Translation of "Skier" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Skier" in a sentence and their turkish translations:

- Tom allait skier.
- Tom partait skier.

Tom kayak yapmaya gitti.

J'aime skier.

Kayak yapmayı severim.

J'allais skier.

- Kayak yapmaya gittim.
- Kayak kaymaya gittim.

- Skier est très amusant.
- Skier, c'est super amusant.

Kayak çok eğlencelidir.

Je sais skier.

- Ben kayak yapabilirim.
- Kayak yapabilirim.

J'aime beaucoup skier.

Kayak yapmayı seviyorum.

Nous partions skier.

Kayak yapmaya gittik.

Skier est très amusant.

Kaymak çok eğlenceli.

Tom aussi aime skier.

Tom da kayak sever.

Elle est partie skier.

Kayak yapmaya gitti.

- Le ski est amusant.
- C'est amusant de skier.
- Skier, c'est sympa.

- Kayak yapma eğlencelidir.
- Kaymak eğlencelidir.
- Kayak yapmak eğlencelidir.

J'aimerais aller skier avec elle.

Onunla kayak yapmaya gitmek istiyorum.

Elle ne sait pas skier.

O kayak yapamaz.

Avez-vous envie d'aller skier ?

Kayak yapmaya gitmek ister misiniz?

As-tu envie d'aller skier ?

Kayak yapmaya gitmek ister misin?

Je veux apprendre à skier.

Ben kayak yapmayı öğrenmek istiyorum.

Tom est allé skier seul.

Tom yalnız başına kaymaya gitti.

Tom ne sait pas skier.

Tom kayak kayamaz.

Je vais très souvent skier.

Ben çok sık kayak yapmaya giderim.

- J'aime le ski.
- J'aime skier.

Kayak yapmayı severim.

- Je suis beaucoup allé skier, étant enfant.
- Enfant, je suis beaucoup allé skier.

Ben bir çocukken kayak yapmaya çok gittim.

- Nous allions souvent skier durant l'hiver.
- Nous allions souvent skier au cours de l'hiver.

Kışın sık sık kayak yapmaya gittik.

Nous sommes allés skier au Canada.

Biz Kanada'da kayak yapmaya gittik.

J'aime beaucoup plus skier que nager.

Kayak yapmayı yüzmekten çok daha fazla severim.

L’année prochaine tu sauras bien skier.

Gelecek yıl kayakta iyi olacaksın.

Si seulement je pouvais aller skier.

Keşke kayak yapmaya gidebilsem.

Sam est allé skier en janvier.

Sam, ocak ayında kayak yapmaya gitti.

Ma famille part skier chaque hiver.

Ailem her kış kayak yapmaya gider.

Je veux aller skier avec Tom.

Tom'la kayak yapmaya gitmek istiyorum.

- Combien de fois par an allez-vous skier ?
- Combien de fois par an vas-tu skier ?

Yılda kaç kez kayak yapmaya gidersin?

Je pense que je vais aller skier.

Ben kayağa gitmeyi düşünüyorum.

J'ai l'intention d'aller skier avec ma copine.

Kız arkadaşımla kayak yapmaya gitmeyi planlıyorum.

Ils vont skier à Nozawa chaque hiver.

Her Kış Nozawa'ya kayak yapmaya giderler.

Je pense que Tom n'aime pas skier.

Bence Tom, kayak yapmaktan hoşlanmıyor.

Tom a appris à skier tout seul.

Tom kendi kendine kayak yapmayı öğrendi.

- Tom ne sait pas où Marie a l'habitude d'aller skier.
- Tom ignore où Marie a l'habitude d'aller skier.

Tom, Mary'nin genellikle nerede kayak yaptığını bilmiyor.

Tom peut skier aussi bien que son frère.

Tom kardeşi kadar iyi kayak yapabilir.

Je suis allé skier au Canada l'hiver dernier.

Geçen kış kayak yapmak için Kanada'ya gittim.

L'hiver dernier je suis allé skier au Canada.

Geçen kış, Kanada'ya kayağa gittim.

Nous avons été à la montagne pour skier.

- Kaymak için dağa gittik.
- Kayak yapmak için dağa gittik.

Combien de fois par an partez-vous skier ?

Her yıl ne sıklıkla kayağa gidersin?

Je ne pense pas que Tom aime skier.

Tom'un kayak yapmaktan hoşlandığını sanmıyorum.

Tom peut skier tout aussi bien que Mary.

- Tom sadece Mary kadar iyi kayabilir.
- Tom Mary kadar iyi kayak yapabilir.

Elle peut skier aussi bien que son frère.

O erkek kardeşi kadar güzel kayak yapabilir.

Tom ne sait vraiment pas très bien skier.

Tom gerçekten çok iyi kayak yapmayı bilmiyor.

- C'est très amusant de skier dans la neige fraîche.
- Il est très amusant de skier dans la neige fraîche.

Yeni yağmış kar üzerinde kayak yapmak çok eğlenceli.

Les habitants du nord du Japon aiment skier l'hiver.

Japonya'nın kuzeyinde yaşayan insanlar kışın karda kayak yapmanın tadını çıkarır.

- Il est allé skier.
- Il a fait du ski.

Kayak yapmaya gitti.

Elle demanda à Bob de lui apprendre à skier.

O Bob'un ona kayak yapmayı öğretmesini rica etti.

Danser en boîte lui plaît mieux que de skier.

Diskoda dans etmeyi kayak yapmaktan daha çok seviyor.

Tom ne savait pas où Marie était allée skier.

Tom, Mary'nin nereye kayak yapmaya gittiğini bilmiyordu.

Je suis allé skier pour la première fois cet hiver.

Bu kış ilk defa kayak yapmaya gittim.

Ma petite sœur m'a demandé de lui apprendre à skier.

Küçük kız kardeşim ona nasıl kayak yapacağını öğretmemi istedi.

Il est la dernière personne avec qui je voudrais aller skier.

O, birlikte kayak yapmaya gitmek istediğim son kişidir.

- J'ai simplement pensé qu'il se pourrait que tu veuilles venir skier avec nous.
- J'ai simplement pensé qu'il se pourrait que vous vouliez venir skier avec nous.

Sadece bizimle kayak yapmaya gitmek isteyebileceğini düşündüm.

- Ils vont toujours skier en hiver.
- Elles vont toujours au ski en hiver.

Onlar her zaman kışın kayak yapmaya gider.

- Nous partons faire du ski dans les Alpes.
- Nous allons skier dans les Alpes.

Alplerde kayak yapmaya gidiyoruz.

Il ne sait pas du tout nager, mais quand il faut skier, c'est le meilleur.

O hiç yüzemiyor ama kayak yapmaya gelince o en iyidir.

- Nous sommes allés à la montagne pour faire du ski.
- Nous sommes allés à la montagne pour skier.

Kaymak için dağlara gittik.