Translation of "Napra" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Napra" in a sentence and their turkish translations:

Hány napra?

Kaç gün için?

- Napról napra öregebbek leszünk.
- Napról napra öregszünk.

- Biz gün geçtikçe yaşlanıyoruz.
- Biz günden güne yaşlanıyoruz.

- Napról-napra hidegebb van.
- Napról-napra hidegebb lesz.

Günden güne hava gittikçe soğuyor.

- Napról napra jobban leszek.
- Napról napra jobban vagyok.

Ben günbegün iyileşiyorum.

Napról napra hűvösebb.

Günden güne hava soğuyor.

Napról napra olcsóbb lesz.

gün geçtikçe ucuzluyor.

Emlékszem arra a napra.

O günü hatırlıyorum.

Napról napra soványabbnak tűnt.

O her gün daha ince görünüyordu.

Napról napra melegebb lesz.

Hava günden güne ılıyor.

- Emlékszem a napra, amikor találkoztunk.
- Emlékszem arra a napra, amikor megismertük egymást.

- Tanıştığımız günü anımsarım.
- Tanıştığımız günü hatırlarım.
- Tanıştığımız günü hatırlıyorum.

és napról-napra egyre többen.

son sayımda yedi buçuk milyar.

Tom napról napra jobbá válik.

Tom günden güne daha iyi oluyor.

Napról napra csak szebb lesz.

O günden güne daha da güzelleşiyor.

Csak a mai napra jöttünk.

Bütün gün buradayız.

Ennyi elég lesz egy napra.

Bir gün için bu kadarı yeterli.

A dolgok napról napra változnak.

Şartlar her gün değişiyor.

Nem emlékszem arra a napra.

O günü hatırlamıyorum.

A közösségi terem 10 napra készül.

10 gün süresince bir topluluk salonu oluşturulur,

A beteg napról napra rosszabbul van.

Hasta günden güne gittikçe kötüleşiyor.

Ez igaz minden napra, kivéve egyet.

Bu bir gün hariç her gün için doğrudur.

Emlékszel arra a napra, amikor megismerkedtünk?

İlk tanıştığımız günü hatırlıyor musun?

Szükségem van még egy pár napra.

Birkaç güne daha ihtiyacım var.

Tom néhány napra kölcsönkérte Mary autóját.

Tom birkaç günlüğüne Mary'nin arabasını ödünç aldı.

Kölcsönkérhetném ezt a könyvet néhány napra?

- Bu kitabı birkaç gün için ödünç alabilir miyim?
- Bu kitabı birkaç günlüğüne ödünç alabilir miyim?
- Bu kitabı birkaç gün ödünç alabilir miyim?

- Kölcsön tudnád adni nekem a kerékpárodat néhány napra?
- Kölcsön tudnád adni a biciklidet nekem néhány napra?

Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?

Két napra szállt meg ebben a hotelben.

O, iki gün bu otelde kaldı.

Emlékszik a napra, amikor először találkoztunk Dickkel?

Dick ile ilk karşılaştığımız günü hatırlıyor musun?

Remélem, hogy eltudok szabadulni Tokióból néhány napra.

Ben birkaç gün için Tokyo'dan uzaklaşmayı umuyorum.

Emlékszem a napra, amikor a baleset történt.

Kazanın olduğu günü hatırlıyorum.

Tom napról napra jobban hasonlít az apjára.

Tom her gün gittikçe babasına benziyor.

Emlékszel arra a napra, amikor először találkoztunk?

İlk tanıştığımız günü hatırlıyor musun?

A gyűrűsfókák a reggeli napra fekszenek ki pihenni.

Halkalı foklar sabah güneşinde dinlenmek için kendilerini yüzeye atar.

Tom Valentin napra asztalt foglalt egy puccos étteremben.

Tom sevgililer günü için süslü bir restoranda bir rezervasyon yaptırdı.

Csak három napra elegendő élelmünk és vizünk van.

Bizim sadece üç günlük yeterli yiyecek ve suyumuz var.

Mit jelent börtönben lenni, ha csak pár napra is.

hapishanede olmanın ne demek olduğunu biraz konuşalım.

Emlékszem egy hihetetlen napra. Jött egy nagy tengeridurbincs-raj.

İnanılmaz bir günü hatırlıyorum. Büyük bir çitari sürüsü vardı.

és láttam anyámat napról napra egyre rosszabb és rosszabb állapotban.

Annemin durumu, gözlerimin önünde her gün daha da kötüye gidiyordu.

- Csak egy napra maradok itt.
- Csak egy napot leszek itt.

Ben yalnızca bir gün için buradayım.

Ne menj ki a tűző napra, hogy nincs a fejeden kalap.

Şapka giymeden bu sıcakta dışarı çıkma.

Szinte extrémebbek, mint a legelborultabb sci-fi. Emlékszem arra a napra, amikor minden elkezdődött.

En çılgın bilim kurgularımızdan bile çok daha fazlası. Her şeyin başladığı o günü hatırlıyorum.

Marinak nem volt pénze venni valamit Tominak Valentin napra, így csak annyit mondott: „Szeretlek.”

Mary'nin sevgililer günü için Tom'a bir şey almaya parası yoktu bu yüzden ona sadece "seni seviyorum!" dedi.

- Tíz évvel a házasság után már minden napról napra ugyanaz.
- Tíz évvel az esküvő után minden csak rutin.

Düğünden on yıl sonra her şey tam bir rutin.

- Aki üvegházban lakik, ne dobáljon köveket.
- Akinek vaj van a a fején, az ne menjen a napra.
- Azoknak, akik üveg házban élnek, nem kellene köveket dobálniuk.

Sırça köşkte oturanlar başkalarına taş atmamalılar.