Examples of using "Näkevät" in a sentence and their turkish translations:
İnsanlar hâlâ açlıktan ölüyor.
Kediler, karanlık yerlerde bile görebilirler.
Kötümserler her fırsatta felaketler bulurken iyimserler afetlerde fırsatlar görürler.
İkisi de yapay ışıkta iyi görüyor.
Herkesin erotik rüyaları vardır.
Fakat morötesi spektrumu görebilen böcekler için...
Herkes hayal eder.
Karanlıktaysa... ...çok, çok daha iyi görürler.
...kameralarımızın olup biteni görmesi için kızılötesi ışık gerekiyor.
Gündüzleri filler kadar iyi görürler.
Onlar seni burada görmeden önce git buradan.
Kıvırcık tarantulanın sekiz ufak gözünün pek ışık algıladığı söylenemez.
Çitadan yedi kat ağır ve görüşü bizimkinden altı kat hassas.
Tom ve Mary'nin ağladığımı görmesini istemiyorum.
Sadece sanatçılar ve çocuklar hayatı olduğu gibi görür.
Gözlerime inanamıyorum.
Dünyada yeterli yiyecek vardır; insanlar siyaset yüzünden açlık çekiyorlar.
Başkalarının seni gördüğü gibi senin kendini görmen çok zor.