Translation of "Anderer" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Anderer" in a sentence and their turkish translations:

- Bist du anderer Meinung?
- Sind Sie anderer Ansicht?

Katılmıyor musunuz?

- Ich bin anderer Meinung.
- Ich bin anderer Ansicht.

Ben katılmıyorum.

Lerne von Fehlern anderer.

Başkalarının hatalarından öğrenin.

Wer war anderer Meinung?

- Kim aynı fikirde değildi?
- Kim katılmadı?

Tom war anderer Meinung.

Tom başka türlü düşündü.

Ich bin anderer Meinung.

Aynı fikirde değilim.

Dieselbe Scheiße, ein anderer Tag.

- Her gün aynı bok.
- Her gün aynı terane.

Warum wurde Tom ein anderer?

Neden Tom değişti?

Wo ist dein anderer Bruder?

Diğer kardeşin nerede?

Ich bin nicht anderer Meinung.

Ben katılıyorum.

Mein Schwager war anderer Ansicht.

Kayınbiraderim farklı bir görüşteydi.

Das Angreifen anderer Menschen, rituelle Massenmorde,

başka bir insana saldırmak, dini kurban vermek,

Sonst wäre ich heute ein anderer.

Bugün olduğum kişi olmazdım.

Nicht einmal mit der Arbeit anderer,

Başkalarının emeğiyle bile değil,

Kein anderer bot seine Hilfe an.

Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.

Er achtet die Gefühle anderer nicht.

Başkalarının duygularına dikkat etmez.

Ich bin anderer Meinung als du.

Seninkinden farklı bir düşüncem var.

Mir wurde ein anderer Job angeboten.

- Başka bir iş teklifi aldım.
- Bana başka bir iş teklif edildi.

Wir sollten die Rechte anderer respektieren.

Diğerlerinin hakkına saygı göstermeliyiz.

Tom sagte, er sei anderer Meinung.

Tom kabul etmediğini söyledi.

Ich bin anderer Meinung als Tom.

Tom'la aynı fikirde değilim.

Wir müssen die Privatsphäre Anderer respektieren.

Başka insanların mahremiyetine saygı göstermeliyiz.

Manche sind anderer Meinung als Tom.

Bazıları Tom'un fikrine itiraz ediyor.

Es gibt noch eine Menge anderer Wege.

Tercih etmediğimiz birçok yol vardı.

Oder ob ein anderer Faktor dazwischen kommt.

yolumuza çıkıp çıkmayacağını bilemeyiz.

- Ich denke anders.
- Ich bin anderer Meinung.

- Ben başka türlü düşünüyorum.
- Ben daha farklı düşünüyorum.

Ich glaube, Tom würde anderer Meinung sein.

Sanırım Tom aynı fikirde olmayacaktı.

Ich bin ganz anderer Meinung als du.

Sana tamamen katılmıyorum.

Spekuliere nicht mit dem Geld anderer Leute!

Başka insanların parasıyla kumar oynama.

Ich bin zu diesem Thema anderer Meinung.

O konuda farklı bir görüşüm var.

Da war ein anderer Typ bei ihr.

Onunla birlikte başka bir adam vardı.

Wir müssen immer die Gefühle anderer respektieren.

Her zaman başkalarının duygularını dikkate almalıyız.

Ich bin nie anderer Meinung als Tom.

Tom'a asla katılmıyorum.

- Ich bin anderer Meinung.
- Ich bin anderer Ansicht.
- Es tut mir leid, aber ich kann dem nicht zustimmen.

Aynı fikirde değilim.

Wenn die Sicht schwindet, übernimmt ein anderer Sinn.

Görüş kaybolunca... ...başka bir duyu devreye girer.

Ich möchte nicht an anderer Leute Unglück verdienen.

Başkalarının talihsizliğini nakletmek istemiyorum.

Es ist unhöflich, in Gegenwart anderer zu flüstern.

Başkalarının önünde fısıldamak nezaketsizliktir.

Er mischt sich in die Privatangelegenheiten anderer ein.

O, başkalarının gizliliğini ihlal ediyor.

Er war nicht billiger als irgendein anderer Laden.

Bu diğer mağazaların herhangi birinden daha ucuz değildi.

Misch dich nicht in anderer Leute Angelegenheiten ein.

Başkalarının işlerine karışmayın.

Mische dich nicht in anderer Leute Angelegenheiten ein!

Diğer insanların işine karışmayın.

Misch dich nicht in die Angelegenheiten anderer Leute.

- Başkalarının işlerine karışmayın.
- Başkalarının işlerine burnunu sokma.

Ich fühle mich wie ein ganz anderer Mensch.

Başka biri oldum gibi hissediyorum.

- Kein anderer weiß es.
- Niemand sonst weiß es.

Başka hiç kimse bunu bilmiyor.

Ich denke, jemand anderer soll Ihre Frage beantworten.

Bence sorunuzu başkası yanıtlasın.

- Ich bin anderer Meinung.
- Ich bin nicht einverstanden.

- Ben aynı fikirde değilim.
- Aynı fikirde değilim.
- Ben katılmıyorum.
- Uygun bulmuyorum.

Kein anderer Fluss ist länger als der Shinano.

Başka hiçbir nehir Shinano'dan uzun değildir.

Kein anderer als du kann mich glücklich machen.

Senden başka hiç kimse beni mutlu edemez.

Stecke deine Nase nicht in anderer Leute Angelegenheiten.

- Kendi işine bak.
- Kendi işlerine bak.

Sei nicht neidisch auf den Erfolg anderer Leute.

Başkalarının başarılarını kıskanmamalısın.

Du siehst wie ein ganz anderer Mensch aus.

- Bambaşka biri gibi görünüyorsun.
- Tamamen farklı bir kişi gibi görünüyorsun.

- Ich diskutierte.
- Ich war anderer Meinung.
- Ich stimmte nicht zu.
- Ich habe nicht zugestimmt.
- Ich bin anderer Meinung gewesen.

Karşı çıktım.

- Ich glaube, Tom würde wahrscheinlich anderer Meinung sein als du.
- Ich glaube, Tom würde wahrscheinlich anderer Meinung sein als Sie.
- Ich glaube, Tom würde wahrscheinlich anderer Meinung sein als ihr.

Sanırım Tom büyük olasılıkla seninle aynı fikirde olmayacaktı.

Dann liegt unser Glück in den Händen anderer, richtig?

mutluluğumuzun kontrolünü diğer insanlara vermiş oluyoruz, değil mi?

Nicht Pappfiguren, die im Hintergrund des Lebens anderer standen.

Başkalarının hayatının arka planında duran kartonumsu figürleri değil.

Sondern man würde auch Emissionen anderer Sektoren reduzieren, wodurch

diğer sektörlerdeki emisyonları da kaldırmaya başlarız,

In diesem Fall sind die Reaktionen anderer Apostel dargestellt.

Diğer havarilerin verdiği tepkiler resmedilmiş bu durumda

Du solltest dich nicht auf die Hilfe anderer verlassen.

Yardım için diğerlerine güvenmemelisin.

Redet nicht hinter dem Rücken anderer Leute über sie.

Onların arkalarından insanlar hakkında konuşma.

- Ich bin anderer Meinung.
- Ich habe eine unterschiedliche Meinung.

Farklı bir fikrim var.

- Bist du anderer Meinung?
- Hast du eine andere Ansicht?

- Başka bir fikrin var mı?
- Başka bir düşüncen var mı?

- Tom war nicht dieser Meinung.
- Tom war anderer Auffassung.

Öyle olduğunu düşünmedim.

Picassos Kunstwerke werden häufiger gestohlen als die anderer Künstler.

Picasso'nun sanat eserleri herhangi başka bir sanatçınınkinden daha sık çalınır.

- Ich hielt es für ein gutes Buch, aber Jim war anderer Meinung.
- Ich fand das Buch gut, aber Jim war anderer Meinung.

Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.

- Deine Meinung unterscheidet sich gänzlich von der meinen.
- Sie sind völlig anderer Ansicht als ich.
- Sie sind ganz anderer Meinung als ich.

Sizin fikriniz benimkinden oldukça farklı.

Höre auf deine Nase in die Angelegenheiten anderer zu stecken.

Diğer insanların işine burnunu sokmaktan vazgeç.

Manchmal lügt man, um die Gefühle anderer nicht zu verletzen.

Bazen bir başkasının duygularına zarar vermemek için yalan söyleriz.

Das Kind wurde von seiner Mutter in Anwesenheit anderer gescholten.

Çocuk annesi tarafından başkalarının huzurunda azarlandı.

Er spricht aus, was er denkt – ungeachtet der Gefühle anderer.

Diğer insanların duygusu ne olursa olsun, o düşündüğünü söyler.

Die beste Waffe gegen einen Feind ist ein anderer Feind.

- Bir düşmana karşı en iyi silah, başka bir düşmandır.
- Düşmana karşı en iyi silah başka düşmandır.

Es ist nicht richtig, mit den Gefühlen anderer zu spielen.

Başkalarının duyguları ile oynamak yanlıştır.

Kaum hatte ich das Telefon aufgelegt, kam ein anderer Anruf.

Telefonu kapar kapamaz bir çağrı daha geldi.

- Morgen ist ein anderer Tag.
- Morgen ist ein weiterer Tag.

Yarın başka bir gün olacak.

Sie sollten sich nicht in die Innenpolitik anderer Länder einmischen.

Onlar başka bir ülkenin iç işlerine karışmamalılar.

- Tom stimmte nicht zu.
- Tom war anderer Meinung.
- Tom widersprach.

- Tom aynı fikirde değildi.
- Tom katılmadı.

Wenn wir ihm viele Bilder und Videos und Daten anderer Sensoren

Ya da bir otoyolda sürülen bir arabaya ilişkin

Es ist sehr schwer, sich mit Menschen anderer Kulturen zu verständigen.

Diğer kültürlerden insanlarla iletişim kurmak çok zordur.

Kein anderer Berg in Japan ist höher als der Berg Fuji.

Japonya'daki hiçbir dağ Fuji dağından daha yüksek değildir.

In Japan ist kein anderer Fluss so lang wie der Shinano.

Japonya'daki başka hiçbir nehir Shinano kadar uzun değildir.

Wenn Du es nicht getan hättest, hätte es irgendein anderer getan.

Eğer bunu sen yapmadıysan başka biri yapmıştır.

Kein anderer Berg in Japan ist so hoch wie der Fuji.

Japonya'daki hiçbir dağ, Fuji dağı kadar yüksek değildir.

Du hast kein Recht, dich in die Angelegenheiten anderer Leute einzumischen.

Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.

Glück und Kummer anderer ist Glück und Kummer auch uns selbst.

Başkalarının acı ve mutluluğu, bizim kendi acı ve mutluluğumuzdur.

Es ist leicht, die Handlungen und Absichten anderer falsch zu verstehen.

- Başkalarının niyet ve fiillerini yanlış değerlendirmek çok kolaydır.
- Başkalarının niyet ve hareketlerini yorumlamakta yanlışa düşmek kolaydır.

- Der alte Mann mied die Gesellschaft anderer.
- Der alte Mann lebte zurückgezogen.

- Yaşlı adam içine kapanmıştı.
- Yaşlı adam insanlardan uzaktı.
- Yaşlı adam insanlarla iç içe değildi.

Du solltest nicht zu sehr von der Hilfe anderer Leute abhängig sein.

Sana yardım edecek diğer insanlara çok fazla güvenmemelisin.

- Meine Meinung unterscheidet sich von deiner.
- Ich bin anderer Meinung als du.

Benim fikrim seninkinden farklı.

Manchmal fällt es Tom schwer, die Beweggründe und Wünsche anderer zu verstehen.

Tom'un bazen diğer insanların güdülerini ve isteklerini anlama sorunu var.

Niemand kann genau wissen, was in den Köpfen anderer vor sich geht.

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez.

Jirō, der nie im Angesicht anderer geweint hatte, fing an zu weinen.

Daha önce hiç kimsenin önünde ağlamamış olan Jiro ağlamaya başladı.

Ich werde den Wagen nicht entladen. Das ist die Aufgabe anderer Arbeiter.

Bunu diğer işçiler yapmak zorunda oldukları için arabayı boşaltmayacağım.

Kümmere dich um deine Angelegenheiten und mische dich nicht in die anderer!

Kendi işlerinle meşgul ol ve başkalarına ayak bağı olma!

Dumm ist der, der glaubt, ein anderer sei dümmer als er selbst.

Aptal, başkasının kendinden aptal olduğuna inanandır.

Es ist der Triumph des Kapitalismus, mit dem Geld anderer Geld zu verdienen.

Kapitalizmin övüncü bu. Çalışmak ve başkalarının parasıyla para kazanmak.

Kein anderer Berg auf der Welt ist so hoch wie der Mount Everest.

Dünyada Everest dağı kadar yüksek başka bir dağ yoktur.