Translation of "Risorse" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Risorse" in a sentence and their turkish translations:

- Ha delle risorse infinite.
- Lui ha delle risorse infinite.

Onun sonsuz kaynakları var.

Abbiamo risorse limitate.

Sınırlı kaynaklarımız var.

Non hanno risorse.

Onların kaynakları yok.

Ha delle risorse infinite.

O sonsuz kaynaklara sahiptir.

Le risorse sono limitate.

Kaynaklar sınırlı.

- Hanno esaurito tutte le risorse del paese.
- Esaurirono tutte le risorse del paese.

Onlar ülkenin tüm kaynaklarını tükettiler.

Includono l'uso efficiente delle risorse,

kaynağı daha verimli kullanmayı mümkün kılması.

Chi possiede le risorse dell'Africa?

Afrika'nın kaynaklarının sahibi kimdir?

Le risorse mondiali sono limitate.

Dünya kaynakları sınırlıdır.

Tom è pieno di risorse.

Tom becerikli.

Tom sta sprecando delle risorse.

Tom kaynakları boşa harcıyor.

È uno spreco di risorse.

Bu bir kaynak israfı.

- Il paese è ricco di risorse naturali.
- Il Paese è ricco di risorse naturali.

Ülke doğal kaynaklar açısından zengindir.

- Non dobbiamo sprecare le nostre risorse energetiche.
- Noi non dobbiamo sprecare le nostre risorse energetiche.
- Non dobbiamo sprecare le nostre risorse di energia.
- Noi non dobbiamo sprecare le nostre risorse di energia.

Enerji kaynaklarımızı israf etmemeliyiz.

E risorse alimentari parallelamente alla riva.

ve kıyı boyunca yiyecek kaynakları da karşıma çıkabilir.

Con risorse alla disponibilità di tutti,

herkesin kullanabileceği,

Con grandi contestazioni ed enormi risorse,

büyük bir mücadele içerisinde, şehirler buraların etrafına inşa ediliyor,

Il distretto abbonda di risorse naturali.

Bölge doğal kaynaklar açısından zengindir.

Quel paese ha delle risorse naturali.

O ülke doğal kaynaklara sahip.

Abbiamo consumato tutte le risorse naturali.

Bütün doğal kaynakları tükettik.

Tom è estremamente pieno di risorse.

Tom son derece becerikli.

Questo paese ha poche risorse naturali.

Bu ülke birkaç doğal kaynağa sahiptir.

Le risorse di Tom sono limitate.

Tom'un kaynakları sınırlıdır.

L'Australia è ricca di risorse naturali.

Avustralya doğal kaynaklar bakımından zengindir.

- Dobbiamo provare a preservare le nostre risorse naturali.
- Noi dobbiamo provare a preservare le nostre risorse naturali.

Doğal kaynaklarımızı korumaya çalışmalıyız.

- Sono piena di risorse.
- Sono intraprendente.
- Io sono intraprendente.
- Sono pieno di risorse.
- Io sono pieno di risorse.
- Io sono piena di risorse.
- Sono ingegnoso.
- Io sono ingegnoso.
- Sono ingegnosa.
- Io sono ingegnosa.
- Sono capace.
- Io sono capace.

Ben becerikliyim.

Tutti in competizione per le stesse risorse.

hepsi aynı kaynaklar için savaşıyordu.

Perché le piante verdi offrono delle risorse.

çünkü yeşil bitkiler genelde kaynak demektir.

La Cina è ricca di risorse naturali.

Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.

Questo paese è povero di risorse naturali.

Bu ülke doğal kaynaklar açısından fakirdir.

Gli Stati Uniti abbondano di risorse naturali.

Amerika Birleşik Devletleri'nin doğal kaynakları boldur.

Le scuole con minori risorse hanno attrezzature peggiori,

Finansal kaynağı düşük olan okullar kalitesiz araç gereçle eğitim veriyor,

Il vero e concreto cambiamento richiede risorse economiche.

gerçek değişim ve etki kaynaklara gereksinim duymuştur.

Il Giappone non è ricco di risorse naturali.

- Japonya doğal kaynakları bakımından zengin değildir.
- Japonya doğal kaynaklarca zengin değildir.

E chi non ha le risorse che abbiamo noi?

Peki bizim sahip olduğumuz kaynaklara sahip olmayanlar?

Dove dobbiamo usare le nostre risorse in modo efficiente,

Gezegenimizin son kullanma tarihini uzatmak için

Quelle che usiamo per prendere decisioni e assegnare le risorse,

kullandığımız tüm kurallar, süreçler ve sistemlere bakıp

La Germania sa che perderà una lunga guerra d'attrito contro gli alleati, che hanno molte più risorse.

Almanya uzun bir yıpranma savaşını kaybedeceğini bilir daha büyük kaynaklara sahip Müttefikler'e karşı.

- Penso che Tom sia intraprendente.
- Io penso che Tom sia intraprendente.
- Penso che Tom sia pieno di risorse.
- Io penso che Tom sia pieno di risorse.
- Penso che Tom sia ingegnoso.
- Io penso che Tom sia ingegnoso.
- Penso che Tom sia capace.
- Io penso che Tom sia capace.

Tom'un pratik biri olduğunu biliyorum.

- Vogliamo portare gli strumenti linguistici al livello successivo. Vogliamo vedere l'innovazione nel panorama delle lingue. E questo non può avvenire senza risorse linguistiche aperte che non possono essere costruite senza una comunità che non può contribuire senza delle piattaforme efficienti.
- Noi vogliamo portare gli strumenti linguistici al livello successivo. Vogliamo vedere l'innovazione nel panorama delle lingue. E questo non può avvenire senza risorse linguistiche aperte che non possono essere costruite senza una comunità che non può contribuire senza delle piattaforme efficienti.

Biz dil araçlarını bir sonraki seviyeye getirmek istiyoruz.Biz dil öğrenme manzarasında yenilik görmek istiyoruz.Ve bu, bir topluluk olmadan inşa edilemeyen verimli platformlar olmadan katkıda bulunamayan açık dil kaynakları olmadan olamaz.

Ogni individuo, in quanto membro della società, ha diritto alla sicurezza sociale, nonché alla realizzazione attraverso lo sforzo nazionale e la cooperazione internazionale ed in rapporto con l’organizzazione e le risorse di ogni Stato, dei diritti economici, sociali e culturali indispensabili alla sua dignità ed al libero sviluppo della sua personalità.

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibarıyla, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.