Examples of using "рук" in a sentence and their turkish translations:
Ellerim hariç.
Ahtapotun kaç tane kolu var?
Onun kollarının sıcaklığını hatırlıyorum.
O, binlerce elle tokalaştı.
Ahtapotların sekiz kolu vardır.
Tabak ellerimden kaydı.
babasının kollarından çekip alındı,
Tom yakayı ele vermeden kaçtı.
Personel eksikliğimiz var.
El losyonuna ihtiyacım var.
O, ellerindeki kanı yıkadı.
- Tom işten başını kaldıramadı.
- Tom canla başla çalıştı.
Tom ellerindeki kanı yıkayarak çıkardı.
Onun kollarının sıcaklığını hatırlıyorum.
Tom'un kıllı kolları yok.
Bu kollarım için zorlu bir egzersiz olacak. Pekâlâ.
Yapılan iş yanına kâr kalmayacak.
Tom çok çalışmaya alışkın.
Ben bu bilgiyi birinci elden aldım.
Piyano çalmak el becerisi gerektirir.
Fotoğraf elden ele geçirildi.
Tom yaz boyunca çok çalıştı.
Tom neredeyse onunla kaçıyordu.
daha geniş bir dizi koruyucu önlemlerin parçası olmasıdır.
şöyle söyledi: ''Aslında burada el sıkışmıyoruz.
O çok çalıştı.
Ve sık sık el yıkama, buna karşı en iyi savunmadır.
El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur.
Tom çok çalıştığını söylüyor.
Tam da ellerimi kaybetmemin öncesine dönmüştüm.
Günden güne çok çalıştım.
Bundan kurtulabileceğini ciddi olarak düşünüyor musun?
Tom çok çalıştı.
Tabak ellerimden kaydı ve yere düştü.
Darbeyle ilgili sadece ikinci el bilgiye sahibiz.
Bunu sen mi yaptın?
İşlenen günahlar kimsenin yanına kalmaz.
El yıkama genellikle enfeksiyonun yayılmasının önlenmesinde en önemli önlem olduğu düşünülmektedir.
Tom sıkı çalıştı.
Efsane, onun, kılıcını tanrıların kendi ellerinden aldığını söyler.
Işıyan tavana az az yerleşir gölge, el çapraz, ayak çapraz, çapraz kader de.
Kayanın üzerinde el ya da ayak için tutunacak yerler yoktu.
CDC(Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) en az %60 alkol içeren el dezenfektanlarını tavsiye ediyor.
Bütün gün çok çalıştım bu yüzden çok yorgundum.
Sincap onun elinden yedi.
Bu adamlar bilardo oynayamaz çünkü robotların kolu yok
Ancak Hjörungavágr'da Jarl Hakon ve oğlu
Birkaç saat süren yoğun dövüşlerde, birden fazla kez el değiştirdi.
Duam önünde yükselen buhur gibi, el açışım akşam sunusu gibi kabul görsün!
O, zor işe alışkındır.
Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.
Yirmi dokuz yıldır Çernobil'de radyasyona maruz kalmış tilkiler artık insanlardan korkmuyor ve onların ellerinden yemeye hazırlar.
Bugün her şeyi berbat ediyorum.
Lemek yüz seksen iki yaşındayken bir oğlu oldu. "RAB'bin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak" diyerek çocuğa Nuh adını verdi.
Yok öyle, hem karnım doysun hem pastam dursun.
Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, yerin ve göğün Rabbi olan Tanrı, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz. Herkese yaşam, soluk ve her şeyi veren kendisi olduğuna göre, bir şeye gereksinmesi varmış gibi O'na insan eliyle hizmet edilmez.