Translation of "있었어요" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "있었어요" in a sentence and their turkish translations:

‎문어가 있었어요

İşte orada.

사람들에 둘러싸여 있었어요

etrafı insanlarla çevrilmişti.

‎분주하게 움직이고 있었어요

çok hızlı hareketlerle

짐꾼이 1,200명이나 있었어요.

1200 hamal vardı...

일하는 사람들이 55명이 있었어요.

Toplam 55 kişiydiler.

저도 동감할 수 있었어요.

O hissi tanıyordum.

기권표를 던질 생각도 있었어요.

nerdeyse çekimser kalacaktım,

털이에요 이 가지에 걸려 있었어요

Tüy! Şuradaki dala takılmış.

여기 SOS가 있었어요 바로 여기요!

SOS işareti tam olarak buradaydı!

오래된 공장 하나를 찾고 있었어요.

Eski bir fabrikayı bulmaya çalışıyordum.

격려와 함께 약간의 우려도 있었어요.

Cesaret verici ancak birazcık şüpheciydi.

독립 레슬링 경기를 치르고 있었어요.

bağımsız güreş arenasında güreşiyordum.

저는 항상 정치에 관심이 있었어요.

Siyasetle her zaman ilgilendim.

‎분명한 변화가 일어난 ‎기점이 있었어요

korkusunun muazzam bir şekilde azaldığı

지금보다 더 나아질 거라는 확신이 있었어요.

çünkü işlerin daha iyi olabileceğini biliyordum.

그 후에 몇몇 수정된 게 있었어요.

Bir takım ayarlamalar vardı,

‎그런데 제가 실수를 ‎연발한 때가 있었어요

Ama o noktada bir sürü hata yapıyordum.

‎문어는 숲 가장자리 근처에서 ‎돌아다니고 있었어요

Yuvasından çıkmış, ormanın kenarında dolaşıyordu.

‎암컷 문어 옆에 ‎큰 문어가 있었어요

hemen yanında büyük bir ahtapot daha vardı.

견해를 가진 사람들이 오래된 교리에 도전하고 있었어요.

Fikir adamları eski doktrinlerle mücadele ediyorlar.

‎사이펀으로 산소를 공급하며 ‎암컷이 알을 보살피고 있었어요

Yumurtalara sifonuyla oksijen veriyor, onlara göz kulak oluyordu.

그 시대의 모든 유명 인사를 알고 있었어요.

Tüm büyük akla sahip kişileri tanıyordu.

뉴욕의 Procter & Gamble 에서 전 일하고 있었어요.

New York'taki Procter & Gamble'da çalışıyordum.

교실에는 나머지 아이들보다 큰 아이가 한 명 있었어요.

Sınıfta diğerlerinden biraz daha büyük bir çocuk vardı,

다른 사람을 바꿀 순 없다는 걸 알고 있었어요.

Diğerlerini değiştiremeyeceğimi biliyordum.

다른 사람들도 그런 경험을 하게 둘 필요가 있었어요.

Bundan dolayı diğer insanların da

‎등을 앞으로 조금 구부린 채 ‎냄새를 뒤쫓고 있었어요

Bedeni hafifçe öne eğilmiş, kokunun izini takip ediyordu.

‎이때 저는 문어의 생활상을 ‎단계별로 잘 파악하고 있었어요

Bu noktada, bir ahtapotun hayat aşamalarını iyi biliyordum.

‎저는 자연에서 많은 걸 받았기에 ‎베풀 수 있었어요

Doğadan o kadar çok şey almıştım ki artık geri verebiliyordum.

엄마가 의사에게 바늘을 갖다 주자 수술을 할 수 있었어요.

Annem iğneyi doktora götürdü ve doktor da işlemi gerçekleştirdi.

제가 아는 한 산모는 베이비 샤워를 두려워 하고 있었어요.

Tanıdığım bir anne adayı doğum öncesi partisi vermekten çekiniyordu.

이걸 홍보전략이라고 말하는 사람도 있고 선물이라고 말하는 사람도 있었어요.

kimileri bunun reklam çalışması olduğunu, kimileri de hediye olduğunu söyledi.

하지만 전 그때 이미 스페인어를 유창하게 말할 수 있었어요.

Fakat o zamanlar İspanyolca'da gayet akıcıydım.

‎이렇게 멋진 날도 있었어요 ‎사르파 살파가 떼로 몰려 왔죠

İnanılmaz bir günü hatırlıyorum. Büyük bir çitari sürüsü vardı.

알을 날로 먹어서 그래요 좋은 생각이 아니란 걸 알고 있었어요

O çiğ yumurtayı yediğim için. Bunun kötü bir fikir olduğunu biliyordum.

‎팔이란 팔은 전부 ‎굴에 딱 붙이고 있었어요 ‎빨판도 고정돼 있었죠

Diğer tüm kollarını yuvasına bağlı tutuyor, vantuzlarını ayırmıyordu.

전 열심히 공부해서, 전과목 A를 받아 옥스포드 대학교를 갈 수 있었어요.

Çok sıkı çalıştım, tüm notlarım A idi ve Oxford'a gittim.

몇 년이 지나서, 이제 어느 정도 스스로 삶을 꾸려갈 수가 있었어요.

Birkaç yıl sonra, hayatımda bazı şeyleri kontrole almayı başardım.

‎문제는 물속으로 ‎돌아가야 한다는 거였죠 ‎상어는 문어 냄새를 ‎다시 쫓고 있었어요

Ama sorun şu ki geri dönmesi gerekiyor. Diğer tarafta, köpek balığı kokusunu tekrar aldı.

‎겨우 숨만 붙어 있던 암컷 문어는 ‎굴 밖에 쓸려 나와 있었어요

Sonra bir baktım ki yuvanın dışına sürüklenmiş, ölmek üzere.

하지만 오직 한 사람 제가 거짓으로 괜찮은 척 하고 있다는 걸 알아차린 사람이 있었어요.

Ancak bir kişi benim bu acıya rağmen zafer hikâyeme inanmadı.