Translation of "Beauté" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Beauté" in a sentence and their turkish translations:

Quelle beauté !

Bu ne güzellik!

La beauté féminine.

Feminen güzelliği.

J'aime la beauté.

Güzelliği seviyorum.

C'est une beauté.

O cana yakın bir kız.

- Elle est une vrai beauté.
- C'est une vraie beauté.

O gerçek bir güzellik.

De la beauté pure.

Saf güzellik.

Sa beauté le charma.

Onun güzelliği onu büyüledi.

Sa beauté était indescriptible.

Onun güzelliği açıklama ötesinde idi.

Nous adorons la beauté.

Güzelliği seviyoruz.

Sa beauté est incomparable.

- Onun güzelliği kıyaslanamaz.
- Onun güzelliği eşsizdir.

La beauté est subjective.

Güzellik özneldir.

Parlons un peu de beauté.

Biraz güzellik hakkında konuşalım.

J'étais subjuguée par cette beauté

Bu güzellik bende korkuyla karışık bir saygı hissi uyandırdı

Elle est aussi une beauté.

O da güzel bir kadındır.

Il l'aime pour sa beauté.

Onu güzelliği için seviyor.

Elle est d'une beauté naturelle.

Onun doğal bir güzelliği var.

La beauté n'est que superficielle.

Güzellik sadece yüzeyseldir.

J'étais fasciné par sa beauté.

Onun güzelliği tarafından büyülendim.

La beauté n’est pas importante.

Güzellik önemli değildir.

Ce n'est pas une beauté.

O güzel bir kız değildir.

- Il fut sidéré par sa beauté.
- Il a été sidéré par sa beauté.

Onun güzelliği ile sersemdi.

En espagnol, « beauté » se dit « belleza ».

İspanyolca'da "güzel", "belleza"

Cette beauté universelle, devrais-je dire,

bu evrensel güzellik --

Quand ils ont une beauté incroyable

muazzam güzellikleri varken

Beauté sans bonté ne vaut rien.

İyiliği olmayan güzelliğin değeri hiçbir şeydir.

Rien n'est comparable à sa beauté.

Hiçbir şey onun güzelliği ile karşılaştırılamaz.

La vue est d'une beauté indescriptible.

Sözcüklerin ötesinde manzara çok güzel.

La princesse était d'une beauté indescriptible.

Prenses kelimelerle tarif edilemeyecek kadar güzeldi.

Il était fasciné par sa beauté.

O, onun güzelliği ile büyülendi.

Sa sœur est une vraie beauté.

Onun kız kardeşi, gerçek bir güzelliktir.

C'était une beauté dans sa jeunesse.

O, zamanında güzel bir kadındı.

Elle sera une beauté, lorsqu'elle grandira.

O büyüdüğünde güzel bir kız olacak.

- C'est un canon.
- C'est une beauté.

O güzel bir kadındır.

C'est une femme d'une grande beauté.

O, mükemmel güzelliğe sahip bir kadındır.

- On a admiré la beauté du paysage.
- On a admiré la beauté de la vue.

Manzaranın güzelliğine hayran kaldık.

Que la véritable beauté est à l'intérieur

insanın içinden geldiğini ve

J'essaie de découvrir la beauté encore secrète.

Henüz keşfedilmemiş güzellikleri keşfetmeye çalışıyorum.

Croyez-moi, cette beauté sauvera le monde.

İnanın bana, güzellik dünyayı kurtaracak.

Sa beauté, c'est qu'elle abolit les frontières.

Asıl çekiciliği sınırları yıkıyor olması.

Mary était fière de sa propre beauté.

Mary güzelliği ile övündü.

Sa beauté l'exposait à de nombreux dangers.

Onun güzelliği onu birçok tehlikeye maruz bıraktı.

Marie était une femme d'une beauté subtile.

Mary ince güzellikte bir kadındı.

Ce n'est pas un concours de beauté.

Bu bir güzellik yarışması değil.

Il a été frappé par sa beauté.

Onun güzelliği tarafından vuruldu.

Car ces préférences de beauté que nous avons,

Çünkü bizim bu güzellik tercihlerimiz,

Mon seul objectif était de redéfinir la beauté.

Güzelliği yeniden tanımlamak için daha iyi bir sebebim vardı.

Comme si la beauté n'avait pas d'autres options.

sanki iyi görünüm başka bir şekilde olmazmış gibi.

Que la beauté et notre apparence sont primordiales.

en önemli olduğu fikrine hâlâ kapılıyoruz.

Trouver la beauté dans les difficultés et créer.

zor şeylerde güzellik bul ve yarat.

La beauté est comme un oiseau de paradis :

Güzellik, cennetkuşuna benzer:

Mais la beauté n'est pas un concept frivole.

Ama güzellik önemsiz bir şey değildir.

Et construire des bâtiments pour atteindre cette beauté

Ve bu güzellik için binalar yapmak,

Le lac Towada est connu pour sa beauté.

Towada Gölü güzelliği ile ünlüdür.

Les mots ne peuvent pas décrire la beauté.

Kelimeler güzelliği tanımlayamaz.

Ma mère est partie au salon de beauté.

Annem güzellik salonuna gitti.

La beauté n'a que l'épaisseur de la peau.

Aslolan iç güzelliği.

La beauté artistique du jardin est vraiment incroyable.

Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.

Même la lune était jalouse de sa beauté.

Ay bile onun güzelliğini kıskandı.

Chaque saison est dotée de sa propre beauté.

Her sezonun kendi güzelliği vardır.

Il n'y a pas qu'un canon de beauté.

Güzellik için tek bir ölçüt yoktur.

Danny n'a pas le sens de la beauté.

Danny'n güzellik duygusu yoktur.

Et dans ce créneau, les produits de beauté prolifèrent.

Ve güzellik ürünleri bu içgörüye akın ettiler.

Photographier la beauté et la complexité de ce monde,

Bu dünyanın güzelliğini ve karmaşıklığını fotoğraflamak

Quand on fait une recherche sur le mot « beauté »,

Bugün "güzellik" kelimesini ararsanız,

« Nous étudions les maths pour le jeu, la beauté,

"Matematiği; eğlence, güzellik,

La beauté de cette dame était admirée par tous.

Bu hanımefendinin güzelliğine herkes tarafından hayran kalındı.

L'élection présidentielle, ça n'est pas un concours de beauté.

Başkanlık seçimi güzellik yarışması değildir.

La beauté est dans l'œil de celui qui regarde.

Güzellik, görendedir.

Cette fille est arrogante à cause de sa beauté.

- O kız güzelliğinden dolayı kibirli.
- Kız güzelliği nedeniyle kibirli.

Il y a de nombreuses différentes sortes de beauté.

Pek çok farklı güzellik türü vardır.

Sa beauté se démarquait au sein de la classe.

Güzelliği sınıfta göze çarpıyordu.

- Tom est d'une beauté effarante.
- Tom est très beau.

Tom çok yakışıklı.

C'est leur première perception de la beauté et de l'amour.

Çünkü güzellik ve sevgiye olan ilk bakış açıları bu.

On constate que les standards de beauté dans le monde

küresel güzellik standardının hızla

Est florissante grâce à l'idée que la beauté est linéaire.

güzelliğin doğrusal olduğu fikriyle desteklenmesinden anlıyorum.

Pour apprécier la beauté une fois que tout est lié.

öğrencilerin zor kısımlarla uzun süre vakit geçirmesi gerekiyor.

Hein les gars ont également fait une beauté comme ça

ha adamlar şöyle bir güzellik de yapmış

Cet endroit est renommé pour la beauté de ses paysages.

Bu yer manzarasının güzelliği ile ünlüdür.

Marie ne s’était pas rendu compte de sa propre beauté.

- Mary kendi güzelliğinden habersizdi.
- Mary kendi güzelliğinin farkında değildi.

La beauté ne dit rien sur le caractère de quelqu'un.

Güzellik bir kişinin karakteri hakkında bir şey söylemez.

Pour apprécier sa beauté, il n'y a qu'à la regarder.

Onun güzelliğini takdir etmek için sadece ona bakmak zorundasın.

Je pense que la beauté dépasse le sujet de la taille.

Güzelliğin beden ölçülerinin ötesinde olduğuna inanıyorum

Je vous le montre parce que cela parle de la beauté.

Bunu size gösteriyorum çünkü, bu güzelliktir.

Vous perturbez la beauté et la tolérance. Ne fais pas ça!

güzelliği hoşgörüyü bozuyorsunuz. Yapmayın!

Les mots ne peuvent pas exprimer la beauté de la scène.

Kelimeler manzaranın güzelliğini ifade edemez.

Elle a l'intention de prendre part à un concours de beauté.

O bir güzellik yarışmasına katılmak niyetinde.

Il est impossible de ne pas être fasciné par sa beauté.

Onun güzelliğine kapılmamak mümkün değil.

Afin de mieux correspondre au canon de beauté qu'on leur a vendu.

bu riski alıp bu ürünleri kullanmaya istekliler.

Ce garçon a impressionné ceux qui ont vu la beauté de l'ange

Bu çocuk meleğin güzelliği görenleri hayran bıraktı

Elle va au salon de beauté au moins 1 fois par semaine.

Haftada en az bir kez güzellik salonuna gider.

L'avenir appartient à ceux qui croient à la beauté de leurs rêves.

Gelecek, rüyalarının güzelliğine inananlara aittir.

- Avez-vous remarqué un changement de taille ou de couleur des grains de beauté ?
- As-tu remarqué un changement de taille ou de couleur des grains de beauté ?

Benlerinizin boyut ya da renginde bir değişiklik fark ettiniz mi?

On se rapproche encore un peu plus d'un standard de beauté plus vaste

güzellik standartını genişletmeye ve dünyanın D kızlarının da güzel

Avec pour but de changer la manière nous envisageons la beauté pour nous-même

ve nihayetinde bunu bizden farklı görünenlere kadar

La littérature japonaise, malgré sa beauté et sa richesse, n'est pas assez connue en Occident.

Japon edebiyatı güzelliği ve zenginliklerine rağmen, şimdiye kadar batıda yetersiz olarak bilinmektedir.

La vraie définition de la science, c’est qu’elle est l’étude de la beauté du monde.

Bilimin gerçek tanımı, dünyanın güzelliğini araştırmaktır.