Translation of "Knives" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Knives" in a sentence and their turkish translations:

Sharpen these knives.

Bu bıçakları bile.

There were no knives.

Hiç bıçak yoktu.

Mary sharpened the knives.

Mary bıçakları biledi.

We're sharpening the knives.

Biz bıçakları keskinleştiriyoruz.

He sharpened the knives.

O, bıçakları biledi.

Tom sharpened the knives.

Tom bıçakları biledi.

They're armed with knives.

Onlar bıçaklarla silahlanmıştı.

There are no knives.

Hiç bıçak yok.

Where are the knives?

Bıçaklar nerede?

I'm afraid of knives.

Bıçaktan korkarım.

You shouldn't play with knives.

- Bıçaklarla oynamamalısın.
- Bıçaklarla oynamamalısınız.

We won't sharpen the knives.

Bıçakları keskinleştirmeyeceğiz.

Can these knives be sharpened?

Bu bıçaklar keskinleştirilebilir mi?

We will sharpen the knives.

Bıçakları bileyeceğiz.

She has sharpened the knives.

- O, bıçakları biledi.
- O, bıçakları keskinleştirdi.

Three men menaced him with knives.

Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.

He's an expert at throwing knives.

O, bıçak fırlatma konusunda bir uzmandır.

He knows how to sharpen knives.

Bıçakların nasıl keskinleştirileceğini bilir.

You should be careful with knives.

Sen bıçaklarla dikkatli olmalısın.

The knives are covered with rust.

Bıçaklar pas ile kaplı.

One of the knives is missing.

Bıçaklardan biri eksik.

Tom sharpened the knives for Mary.

Tom Mary için bıçakları biledi.

Could you please sharpen these knives?

Lütfen bu bıçakları keskinleştirir misin?

How many knives do you need?

Kaç tane bıçağa ihtiyacın var?

Tom knows how to sharpen knives.

Tom bıçakları nasıl keskinleştireceğini bilir.

Tom hasn't sharpened the knives yet.

- Tom bıçakları henüz bilemedi.
- Tom bıçakları bileylemedi daha.

You've sharpened the knives, haven't you?

Bıçakları keskinleştirdin, değil mi?

The food, the flowers, the fish knives --

-yemek, çiçekler, balık bıçağı gibi-

Tom is pretty good at sharpening knives.

Tom bıçak bilemede oldukça iyidir.

Tom is an expert at throwing knives.

Tom bıçak fırlatmada bir uzmandır.

Tom and Mary armed themselves with knives.

Tom ve Mary kendilerini bıçaklarla silahlandırdılar.

Keep the children away from the knives.

Çocukları bıçaklardan uzak tutun.

Tom has a huge collection of knives.

Tom'un büyük bir bıçak koleksiyonu var.

Don't let the kid play with knives.

Çocuğun bıçaklarla oynamasına izin vermeyin.

Tom has been sharpening knives all morning.

Tom bütün sabah bıçaklarını keskinleştiriyor.

Tom isn't very good at sharpening knives.

Tom bıçakları bilemede pek iyi değil.

Have you already sharpened all the knives?

Zaten tüm bıçakları keskinleştirdin mi?

"Whose knives are these?" "They are the butcher's."

"Kimin bıçakları bunlar?" "Onlar kasabın."

This Japanese chef only uses traditional Japanese knives.

Bu Japon şefi sadece geleneksel Japon bıçakları kullanır.

Give us two knives and four forks, please.

Lütfen bize iki bıçak ve dört çatal verin.

Please don't let the children play with knives.

Lütfen çocukların bıçaklarla oynamasına izin vermeyin.

Are there forks and knives on the table?

Masada çatal bıçak var mı?

We use chopsticks in place of knives and forks.

Biz bıçak ve çatal yerine yemek çubuklarını kullanırız.

Please don't allow the children to play with knives.

Lütfen çocukların bıçaklarla oynamasına izin vermeyin.

Wounds made with knives heal. Wounds made with words don’t.

Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.

There is a rule concerning the use of knives and forks.

Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.

The kitchen is not a suitable place for arguments. Too many knives.

Mutfak tartışmalar için uygun bir yer değil. Çok fazla bıçaklar.

Forks go to the left side of the plate, and knives go to the right.

Çatallar tabağın sol tarafına gidecek ve bıçaklar sağa gidecek.