abre los ojos!

Gözlerini aç.

- Abre los ojos por favor.
- Abre los ojos, por favor.

Gözlerini aç lütfen.

- Abre la puerta, por favor.
- Por favor, abre la puerta.

Lütfen kapıyı aç.

¿A qué hora abre?

O saat kaçta açılır?

La puerta no abre.

Kapı açılmaz.

Ella abre la ventana.

O pencereyi açar.

Ella abre la puerta.

O, kapıyı açar.

Abre los ojos, Tom.

Gözlerini aç, Tom.

¡Wikipedia abre de nuevo!

Vikipedi tekrar açılıyor!

Jim abre la puerta.

Jim kapıyı açar.

Esta puerta no abre.

Bu kapı açılmazdı.

Bill, abre la puerta.

Bill, kapıyı aç.

Abre bien la boca.

Ağzını geniş aç.

El lenguaje abre mundos.

Dil dünyalar açar.

¿Cuándo abre el banco?

Banka ne zaman açılıyor?

Abre la ventana, por favor.

Pencereyi aç lütfen.

Esta puerta no se abre.

Bu kapı açılmaz.

Abre la puerta un poco.

- Biraz kapıyı aç!
- Kapıyı biraz aç!

La tienda no abre hoy.

Dükkan bugün açık değil.

Casi nunca abre un libro.

O, neredeyse hiç kitap açmaz.

Por favor, abre la botella.

Lütfen şişeyi aç.

Por favor, abre tu bolsa.

Lütfen çantanı aç.

Por favor, abre la ventana.

Lütfen pencereyi aç.

¿Esta tienda abre los domingos?

Bu mağaza pazar günleri açık mı?

¡Por favor, abre la boca!

Ağzınızı açın lütfen!

Abre un poco la puerta.

Kapıyı biraz aç!

La puerta se abre sola.

Kapı kendi kendine açılıyor.

- ¿Sabe a qué hora abre correos?
- ¿Sabéis cuándo abre la oficina de correos?

Postanenin ne zaman açıldığını biliyor musun?

- Fuerza la puerta.
- Abre la puerta con una patada.
- Abre la puerta de golpe.

Kapıya tekme at.

¿A qué hora abre y cierra?

Saat kaçta açılıyor ve kapanıyor?

El supermercado abre a las diez.

Supermarket saat onda açılır.

¿A qué hora abre el club?

- Kulüp saat kaçta açılır?
- Kulüp kaçta açılıyor?

- Abre tu mente.
- Abra su mente.

Aklını aç.

El dinero abre todas las puertas.

Para bütün kapıları açar.

Ella me dijo "abre la ventana".

O bana pencereyi aç dedi.

El museo no abre los domingos.

Müze Pazar günleri açık değil.

- Oye, Tom, ábreme.
- Ey, Tom, abre.

Hey, Tom, görüşmeye başla.

- ¡Abra la boca!
- ¡Abre la boca!

- Ağzını aç!
- Ağzınızı açın.

¿A qué hora abre el banco?

Banka saat kaçta açılıyor?

¿Cuándo abre la oficina de correos?

Postane ne zaman açılır?

Abre el armario con esta llave.

Dolabı bu anahtarla aç.

La comida deliciosa abre el apetito.

Lezzetli yemek iştah uyandırır.

Esta tienda abre a las 8.

Bu mağaza saat sekizde açılır.

Tom, abre la puerta, por favor.

Tom, lütfen kapıyı aç.

- Abre la puerta, por favor.
- Por favor, abra la puerta.
- Por favor, abre la puerta.

- Kapıyı aç, lütfen.
- Lütfen kapıyı aç.
- Kapıyı açın lütfen.

Gira el pomo y abre la puerta.

Tokmağı çevir ve kapıyı aç.

El museo no se abre los lunes.

Müze pazartesi günü açık değil.

Abre la boca y cierra los ojos.

Ağzını aç ve gözlerini kapat.

¡Cierra la puerta y abre la ventana!

Kapıyı kapatın ve pencereyi açın!

La puerta del frente no se abre.

Ön kapı açılmayacak.

Abre un libro y abrirá tu alma.

Bir kitap açın ve ruhunuz açılacaktır.

Abre tu libro en la página diez.

Kitabınızda onuncu sayfayı açın.

- Abre los ojos.
- Abran sus ojos.
- ¡Abre los ojos!
- Abra los ojos.
- Abrid los ojos.
- Abran los ojos.

Gözlerini aç.

Abre la puerta y déjame entrar, por favor.

Kapıyı aç ve içeri girmem izin ver, lütfen.

- Abre la puerta.
- Limítate a abrir la puerta.

Sadece kapıyı aç.

El mecánico abre su taller a las siete.

- Mekanik ustası dükkânı saat 7'de açıyor.
- Usta iş yerini saat yedide açar.

El mercado abre a las 9:00 a.m.

Market sabah dokuzda açılır.

- ¡Abrí los ojos Tomás!
- Abre los ojos, Tom.

Gözlerini aç, Tom.

"Por favor abre la puerta." "Solo un minuto."

"Lütfen kapıyı aç." "Bir dakika."

Abre la puerta para que entre mi gatito.

Kedimin girmesi için kapıyı aç.

Donde una puerta se cierra, otra se abre.

Bir kapının kapandığı yerde, başka bir kapı açılır.

Hoy el centro comercial abre la puerta ese día

Bugün avm o gün kapı açıyorlar

¡Abre la puerta antes de que venga el perro!

Köpek buraya gelmeden önce kapıyı aç!

La temporada de caza con arco se abre hoy.

Yayla avlanma sezonu bugün açılıyor.

Esta llave abre todas las puertas de esta zona.

Bu anahtar buradaki tüm kapıları açıyor.

El teléfono en su bolsillo abre un universo de personas

Cebinizdeki telefon sizin için orada olan

- Por favor, abre la boca.
- Por favor, habla más fuerte.

Lütfen açıkça konuş.

Abre el armario a la izquierda. Las botellas están allí.

Soldaki dolabı aç. Şişeler orada.

Abre el armario de la izquierda, allí están las botellas.

Dolap kapağını sola doğru açın , şişeler oradadır.

- Por favor, abrí esta caja.
- Abre esta caja, por favor.

Lütfen bu kutuyu aç.

La muerte de un amor abre el camino a otro.

Bir sevginin ölümü bir başkasına yol açar.

Pero también le abre la puerta, a una gran vigilancia privatizada.

Ama aynı zamanda özelleştirilmiş kitlesel gözetlemeye başka bir kapı açıyor.

Y cuando le llega el voltaje, se abre, libera el agua,

ve voltaj ona çarptığında, açılır ve suyu salar,

El mundo es un libro y cada paso abre una página.

Dünya bir kitaptır ve her adım bir sayfa açar.