Translation of "Robić" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Robić" in a sentence and their turkish translations:

- Nienawidzę tego robić!
- Nie znoszę tego robić.

Bu şeyi yapmaktan nefret ediyorum.

Przestali robić postępy.

Artık daha iyiye gitmiyorlardı.

Uwielbiałem to robić.

Yapmayı en sevdiğim şey buydu.

Co chcesz robić?

- Ne yapmak istiyorsun?
- Ne yapmak istiyorsunuz?

Co lubisz robić?

Ne yapmayı seversin?

Przestań robić wymówki.

Mazeret beyan etmeyi bırak.

Co planujesz robić?

Ne yapmayı planlıyorsunuz?

- Zaczyna robić się jaśniejsze.
- Zaczyna robić się jasno.
- Zaczyna się rozwidniać.
- Zaczyna robić się widno.

Sanırım Tom daha fazla zaman istedi.

Właśnie tak powinny robić.

Fakat aslında, yapmaları gereken de budur.

Nie wiedziała co robić.

O ne yapacağını bilmiyordu.

Mógłbym nic nie robić.

Bir şey yapamadım.

Nie chcemy tego robić.

İstediğimiz bu değil.

Nie musimy tego robić.

Biz onu yapmak zorunda değiliz.

Nie chcę tego robić.

Bunu yapmak istemiyorum.

Nie chciała tego robić.

O bunu yapmak istemedi.

Nie musisz tego robić.

Onu yapmak zorunda değilsin.

Nie musieliśmy tego robić.

Onu yapmamıza gerek yoktu.

Co planowałeś dzisiaj robić?

Bugün ne yapmayı planlıyordun?

Robimy, co mamy robić.

Yapmamız gerekeni yaparız.

Obiecałeś nic nie robić.

Hiçbir şey yapmayacağına söz verdin.

Nie wiem co robić.

Ne yapacağımı bilmiyorum.

Wiek jak robić cukierki.

Nasıl şekerleme yapılacağını bilir.

Nie musiałem tego robić.

Bunu yapmak zorunda değildim.

Tom wie co robić.

- Tom ne yapacağını biliyor.
- Tom ne yapacağını bilir.

Mogę tu robić zdjęcia?

Burada fotoğraf çekebilir miyim?

Wszystko musiałem robić sam.

Her şeyi tek başıma yapmak zorundaydım.

Co zamierzasz dziś robić?

Bugün ne yapacaksın?

Zaczyna się robić jasno.

Dışarısı ışımaya başlıyor.

Muszę zdecydować, co robić.

Ne yapacağıma karar vermeliyim.

- Musisz to zrobić.
- Musisz to robić.
- Musicie to zrobić.
- Musicie to robić.

Bunu yapmaya ihtiyacın var.

- Tom też lubi robić na drutach.
- Tom lubi również robić na drutach.

Tom'da örgü örmeyi sever.

Powinieneś robić wszystko jak najlepiej.

Her şeyde elinden geleni yapmalısın.

Tom lubi robić na drutach.

Tom örgü örmeyi sever.

Przestań robić z siebie durnia.

Kendinizi bir aptal yapmaktan vazgeçin.

Tom nie wie co robić.

Tom'un ne yapacağı hakkında fikri yoktu.

Proszę nie robić tu zdjęć.

Lütfen burada resim çekmeyin.

Naprawdę nie chcę tego robić.

Bunu gerçekten yapmak istemiyorum.

Nie musisz tego robić dzisiaj.

Onu bugün yapmak zorunda değilsiniz.

Myślałem, że wiem, co robić.

Ne yapacağımı bildiğimi düşündüm.

Nie powinien był tego robić.

Onu yapmamalıydı.

Nie chcą tego robić sami.

Bunu kendileri yapmak istemiyor.

Możesz mnie nauczyć to robić?

Onu nasıl yapacağımı bana öğretebilir misin?

Naprawdę nie musiałaś tego robić.

Gerçekten onu yapmak zorunda değildin.

Tom nie musiał tego robić.

Tom'un onu yapmasına gerek yoktu.

Co zamierzacie robić z Tomem?

Tom'la ne yapmayı planlıyorsun?

Naprawdę nie musisz tego robić.

Gerçekten onu yapmana gerek yok.

Już nie wiem, co robić.

Artık ne yapacağımı bilmiyorum.

Nie powinieneś był tego robić.

Onu yapmamalıydın.

Nie powinienem był tego robić.

Bunu yapmamalıydım.

Nie mamy prawa tego robić.

Bizim onu yapmaya hakkımız yok.

Robię to, co mam robić.

Yapmak zorunda olduğum şeyi yapıyorum.

Nie wolno nam tego robić.

Onu yapmamıza izin verilmiyor.

Czy musimy to robić codziennie?

Bunu her gün yapmak zorunda mıyız?

Nie wiem, co mam robić.

- Ne yapacağımı bilmiyorum.
- Ne yapılacağını bilmiyorum.

Nie widzieliśmy co robić dalej.

Daha sonra ne yapacağımızı bilmiyorduk.

Musisz robić tak, jak mówię.

- Sana söylediğim gibi yapmalısın.
- Dediğimi yapmak zorundasın.

Czemu powinienem przestać to robić?

Neden bunu yapmaktan vazgeçmeliyim?

Dlaczego miałbym robić to wszystko?

Tüm bunları neden yapayım ki?

Jak możesz mi to robić?

Bunu benim için nasıl yapabilirsin?

Spróbujmy więcej tego nie robić.

Onu tekrar yapmamaya çalışalım.

Co chcesz robić po południu?

Öğleden sonra ne yapmak istiyorsun?

Nie będę dziś robić nadgodzin.

Bugün fazla mesai yapmayacağım.

Nie ma sensu tego robić.

Onu yapmanın anlamı yok.

Dlaczego nie chcesz tego robić?

Neden onu yapmak istemiyorsun?

Zaczyna się tu robić zimno.

Burada hava soğumaya başlıyor.

- Nie wiedziałam, że nie powinniśmy tego robić.
- Nie wiedziałem, że nie powinienem tego robić.

Bunu yapmamamız gerektiğini bilmiyordum.

- Tom powiedział Mary, żeby przestała to robić.
- Tom powiedział Mary, żeby przestała tak robić.

Tom, Mary'den onu yapmayı bırakmasını söyledi.

Mogą w tej pozycji robić wszystko.

Ve bu tersyüz pozisyonda neredeyse her şeyi yapabiliyorlar.

Właśnie to stara się robić Urugwaj.

Uruguay'ın niyeti de bu.

Każdy boi się robić coś nowego.

Herkes yeni şeyler yapmaktan korkar.

Nie można robić dwóch rzeczy jednocześnie.

Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın.

Nie wiem, co robić dziś wieczorem.

Bu akşam ne yapacağımı bilmiyorum!

Muszę robić to codziennie, by przeżyć.

Yaşamayı sürdürmek için onu her gün yapmak zorundayım.

A więc, co chcesz jutro robić?

Peki, yarın ne yapmak istiyorsun?

Nie chciałem tego robić, ale musiałem.

Onu yapmak istemedim ama yapmak zorundaydım.

Chcesz dziś coś robić po szkole?

Bugün okuldan sonra bir şey yapmak istiyor musun?

Nie chce mi się tego robić.

Canım yapmak istemiyor.

Nie zamierzam nigdy więcej tego robić.

Artık onu yapmayacağım.

Już zdecydowaliśmy się tego nie robić.

Zaten onu yapmamaya karar verdik.

Nigdy ci nie radziłem tego robić.

Onu yapmanı asla tavsiye etmedim.

Nie musisz tego robić od razu.

Onu hemen yapmanıza gerek yok.

Moja mama nauczyła mnie robić osechi.

Annem bana nasıl "osechi" yapılacağını öğretti.

Tom już zdecydował co chce robić.

Tom ne yapmak istediğine zaten karar verdi.

Czuję, że nie powinniśmy tego robić.

Bunu yapmamamız gerektiğini hissediyorum.

Musisz to robić za każdym razem?

Bunu her zaman yapmalı mısın?

Za każdym razem musisz to robić?

Sen bunu her zaman yapmak zorunda mısın?

Zapytałem nauczyciela, co mam robić dalej.

Öğretmenime daha sonra ne yapacağımı sordum.

Nie wiem, co mam teraz robić.

Artık ne yapacağımı bilmiyorum.

Jesteś pewien, że powinniśmy to robić?

Bunu yapmamız gerektiğinden emin misin?

Dlaczego pozwalamy naszym studentom to robić?

Öğrencilerimizin onu yapmasına neden izin veriyoruz?

Nie chcę tego robić właśnie teraz.

Şu anda onu yapmak istemiyorum.

Tom nigdy nie powinien tego robić.

Tom kesinlikle asla bunu yapmamalıydı.

Nadal mi nie powiedziałeś, co robić.

Ne yapacağımı hâlâ bana söylemedin?

Wyraźnie kazałem Tomowi tego nie robić.

Tom'a açıkça onu yapmamasını söyledim.

Co zamierzasz robić w przyszłą niedzielę?

Gelecek Pazar ne yapacaksın?

Nie wiem, co będę robić później.

Bundan sonra ne yapacağımı bilmiyorum.

Tom nauczył mnie, jak to robić.

Tom onu nasıl yapacağımı bana öğretti.