Examples of using "Abituato" in a sentence and their turkish translations:
O seyahat etmeye alışkın.
O, işe alışıktır.
O, konuşmalar yapmaya alışkındır.
O, zor işe alışkındır.
Ben gürültüye alışkınım.
- Sıcağa alışkındım.
- Ben sıcağa alışkındım.
Tom buna alışkındır.
Tom çok çalışmaya alışkın.
O, aceleyle yemeğe alışkındır.
O herkesin önünde konuşmaya alışkındır.
O, erken kalkmaya alışkındır.
O, zor işe alışkındır.
Tom kazanmaya alışkın.
Sıkı çalışmaya alıştım.
Tom beklemeye alışkındır.
Tom sıcaklığa alışkın.
Tom onu yapmaya alışkın.
- Tom buna alışkın değil.
- Tom buna alışık değil.
Ben buna alışkınım.
Tom yalnız yaşamaya alışkındır.
O, dağ tırmanıcılığına alışkındır.
Tom zor işe alışkındır.
Tom erken kalkmaya alışkındır.
Tom dışarıda çalışmaya alışıktır.
Tom buna alışık, değil mi?
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
Tom Boston'da yaşamaya alıştı.
Artık buna alışkınım.
Yalnız yatmaya alışık değildi.
O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.
Şehir hayatına hiç alışamadı.
Tom, Mary'nin dırdırına alıştı.
Tom herkesin önünde konuşmaya alışkındır.
Kısa sürede yeni çevreye alıştı.
Ben bu tür şeyleri yapmaya alışkın değilim.
Tom hızlı kararlar vermeye alışkındır.
Tom bu kadar soğuk havaya alışkın değil.
Karanlığa alışkınım.
Ben iklime alışığım.
Bu konuda konuşmaya alıştım.
Ben beklemeye alışkınım.
- Sıcağa alışkınım.
- Sıcağa alışığım.
Tom bütün gece yatmamaya alışkındır.
Eskisi kadar çok et yemem.
Kahveyi şekersiz içmeye alışkın değilim.
Sonunda burada yaşamaya alıştım.
Tom çocuklarla konuşmaya alışkın.
Tom herkesin önünde konuşmaya alışkın değil.
Ben buna alıştım.
İş mektubu yazmaya henüz alışkın değilim.
Tom ayakkabı giymeye alışkın değil.
Tom buradaki yiyeceğe alışkın değil.
Ben şu ana kadar buna alıştım.
O, işe alıştı.
Ben zor işe alışkınım.
Artık ağrıya alışkınım.
Artık Tom'a alıştım.
Çocuklarını erken yatmaya alıştırmışsın.
Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.
Tom Mary'nin şikayet ettiğini duymaya alışkın.
Tom geç saatlere kadar yatmamaya alışkın.
Tom bu tür havaya alışkın değil.
Erken kalkmaya alışkınım.
Erken kalkmaya alışkınım.
Çok çalışmaya alışkınım.
- Ben göz ardı edilmeye alışkınım.
- İhmal edilmeye alışkınım.
Ben yorgun olmaya alışkınım.
Ben beklemeye alışkın değilim.
- Kaybetmeye alışkın değilim.
- Yenilgiye alışık değilim.
Tom bana herkesin içinde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.
Yeğenim geç saatlere kadar oturmaya alışkındı.
O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
Ben gece geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.
Onlara alıştım.
Ona alıştım.
Ona alıştım.
Ben kazanmaya alıştım.
- Ben buna alışığım.
- Bu alışık olduğum bir şeydir.
- Ben alışığım buna.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
Yerde uyumaya alışacağımı hiç düşünmemiştim.
Ben zaten yaz sıcağına alışkınım.
Ben bir kamyon sürmeye alışkınım.
Ben erken kalkmaya alışkın değilim.
Yalnız yaşamaya alışkınım.
Bu soğuğa alışkın değilim.
Ben solda sürmeye alışkınım.
Ben zor kararlar vermeye alışkınım.
Yalnız yemeğe alışkınım.
Erken kalkmaya alışkın değilim.
Ben henüz buna alışmadım.
Böyle bir davranışa alışık değilim.
Tom çok fazla içmezdi.