Translation of "Extraordinaire" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Extraordinaire" in a sentence and their turkish translations:

- Tu es extraordinaire.
- Vous êtes extraordinaire.

Sen olağanüstüsün.

C'est extraordinaire !

Bu sıra dışı bir şey.

Tout à fait extraordinaire, tout à fait extraordinaire.

Oldukça muhteşem, oldukça muhteşem.

- C'était une année extraordinaire.
- Ce fut une année extraordinaire.
- Ç'a été une année extraordinaire.

Bu olağanüstü bir yıldı.

C'est vraiment extraordinaire.

Cidden inanılmaz.

« C'était enrichissant, extraordinaire,

"Bu alışılmışın dışındaydı,

Quel privilège extraordinaire

Bu o kadar inanılmaz bir ayrıcalıktı ki

Quelle femme extraordinaire !

Ne olağanüstü bir kadın.

J'ai une vie extraordinaire.

Harika bir hayatım var.

Grâce à cette adaptation extraordinaire,

Bu olağanüstü adaptasyon sayesinde...

Et découvrir un monde extraordinaire

...ve bu olağanüstü dünyayı keşfedebiliyoruz.

Lors d'une étude scientifique extraordinaire.

binlerce çocuğun yaşam sürecini takip ediyor.

Le mont Fuji est extraordinaire.

Fuji Dağı olağanüstüdür.

C'est extraordinaire, n'est-ce pas ?

O harika, değil mi?

Sami était un enfant extraordinaire.

Sami olağanüstü bir çocuktu.

- Le pianiste est doté d'un talent extraordinaire.
- La pianiste est dotée d'un talent extraordinaire.

Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.

Rosa Montero est une femme extraordinaire.

Rosa Montero olağanüstü bir kadındır.

L'iPhone est un téléphone portable extraordinaire.

iPhone olağanüstü bir cep telefonu.

- Tom est extraordinaire.
- Tom est exceptionnel.

Tom olağanüstü.

Une femme extraordinaire que nous admirons tous.

bir alıntıyla başlamak istiyorum.

Une chose est sure : l'architecture est extraordinaire.

Mimari muhteşemdir, buna hiç şüphe yok.

C'est extraordinaire parce que c'est un art.

Muhteşemdir, çünkü sanattır.

Qu'y a-t-il de si extraordinaire ?

- Bunda abartacak ne var?
- Bu kadar önemli olan ne?

Et la vie d'un architecte est aussi extraordinaire.

Bir mimarın hayatı da muhteşemdir.

On vous donne ce don extraordinaire -- la vie,

Siz de bu dev hediyeye sahipsini: Hayat,

- C'est une situation inhabituelle.
- C'est une situation extraordinaire.

Bu alışılmadık bir durumdur.

La musique des concerts de la Sainte-Chapelle est extraordinaire.

Sainte-Chapelle konserlerinin müziği olağanüstüdür.

Et enfin, je me demande comment une ville du futur extraordinaire

Son olarak da kendime muhteşem bir gelecek şehrinin

Et si la prochaine fois que vous étiez dans un lieu extraordinaire,

Ya bir dahaki sefer mükemmel bir yere gittiğinizde

Mais il y en a une autre, qui est peut-être encore plus extraordinaire.

Fakat belki de daha muhteşem olan başka bir sebep vardır.

Leur extraordinaire gamme de cadeaux comprend des bustes et des statuettes de l'Empereur lui

Olağanüstü hediyeler arasında İmparatorun büstleri ve heykelcikleri…

C'est la ville extraordinaire de Venise - aujourd'hui l'une des principales destinations touristiques du monde,

Bu sıradışı Venedik şehri. Bugün Dünya'nın en çok ziyaret edilen turistik yerlerinden birisi,

Deux cent cinquante kilos est un poids extraordinaire, même pour un joueur de sumo.

250 kg, bir sumo güreşçisi için bile olağanüstü bir ağırlıktır.

- Ce serait extraordinaire d'avoir un jardin Zen devant la maison !
- Ce serait super d'avoir un jardin Zen devant la maison !

Evin önünde bir zen bahçesi olması harika olurdu!