Examples of using "Tip" in a sentence and their turkish translations:
Bahşişim nerede?
Bahşiş vermem gerekir mi?
Bana bir bahşiş ver.
Tavsiyen için teşekkürler.
Burada bahşiş veriyor muyuz?
Ne kadar bahşiş bırakmalıyım?
- Güvenli ipucu için teşekkürler.
- Güvenlik ipucu için teşekkürler.
Bahşiş bıraktın mı?
İsimsiz bir ihbar aldık.
Bahşiş için teşekkürler, Tom.
Ben bir isimsiz ihbar aldım.
Onlar isimsiz bir ihbar aldı.
O anonim bir ihbar aldı.
O isimsiz bir ihbar aldı.
Biz isimsiz bir ihbar aldık.
Büyük bir bahşiş bıraktım.
O sadece buzdağının tepe noktasıdır.
nefes alıp verdiğinizi farkında olun.
Bu, buzdağının tepesi.
- Sana biraz ipucu vereceğim.
- Sana biraz bahşiş vereceğim.
Bahşiş bırakmayı unutma.
Anahtarın ucu kırıldı.
İşte senin sorunun için bir ipucu.
Bahşiş için Tom'a teşekkür ettim.
Bahşiş konusunda cimri olmayın.
Ona bir bahşiş vereceğim.
Ona bir bahşiş bırakacağım.
- Garsona bahşiş vermeyi unutmayın.
- Garsona bahşiş vermeyi unutma.
Ona ne kadar bahşiş bırakmalıyız?
Ona ne kadar bahşiş vermeliyiz?
Garsona bahşiş vermeyi unuttum.
Onlara bahşiş vermek istemiyoruz.
Sami, Leyla'ya iyi bir bahşiş verdi.
Tom garsona bahşiş vermeyi reddetti.
- Dilimin ucunda.
- O dilimin ucundaydı.
İkinci tüyo: "Uzmanları dinleyin."
Dilimizin ucuna kadar geliyor
Bahşiş ve servis ücreti dahil mi?
Tom parayı bahşiş kavanozuna koydu.
Buzdağının sadece görünen kısmı.
Bu, buzdağının ucu.
Sana biraz bahşiş vereyim.
Bıçağın ucu keskindir.
Dilimin ucunda.
O, onun burnunun ucunu öptü.
Tom, Mary'nin burnunun ucunu öptü.
O sadece buz dağının tepesi.
- Onları ihbar etmek istemiyoruz.
- Onlara tüyo vermek istemiyoruz.
O sadece buzdağının tepe noktasıdır.
Garsona iyi bir bahşiş verdim.
Bu küçük zımbırtıya "kıvrık uç" denir.
Tom masaya büyük bir bahşiş bıraktı.
Oğlana bahşiş bırakmak lazım.
Tom garson için büyük bir bahşiş bıraktı.
Bu, buz dağının sadece görünen tarafı.
Bu yalnızca buzdağının görünen ucu.
Bıçak ağzının ucu keskindir.
Bir garsona bahşiş vermemek kabalıktır.
Tom garsona çok iyi bir bahşiş verdi.
Bu sadece buz dağının görünen kısmı mı?
Tom'a şapka çıkarıyorum.
Polis bir muhbirden bir ipucu aldı.
Tom garsona otuz dolarlık bir bahşiş verdi.
Çok sağlam tüyo dediler.
Herhangi bir hareket ya da su sıçraması onları ürkütür.
Bu küçük zımbırtıya "kıvrık uç" denir.
Yine de bu sadece buz dağının görünen yüzü
Minnettarlık göstergesi olarak bahşiş verdi.
- Senin burnunun üstünde krem var.
- Senin burnunun ucunda krem var.
Tom'u gammazladın mı, gammazlamadın mı?
- Onun adı dilimin ucunda.
- Onun adını hatırlamak üzereyim.
Bana o ipucunu veren kişi sendin.
Kelime dilimin ucunda.
O benim dilimin ucunda.
Tom Mary'yi burnunun ucundan öptü.
Bir kar tanesi Mary'nin burnunun ucuna indi.
Bir kar tanesi Tom'un burnunun ucuna indi.
İpucu, polisi canavarca bir suça götürdü.
Davout'un dev birliği, Napolyon'un işgalinin mızrak ucuydu.
Senin bavullarını taşıdığı için kapıcıya bahşiş vermeyi unutma.
Dilimin ucunda bir kelime vardı.
Hizmeti beğenmezseniz bahşiş bırakmayın.
Mary ayakkabısını ayak parmaklarının ucunda sarkıttı.
Japonya'da iyi hizmet için bahşiş vermek geleneksel değildir.
Bir oda görevlisi bagajını taşıyorsa, ona bahşiş vermeyi unutma.
Mızrağın ucu, ölümcül bir zehire batırıldı.
Burnunun ucunu sürekli yukarıya doğru kaldırmazsa
Aslına, Birleşik Devletlerin yaptırımları sadece buzdağının görünen yüzü
ve giderken ona bahşiş bırakmaya karar verdim.
Suyun üstünde gördüğün şey sadece buz dağının tepesi.
Bir bıçak ağzının ucuna kaç tane dans eden melek sığabilir?
Garson kız onun ona daha fazla bahşiş bırakacağını düşünerek Tom'la kırıştırıyordu.
Güneşte mi yandın? Burnunun ucu tamamen kırmızı.
O her ucundan özenle kıvrılmış bir bıyığı olan şık bir adamdı.
Onun adı dilimin ucundaydı ama onu hatırlayamadım.