Translation of "Einsam" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Einsam" in a sentence and their turkish translations:

- Sind Sie einsam?
- Bist du einsam?
- Seid ihr einsam?

- Yalnız mısın?
- Yalnız mısınız?

einsam fühlte.

teşekkür ederim.

- Du siehst einsam aus.
- Ihr seht einsam aus.
- Sie sehen einsam aus.

Yalnız görünüyorsun.

- Sie sah einsam aus.
- Sie hat einsam ausgesehen.

O yalnız görünüyordu.

- Tom sieht einsam aus.
- Tom mutet einsam an.

Tom yalnız görünüyordu.

Tom ist einsam.

Tom yalnızdır.

Sie war einsam.

O yalnızdı.

Er war einsam.

O yalnızdı.

Tom war einsam.

Tom yalnızdı.

Ich bin einsam.

Ben yalnızım.

Ist Tom einsam?

Tom yalnız mı?

- Du bist einsam, nicht wahr?
- Sie fühlen sich einsam, nicht wahr?
- Ihr fühlt euch einsam, nicht wahr?

Sen kendini yalnız hissediyorsun, değil mi?

Und ich war einsam.

Yapayalnızdım.

Das Mädchen ist einsam.

Kız yalnız.

Sie sieht einsam aus.

O yalnız görünüyor.

Er ist sehr einsam.

O çok yalnız.

Sie ist sehr einsam.

O çok yalnız.

Tom ist einsam gestorben.

Tom yalnız öldü.

Tom muss einsam sein.

Tom yalnız olmalı.

Ich war nicht einsam.

Ben yalnız değildim.

Du bist sehr einsam.

Çok yalnızsın.

Wir sind sehr einsam.

Çok yalnızız.

Ich bin sehr einsam.

Ben gerçekten yalnızım.

Tom sieht einsam aus.

Tom yalnız görünüyor.

Tom fühlte sich einsam.

Tom yalnız hissetti.

Tom ist sehr einsam.

Tom çok yalnız.

Ich werde einsam sterben.

Yalnız öleceğim.

Tom war sehr einsam.

Tom çok yalnızdı.

- Wusstet ihr, dass Tom einsam ist?
- Wusstest du, dass Tom einsam ist?
- Wussten Sie, dass Tom einsam ist?

Tom'un yalnız olduğunu biliyor muydun?

Er fühlte sich sehr einsam.

O çok yalnız hissetti.

Ich war einsam ohne sie.

Onsuz yalnızdım.

Sie sagt, sie sei einsam.

O yalnız olduğunu söylüyor.

Tom ist einsam und unglücklich.

Tom yalnız ve mutsuz.

Tom ist nicht mehr einsam.

Tom artık yalnız değil.

Tom sagt, er sei einsam.

Tom yalnız olduğunu söylüyor.

Sie ist nicht mehr einsam.

Artık yalnız değil.

Ich bin einsam ohne dich.

Sensiz yalnızım.

Tom scheint einsam zu sein.

Tom yalnız görünüyor.

Ich glaube, Tom ist einsam.

Sanırım Tom yalnız.

Sie ist einsam und unglücklich.

O yalnız ve mutsuz.

Ich fühle mich so einsam.

- Çok yalnız hissediyorum.
- Yapayalnız hissediyorum.

Ich fühle mich manchmal einsam.

Bazen yalnız hissediyorum.

Tom sagte, du wärst einsam.

Tom senin yalnız olduğunu söyledi.

Ich fühlte mich sehr einsam.

Kendimi çok yalnız hissettim.

Er ist nicht mehr einsam.

Artık yalnız değil.

Tom fühlte sich sehr einsam.

Tom çok yalnız hissetti.

Wird man hier nicht einsam?

Sen burada yalnızlaşmıyor musun?

Es wird hier schrecklich einsam.

O burada son derece yalnızlaşıyor.

Ich bin nicht mehr einsam.

Artık yalnız değilim.

Ich bin traurig und einsam.

Üzgünüm ​​ve yalnızım.

Layla fühlte sich sehr einsam.

Leyla kendini çok yalnız hissetti.

Tom schien einsam zu sein.

Tom yalnız gibi görünüyordu

Tom ist einsam, nicht wahr?

Tom yalnız, değil mi?

- Dieser Tage fühle ich mich sehr einsam.
- In letzter Zeit fühle ich mich sehr einsam.
- Ich fühle mich dieser Tage sehr einsam.
- Ich komme mir im Augenblick sehr einsam vor.

Bu günlerde çok yalnız hissediyorum.

Wir können nicht ganz einsam leben.

Tek başımıza yaşayamayız.

Ein Haus ohne Frauen ist einsam.

Kadınsız bir ev, yalnızdır.

Ohne dich bin ich sehr einsam.

- Sensiz çok yalnızım.
- Sen olmadan çok yalnızım.

Tom scheint sehr einsam zu sein.

Tom çok yalnız görünüyor.

Manchmal bin ich immer noch einsam.

Ben bazen hâlâ yalnızım.

Das Leben der Walhaie ist eher einsam.

Balina köpek balığının hayatı genelde yalnız geçer.

Ohne dich wird es wirklich einsam sein.

Sensiz gerçekten yalnız olacak.

- Tom ist einsam gestorben.
- Tom starb alleine.

Tom yalnız öldü.

Ich komme mir plötzlich sehr einsam vor.

Aniden çok yalnız hissediyorum.

Ich denke, jeder fühlt sich manchmal einsam.

Bence bazen herkes biraz yalnızlaşıyor.

35 % der Amerikaner über 45 sind chronisch einsam.

45 yaşını geçmiş Amerikalıların %35'i kronik olarak yalnız.

Ich blieb, damit er sich nicht einsam fühlte.

O, yalnız hissetmesin diye kaldım.

Wenn du weg bist, werde ich einsam sein.

Sen gittikten sonra yalnız olacağım.

Ich werde einsam sein, nachdem du gegangen bist.

Sen gittikten sonra yalnız olacağım.

Tom hat mir erzählt, dass er einsam sei.

Tom bana yalnız olduğunu söyledi.

Ich weiß, wie es ist, einsam zu sein.

Yalnız olmanın ne demek olduğunu biliyorum.

Tom ist einsam und hat niemanden zum Spielen.

Tom yalnız ve birlikte oynayacak kimsesi yok.

Diese Stadt ist kalt und einsam ohne dich.

Bu şehir sen olmadan soğuk ve yalnız.

Ich wusste nicht, dass Tom so einsam ist.

Tom'un bu kadar yalnız olduğunu bilmiyordum.

Tom kennt nicht den Unterschied zwischen unabhängig und einsam.

Tom bağımsızlık ile yalnız yaşama arasındaki farkı bilmiyor.

Obwohl sie allein war, erschien sie mir nicht einsam.

O yalnız olmasına rağmen, o yalnız olduğunu düşünmüyordu.

Wirst du nicht einsam, so ganz allein hier draußen?

Burada tamamen kendi başına yalnızlaşmıyor musun?

Sie ist sehr einsam, seit ihr Mann gestorben ist.

Kocası öldüğünden beri çok yalnızdı.

Es ist einsam im Sattel, seit das Pferd gestorben ist.

At öldüğünden beri o, eyerde yalnız.

- Sie ist nicht mehr allein.
- Sie ist nicht mehr einsam.

Artık yalnız değil.

Wenn man kein Hobby hat, kann das Leben einsam sein.

Herhangi bir hobiniz olmadığında hayat yalnız olabilir.

Tom ist einsam und hat niemanden, mit dem er reden kann.

Tom yalnız ve konuşacak kimsesi yok.

Maria ist einsam und hat niemanden, mit dem sie reden kann.

Mary yalnız ve konuşacak kimsesi yok.

Ich frage mich, ob Tom klar ist, wie einsam ich bin.

Tom'un ne kadar yalnız olduğumu fark edip etmediğini merak ediyorum.

Es gibt so viele Menschen, die alleine leben, aber nicht einsam sind.

Tabii ki de yalnız yaşayıp da yalnız olmayan bir çok insan var.

Sie fühlte sich einsam, als ihre Freunde alle nach Hause gegangen waren.

Bütün arkadaşları eve gittiğinde o yalnız hissetti.

Tom war einsam und wünschte sich jemanden, mit dem er reden konnte.

Tom yalnızdı ve o konuşacak birinin olmasını diledi.

Und in Haft zu sein, heißt einsam sein. Diese Zeit überstanden wir nur,

Hapiste olmak büyük bir yalnızlık çekmek demekti. Hayatta kalmak için

Und nach einer Weile beginnt es, von der Gesellschaft ausgeschlossen zu werden und wird einsam

ve bir süre sonra ise toplumdan dışlanmaya başlıyor ve yalnızlaşıyor

Ich wüsste nur zu gern, weshalb ich mich so einsam fühle, wenn es kälter wird.

Hava soğuduğunda neden çok yalnız hissettiğimi merak ediyorum.

Ich saß einfach nur da und versuchte, nicht daran zu denken, wie einsam ich mich fühlte.

Ne kadar yalnız hissettiğim hakkında düşünmemeye çalışarak sadece orada oturdum.

- Wie einsam ich ohne dich bin!
- Wie sehr du mir fehlst!
- Wie ich dich vermisse!
- Wie sehr ich dich vermisse!

Seni nasıl özledim!

Wie wäre das Leben ohne Lachen? Traurig. Wie wäre das Leben ohne Reden? Schweigsam. Wie wäre das Leben ohne Frieden? Grausam. Wie wäre das Leben ohne Liebe? Einsam. Wie wäre das Leben ohne dich? Sinnlos!

Gülme olmadan yaşam nasıl olurdu? Üzücü. Konuşma olmadan yaşam nasıl olurdu? Suskun. Barış olmadan yaşam nasıl olurdu? Acımasız. Aşk olmadan yaşam nasıl olurdu? Yalnız. Sen olmadan yaşam nasıl olurdu? Anlamsız!

Was habe ich dieses Jahr gelernt? Überleben heißt nicht leben. Lachen heißt nicht, dass man glücklich ist. Hübsch aussehen heißt nicht, sich hübsch zu fühlen. Zu lieben heißt nicht, geliebt zu werden. Und in einer Masse Menschen zu stehen heißt nicht, dass man nicht einsam ist.

Bu yıl neler öğrendim? Hayatta kalmak, yaşamak demek değildir. Gülmek, mutlu olmak demek değildir. Güzel olmak, kendini güzel hissetmek demek değildir. Sevmek, sevilmek demek değildir ve bir insan topluluğunun içinde olmak, yalnız olmamak demek değildir.