Translation of "Schaf" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Schaf" in a sentence and their turkish translations:

Braves Schaf!

İyi koyun.

Das Schaf blökt.

Koyun meler.

Zeichne mir ein Schaf.

- Bana bir koyun çiz.
- Bana bir koyun çizin.

Tom schlachtet ein Schaf.

Tom bir koyun kesiyor.

Zeichne mir ein Schaf!

- Bana bir koyun resmi çizin.
- Bana bir kuzu çiz!

Wir haben das Schaf gefangen.

Pekâlâ, koyunu yakaladık.

Wir haben kein einziges Schaf.

Bizim hiç koyunumuz yok.

Okay, wir haben das Schaf gefangen.

Pekâlâ, koyunu yakaladık.

- Er ist das schwarze Schaf in der Familie.
- Er ist das schwarze Schaf der Familie.

O, ailenin yüz karası.

Zum Basar geht man nicht, um ein Schaf zu werden, sondern um ein Schaf zu kaufen.

Bir koyun olmamak için, ama bir koyun almak için pazara gidin.

Ist das ein Schaf oder eine Ziege?

Koyun veya keçi mi bu?

Sie ist das schwarze Schaf der Familie.

O, ailenin yüz karası.

Tom ist das schwarze Schaf der Familie.

Tom, ailesinin yüz karasıdır.

Tom war das schwarze Schaf der Familie.

Tom ailenin yüz karasıydı.

Ich bin das schwarze Schaf der Familie.

Ben ailenin yüz karasıyım.

- Tom hat die Schafe gefüttert.
- Tom hat das Schaf gefüttert.
- Tom fütterte das Schaf.
- Tom fütterte die Schafe.

Tom koyunu besledi.

Wohin Mary auch geht, das Schaf folgt ihr.

Mary nereye giderse gitsin, koyunlar onu takip eder.

In jeder Herde gibt es ein schwarzes Schaf.

Her toplulukta bir yüz karası vardır.

Kannst du ein Schaf von einer Ziege unterscheiden?

Bir koyunu bir keçiden ayırabilir misin?

Ein räudiges Schaf steckt die ganze Herde an.

- Kır atın yanında duran ya suyundan ya huyundan alır.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Üzüm üzüme baka baka kararır.
- Bir kötünün bin iyiye zararı olur.
- Sepetteki bir çürük elma bütün sepeti çürütür

- Sie schert die Schafe.
- Sie schert das Schaf.

O, koyunu kırpıyor.

Ich habe auf dem Markt nur ein Schaf gekauft.

Ben pazardan sadece bir koyun satın aldım.

Nachdem man das Schaf geschlachtet hat, muss man’s häuten.

Koyunu öldürdükten sonra onun derisini yüzmek zorunda kalacaksın.

Und so verliebte sich der Löwe in das Schaf.

Ve böylece aslan koyuna aşık oldu.

Ein Löwe frisst Fleisch. Ein Schaf frisst kein Fleisch.

Aslan et yer. Koyun et yemez.

Ich kann nicht blöken wie ein Schaf. Ich bin ein Schäferhund!

Ben bir koyun gibi meleyemem. Ben bir çoban köpeğiyim.

Du willst also versuchen, ein Schaf zu fangen, um uns damit aufzuwärmen?

Isınmak için koyun yakalamayı denemek istiyorsunuz demek?

Aus Erfahrung weiß ich allerdings, es ist nicht einfach, ein Schaf zu fangen.

Deneyimlerime dayanarak koyun yakalamanın kolay olmadığını biliyorum.

Und jetzt kann ich mich gemütlich und warm an mein Freund, das Schaf, kuscheln.

Daha sonra da dostum koyuna güzelce sarılabilirim.

Demokratie ist: zwei Wölfe und ein Schaf entscheiden, was heute zum Abendessen gekocht wird.

Demokrasi öğle yemeği için ne yiyeceğini oylayan iki kurt ve bir kuzudur.

Demokratie sollte mehr sein als zwei Wölfe und ein Schaf, die abstimmen, was sie essen sollen.

Demokrasi; iki kurt ve bir koyunun, akşam yemeğinde ne yenileceği hakkında oylama yapmasından daha fazlası olmalı.