Translation of "‎항상" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "‎항상" in a sentence and their turkish translations:

항상 그랬습니다.

bu hep böyle oldu.

항상 먹을거리를 생각하고

sürekli yiyecek,

항상 독해력에서 뒤쳐졌죠.

okuma konusunda birazcık daha düşük bir seviyedeydim.

아시다시피 항상 전속력으로 나아갔죠.

bu her zaman son hızda ilerlemiştir,

항상 저 멀리 있죠.

her zaman uzakta bir şey.

대부분 항상 아담 샌들러였어요.

neredeyse hep Adam Sandler'dır.

항상 응원해주는 팬들이 있으며,

Gerçekten muhteşem bir hayran temeli oluşturdum,

하지만 이게 항상 사실은 아니죠.

Fakat bu her zaman doğru değil

할머니가 항상 말씀하셨던 것 처럼요.

Büyükannemin her zaman söylediği gibi:

‎우리는 항상 ‎밤이라는 세계의 이방인이었습니다

Geceler her daim bize yabancı olmuştur.

저는 항상 정치에 관심이 있었어요.

Siyasetle her zaman ilgilendim.

우리가 어릴 때는 항상 그랬어요.

Çocukken bunu hep yaparız.

항상 이게 4인가? 7인가? 모르겠더라고요.

Her uçuşta "Bu dört mü? Yedi mi? Bilmiyorum."

여러분은 항상 해낼 능력을 가지고 계셨습니다.

Bu beceriye hep sahiptiniz.

인간이 항상 불안해하고 수치심을 느끼는 이유죠.

Böylece güvensizlikler gelir, utanç gelir.

항상 듣는 말일 테지만, 실제 그렇습니다.

Bunu her zaman duyarsınız, ama bu doğru.

하지만 지구가 항상 이랬던 것은 아닙니다.

Ama durum, her zaman böyle değildi

기술이 항상 제대로 기능하는 것도 아니죠.

ve teknoloji her zaman çalışmaz.

마음 속에 남아 항상 힘이 돼줬죠.

Ve bu beni çok etkiledi.

야생에선 항상 기계에만 의존할 순 없습니다

Vahşi doğada, her zaman teknolojiye güvenemezsiniz.

저에게 도전이 되는 것은 항상 똑같았습니다.

그런데도 CEO는 항상 더 많이 벌어요.

Bu sırada CEO’ların kazançları sürekli olarak artıyor.

‎날여우원숭이는 커다란 눈으로 ‎항상 위험을 살핍니다

Kolugoların kocaman gözleri vardır. Sürekli tehlike kollarlar.

하지만 운의 바람은 항상 거기 있고

Ancak şansın rüzgarları daima oradadır,

역사적으로 분노는 긍정적인 변화를 가져오는데 항상 기여해왔습니다.

Öfke, olumlu değişimler yaratmak konusunda uzun bir tarihe sahip

그는 그를 좋아했던 우리들에게 항상 기억될 것입니다.

Onu seven bizler tarafından hep hatırlanacak.

하지만 가장 시끄러운 것이 항상 빨간색은 아니죠.

Ama en gürültülü olan her zaman en kırmızı olan değildir.

그녀는 항상 그녀의 상징인 빨간 립스틱을 바르고

Dışarı her seferinde hafif makyaj

저희가 항상 동의하는 건 사람을 기르는 법입니다.

ama daima anlaşabileceğimiz şey nasıl insan yetiştireceğimiz.

우주는 항상 나보다 앞서 있다니, 무슨 말이야?"

Evrenin her zaman önümde olacağını söylerken ne demeye çalıştın?”

그것은 저희 할머니께서 항상 하셨던 말씀과 같아요.

büyükannemin hep söylediği bir söze geliyoruz.

산업혁명으로 가는 길목에서 항상 볼 수 있었습니다.

dinî bakım merkezleri gördük.

항상 세상이 정확히 어떻게 돌아가는지에 매료되어 있었습니다.

dünyanın olduğu gibi çalışması beni hep çok büyüledi.

"사람들은 항상 독감에 걸린다고 말합니다. 독감이 그렇게합니다.

"İnsanlar her zaman söyler, efendim, grip bunu yapar, grip şunu yapar.

하지만 길게 보면 약이 항상 효과있는 것은 아닙니다.

ancak uzun vadede her zaman işe yaramaz.

불을 피우는 건 항상 옳죠 포식자를 막아줄 겁니다

Ateş yakmak her zaman güzeldir, avcıları bizden uzak tutar.

항상 우리의 목표는 국가를 민주시민정치 체제로 바꾸는 것이었습니다.

Amacımız, her zaman ülkeyi demokratik sivil idare haline getirmekti.

말 끝에 항상 "그래도"라는 말을 붙이라고 하셨습니다.

Cümlelerimin başına her zaman, "henüz" sözcüğünü koymamı söylediler.

사람들이 항상 제게 물어볼 때마다 다시는 돌아가지 않을 것이라고나

Her zaman, önceye dönmeyi hiç istemediğimi

외과 의사의 팔꿈치는 항상 편안히 옆구리에 내려와 있어야 해.

Bir cerrahın dirsekleri yanlarında rahatça dinlenmeli.

저는 항상 기대할 수 있는 뭔가를 갖기 위해 노력합니다

Sürekli sabırsızlıkla beklediğim bir şeyin olması için çabalarım.

자기가 몰두하고 있는 것에 대해 답할 방법을 항상 찾는 친구요.

her zaman başarabilen bir arkadaşı vardır.

생각해본 적이 없어요. 단지 제가 항상 해도 된다 가정한 것 뿐이예요.

Bense daima bunu yapabileceğimi varsaymıştım.

하지만 로프를 보호하는 건 처음 해봐요 잘됐네요, 이래서 항상 팬티를 입어야 하죠

Ama hiç halat korumak için kullanmamıştım. Bu iyi bir şey ve bu yüzden her zaman iç çamaşırı giymelisiniz.

사막에서 가장 중요한 건 수분 섭취에 도움 되는 걸 항상 찾아보는 겁니다

Çöldeki en önemli şeylerden biri, su bulabileceğiniz şeylere karşı gözünüzü açık tutmaktır.