Translation of "Offered" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Offered" in a sentence and their turkish translations:

They offered assistance.

Asistan önerdiler.

- Tom offered no apologies.
- Tom has offered no apologies.

Tom hiç özür dilemedi.

He's offered to help.

O yardım etmeyi önerdi.

Tom offered no apologies.

Tom hiç özür dilemedi.

Tom offered an apology.

Tom bir özür diledi.

They offered no explanation.

Onlar hiçbir açıklama yapmadı.

Tom offered no explanation.

Tom hiçbir açıklama sunmadı.

We have offered help.

Biz yardım önerdik.

Tom offered to help.

Tom yardım teklif etti.

Tom offered some advice.

Tom bazı öneriler sundu.

We offered to help.

Biz yardım etmeyi teklif ettik.

Nobody offered me help.

Kimse bana yardım teklif etmedi.

Tom offered Mary money.

Tom, Mary'ye para teklif etti.

We've offered our support.

Biz desteğimizi teklif ettik.

No details were offered.

Hiçbir ayrıntı sunulmadı.

I offered to help.

Yardım etmeyi teklif ettim.

Fadil offered his place.

Fadıl yerini teklif etti.

Sami offered to help.

Sami yardım teklif etti.

Sami offered police information.

Sami polise bilgi veriyordu.

- Tom offered Mary a drink.
- Tom offered a drink to Mary.

Tom Mary'ye bir içki sundu.

- I offered Tom the job.
- I offered the job to Tom.

İşi Tom'a önerdim.

- No one offered to help me.
- Nobody offered to help me.

Kimse bana yardım etmeyi teklif etmedi.

Nobody else offered to help.

Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.

Paul offered a new plan.

Paul, yeni bir plan sundu.

He offered to help me.

Bana yardım etmeyi önerdi.

Tom offered Mary a chair.

Tom Mary'ye bir sandalye teklif etti.

Tom offered me a job.

- Tom bana bir iş önerdi.
- Tom bana iş teklif etti.
- Tom bana bir iş teklifinde bulundu.

They offered it to me.

Onlar bana onu teklif etti.

I've been offered another job.

- Başka bir iş teklifi aldım.
- Bana başka bir iş teklif edildi.

I offered it to Tom.

Bunu Tom'a teklif ettim.

I offered Tom my help.

Tom'a yardımımı önerdim.

I offered Tom some money.

Tom'a biraz para teklif ettim.

Tom offered Mary a handkerchief.

Tom Mary'ye bir mendil verdi.

Tom offered Mary his beer.

Tom Mary'ye birasını teklif etti.

Tom offered Mary a choice.

Tom Mary'ye bir seçenek önerdi.

Tom offered Mary his arm.

Tom Mary'ye kolunu sundu.

Tom offered Mary a donut.

Tom Mary'ye bir gözleme önerdi.

Tom offered to help us.

Tom bize yardım etmeyi önerdi.

Tom offered to help me.

Tom bana yardım etmeyi teklif etti.

Tom has offered to help.

Tom yardım etmeyi önerdi.

Mary offered Tom a gift.

Mary Tom'a bir hediye önerdi.

They offered to help us.

Onlar bize yardım etmeyi teklif etti.

He offered her his jacket.

O, ona ceketini teklif etti.

They offered their sincere apologies.

Onlar içten özürlerini sundu.

Tom offered Mary a job.

Tom Mary'ye bir iş teklif etti.

Tom has offered no suggestions.

Tom hiçbir öneri sunmadı.

Tom offered Mary more coffee.

Tom Mary'ye bir kahve daha teklif etti.

They offered me your job.

Bana senin işini teklif ettiler.

They offered me the job.

Onlar bana iş teklif etti.

Tom offered Mary a beer.

- Tom Mary'ye bir bira önerdi.
- Tom Mary'ye bira teklif etti.

I offered it to them.

Onu onlara sundum.

I offered it to him.

Onu ona sundum.

I offered it to her.

Onu ona sundum.

I offered Tom a gift.

Tom'a bir hediye sundum.

He offered Tom a gift.

O, Tom'a bir hediye sundu.

Ken offered Tom a gift.

Ken, Tom'a bir hediye sundu.

She offered Tom a gift.

O, Tom'a bir hediye sundu.

We offered Tom a gift.

Tom'a bir hediye verdik.

They offered Tom a gift.

Onlar Tom'a bir hediye verdi.

She offered me a beer.

Bana bir bira teklif etti.

He offered me a beer.

Bana bir bira teklif etti.

Tom offered me a beer.

Tom bana bir bira teklif etti.

A reward is being offered.

Bir ödül sunuluyor.

Nobody offered Tom a seat.

Kimse Tom'a bir koltuk teklif etmedi.

Tom offered to help Mary.

Tom Mary'ye yardım etmeyi önerdi.

The church offered them sanctuary.

- Kilise onlara kutsal yer teklif etti.
- Kilise onlara ibadethane önerdi.

There was no explanation offered.

Hiçbir açıklama sunulmadı.

Tom offered a different perspective.

- Tom farklı bir bakış açısı sundu.
- Tom farklı bir perspektif önerdi.

I offered Tom a job.

Ben Tom'a bir iş teklif ettim.

I offered to help Tom.

Tom'a yardım etmeyi teklif ettim.

I offered Tom a beer.

Ben Tom'a bir bira teklif ettim.

I wasn't offered a job.

Bana bir iş teklif edilmedi.

Tom wasn't offered a job.

- Tom'a bir iş teklif edilmedi.
- Tom'a iş teklifi gelmedi.

Tom offered Mary a ride.

Tom Mary'ye bir gezinti teklif etti.

Tom offered Mary some money.

Tom Mary'ye biraz para teklif etti.

Sami offered Layla a solution.

- Sami, Leyla'ya bir çözüm teklif etti.
- Sami, Leyla'ya bir çözüm önerdi.

Sami offered Layla a ride.

Sami, Leyla'ya ata binmeyi teklif etti.

Sami was offered another job.

- Sami başka bir iş teklif edildi.
- Sami bir başka iş önerildi.

Tom offered us his help.

Tom bize yardımını teklif etti.

- Tom offered to drive Mary home.
- Tom has offered to drive Mary home.

Tom Mary'ye eve götürmeyi önerdi.

- Tom should've offered to help Mary.
- Tom should have offered to help Mary.

Tom Mary'ye yardım etmeyi önermeliydi.

- I should've offered to help Tom.
- I should have offered to help Tom.

Tom'a yardım etmeyi teklif etmeliydim.

- Tom hasn't been offered a job yet.
- Tom hasn't yet been offered a job.

Tom henüz iş teklifi almadı.

Vikings rarely offered or expected mercy:

Vikingler nadiren merhamet teklif ediyor veya bekliyorlardı:

He offered his help to us.

O, bize yardımını önerdi.

We offered him a good job.

Ona iyi bir iş önerdik.

Our host offered us a drink.

Ev sahibimiz bize bir içki önerdi.

They offered it to me first.

- İlk onlar bana önerdi.
- Onlar onu önce bana önerdi.

They offered the job to me.

Onlar işi bana teklif etti.

Tom offered you a job, right?

Tom sana bir iş önerdi, değil mi?

Tom offered his glass to Mary.

Tom bardağını Mary'ye teklif ediyor.

They offered the guests some coffee.

Onlar misafirlere biraz kahve önerdiler.

I offered to help Tom move.

Tom'un taşınmasına yardım etmeyi önerdim.

I offered Tom a fair deal.

Tom'a adil bir anlaşma önerdim.

I was offered a new job.

Bana yeni bir iş teklif edildi.

Tom offered his help to us.

Tom bize yardımını önerdi.

We offered him a nice job.

Biz ona güzel bir iş teklif ettik.