Translation of "Tend" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Tend" in a sentence and their turkish translations:

I tend to agree.

Kabul etmeye eğilimliyim.

I tend to procrastinate.

Ben ertelemek eğilimindeyim.

- I tend to agree with him.
- I tend to agree with her.

Ona katılmaya eğilimliyim.

Tend to your own affairs.

- Kendi işlerine bak.
- Sen kendi işine bak.

I tend to catch colds.

Kolayca soğuk algınlığına yakalanırım.

People tend to like me.

İnsanlar beni sevme eğiliminde.

I tend to make mistakes.

Ben hata yapma eğilimindeyim.

We tend to make mistakes.

Biz hatalar yapma eğilimindeyiz.

Friendships tend to be challenging.

Dostluklar zorlu olma eğilimindedir.

I tend to be lazy.

Tembel olmaya eğilimliyim.

Tom does tend to exaggerate.

Tom abartmaya eğilimlidir.

Young people tend to think so.

Genç insanlar öyle düşünmeye eğilimlidir.

Sick people tend to be pessimistic.

Hasta insanlar kötümser olma eğilimindedirler.

Stupid people tend to be arrogant.

Aptal insanlar kibirli olma eğilimindedirler.

I tend to agree with Tom.

Tom ile aynı fikirde olmaya eğilimliyim.

I tend to agree with them.

Onlara katılmaya eğilimliyim.

Strange things tend to happen here.

Garip şeyler burada olma eğilimindedir.

Tom doesn't tend to get emotional.

Tom'un duygusallaşma eğilimi yok.

The grooms tend to the horses.

Damatlar atlara meyillidir.

I tend to agree with you.

Sana katılmaya eğilimliyim.

I tend to talk too much.

Ben çok fazla konuşmak eğilimindeyim.

We tend to forget this fact.

Biz bu gerçeği unutma eğilimindeyiz.

Cameras don't tend to capture reality.

Kameraların gerçeği yakalama eğilimi yoktur.

German Shepherds tend to be loyal.

Alman çoban köpekleri sadık olma eğilimindedir.

I tend to work a lot.

Ben çok çalışma eğilimindeyim.

Ignorant people tend to be arrogant.

Cahil insanlar kibirli olma eğilimindedir.

I tend to agree with him.

Ona katılmaya eğilimliyim.

Tend to your own affairs first.

Önce kendi işlerinle ilgilen.

- People tend to look at others with bias.
- People tend to look at others with prejudice.

İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.

They also sometimes tend to self harm,

Ayrıca bunlarda bazen kendilerine zarar verme eğilimi,

I tend to advise not to operate.

ameliyatı önermeme eğiliminde oluyorum.

We tend not to feel strong emotion

Bizim dünyamızda hiçbir anlamı olmayan şeylere

Women tend to live longer than men.

Kadınlar erkeklerden daha uzun yaşama eğilimindedir.

Young people tend to complain about everything.

Genç insanlar her şey hakkında şikâyet etmeye eğilimlidir.

Asian communities tend to be quite closed.

Asya toplulukları oldukça kapalı olma eğilimindedir.

Japanese people tend to think that way.

Japonların bu şekilde düşünme eğilimi vardır.

Socially awkward people tend to develop insecurities.

Sosyal garip insanlar güvensizlikleri geliştirmek eğilimindedir.

We tend to associate politicians with hypocrisy.

Biz politikacıları ikiyüzlülük ile ilişkilendirmek eğilimindeyiz.

Unfortunately, princes don't tend to be handsome.

Ne yazık ki, prensler yakışıklı olma eğiliminde değildirler.

Olympic athletes tend to be physically attractive.

Olimpiyat sporcuları fiziksel olarak çekici olma eğilimindedir

I would tend to agree with that.

Ben ona katılma eğilimindeydim.

I tend to laugh when I'm nervous.

Ben sinirli olduğumda gülmek eğiliminde olurum.

People tend to react emotionally to events.

İnsanlar olaylara duygusal tepki verme eğilimindedirler.

Educated people tend to have fewer children.

Eğitimli insanlar daha az çocuk sahibi olma eğilimindedir.

We tend to think that most dogs bite.

Çoğu köpeklerin ısırdığını düşünmeye eğilimliyiz.

Why don't you tend to your own affairs?

Neden kendi işlerine bakmıyorsun?

Tom does tend to be stubborn at times.

Tom zaman zaman inatçı olma eğilimindedir.

Tom does tend to be late a lot.

Tom çok geç kalma eğilimindedir.

We do tend to paint villainous ideas as heroic.

kötü düşünceleri kahramanlık gibi tasvir etmeye eğilimliyiz.

Boys tend to look down on their younger sisters.

Erkek çocukları küçük kız kardeşlerine tepeden bakma eğilimindedir.

People don't tend to like Sundays, but I do.

İnsanlar pazar gününü sevmezler ama ben seviyorum.

Many young men tend to commit the same errors.

Birçok genç erkek, aynı hataları işleme eğilimindedir.

Men tend to exaggerate their number of sexual partners.

Erkekler cinsel partnerlerinin sayısını abartma eğilimindedir.

We tend to perceive what we expect to perceive.

Algılamayı umduğumuzu algılama eğilimindeyiz.

Why as we age do we tend to forget things?

Neden yaşlandıkça bir şeyleri unutmaya daha yatkınız?

That presidencies tend to act like monarchies. A red carpet...

Başkanlık, monarşiye benzeme eğiliminde. Kırmızı halı...

That people tend to feel their way to their beliefs

insanların inançlarının, mantıktan ziyade

In general, people in America tend to prefer bigger cars.

Genel olarak, Amerika'daki insanlar büyük arabaları tercih etme eğiliminde.

People tend to raise their voices when they get excited.

İnsanlar heyecanlandıklarında seslerini yükseltmeye eğilimlidirler.

We tend to use English when we see a foreigner.

Biz bir yabancı gördüğümüzde İngilizce kullanmaya eğilimliyiz.

Strangely, rich people tend to be stingier than poor people.

Zengin insanlar, ilginçtir ki, fakirlerden daha cimridir.

People tend to interrupt me because I speak too slowly.

Ben yavaş konuştuğum için insanlar sözümü kesmeye eğilimlidir.

We tend to hold perfectionism up as an insignia of worth.

Mükemmeliyetçiliği bir "değer" sembolü olarak görüyoruz.

You get to see that the leaves tend to curl up.

yukarı doğru kıvrıldığını göreceksiniz.

In general, women tend to live ten years longer than men.

Genel olarak, kadınlar erkeklerden on yıl daha uzun yaşamak eğilimindedir.

I tend to look at the pictures before reading the text.

Metni okumadan önce resimleri izleme eğilimim var.

– especially because women's jeans tend to have a little extra stretch.

-özellikle kadın kotlarında daha az esneme olduğu için.

I believe that people tend to focus on the wrong things.

İnsanların yanlış şeylere odaklanma eğiliminde olduğunu düşünüyorum.

I don't tend to look back and regret what I've done.

Bende geriye bakmak ve yaptıklarım için pişman olmak eğilimi yoktur.

Older children tend to be less jealous than their younger sibling.

Büyük çocuklar küçük kardeşlerinden daha az kıskanç olma eğilimindedir.

We tend to forget that exercise is a key to good health.

Egzersizin iyi sağlık için bir anahtar olduğunu unutma eğilimindeyiz.

The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.

Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir.

I agree. I also tend to omit the comma in short sentences.

Katılıyorum. Ben de kısa cümlelerde virgülü ihmal etme eğilimindeyim.

While living abroad, you tend to see a variety of strange customs.

Yurt dışında yaşarken çeşitli tuhaf gelenekleri görmeye eğilimli olursun.

- I'm inclined to agree with them.
- I tend to agree with them.

Onlara katılmaya meyilliyim.

- I'm inclined to agree with him.
- I tend to agree with him.

Ona katılmaya meyilliyim.

- I'm inclined to agree with her.
- I tend to agree with her.

Ona katılmaya meyilliyim.

Like many people, fish tend to be less active in the cold.

Birçok insan gibi, balıklar da soğukta daha az aktif olma eğilimindedir.

Most people tend to choose the card that I want them to choose,

çoğu insan genellikle benim istediğim kartı seçiyor

The social problems of the day tend to be more and more complicated.

Günün sosyal sorunları gittikçe daha karmaşık olma eğilimindedir.

The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.

Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.

Why do people tend to translate everything that's written into their native language?

İnsanlar neden kendi ana dilleriyle yazılmış her şeyi tercüme etme eğilimindedir?

Small children tend to wander off if you don't watch them all the time.

Küçük çocuklar onları sürekli izlemiyorsanız dolaşmaya eğilimlidirler.

The lower your self-esteem, the more you tend to focus on negative things.

Kendine saygın ne kadar düşük olursa o kadar fazla olumsuz şeylere odaklanmaya niyet edersin.

We admire this trait in others and tend to want to follow him or her.

başkalarının bu özelliğine hayranlık duyup onları takip etme eğiliminde oluruz.

In Quebec, people tend to avoid the use of English, preferring the use of French.

Quebec'te insanlar Fransızca kullanımını tercih ederek, İngilizce kullanımından kaçınma eğilimindedirler.

If anything, Dubai shows us that competitiveness and trade tend to have better results in terms

Dubai'nin bize gösterdiği bir şey varsa, o da rekabet edebilirlik ve ticaret

- We are apt to make mistakes.
- We tend to make mistakes.
- We're apt to make mistakes.

Biz hatalar yapmak eğilimindeyiz.

Tatoeba is like a garden: you must plant seedlings, tend to them and watch them grow.

Tatoeba bir bahçe gibidir: fidanlar ekmelisin, onlarla ilgilenmelisin ve nasıl büyüteceğini izlemelisin.

In nostalgic moments we may tend to think of childhood as a time of almost unbroken happiness.

Nostaljik anlarda biz neredeyse sürekli olarak çocukluğu düşünme eğiliminde olabiliriz.

We tend to think that our time is really only ours on Sunday and during the holidays.

Biz pazar günü ve diğer tatiller sırasında zamanımızın gerçekten sadece bizim olduğunu düşünmek eğilimindeyiz.

I don't like coffee too much, but I tend to have a cup once in a while.

Kahveyi çok fazla sevmem ama arada bir bir fincan almaya eğilimliyim.

Although fatalities tend to be rare, many people have died as a result of volcanic eruptions during the last quarter century.

Ölümlerin nadir olma eğilimi olmasına rağmen, birçok kişi son çeyrek yüzyıl boyunca volkanik patlamalar sonucu öldü.

People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker.

İnsanlar hâlâ tamamen bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmadığın aşikar olduğunda sadece dil yeteneğiniz üzerine size iltifat etmek eğilimindedir.

Bears also tend to sleep more during the day than at night, although in the summer, with twenty-four hours of light, this does not apply.

Ayılar gün içinde gece uyuduklarından daha çok uyurlar, ne var ki bu yazları, yirmi dört saat boyunca gündüz olduğundan geçerli değildir.