Examples of using "Fake" in a sentence and their turkish translations:
Onlar sahte.
Bu sahte.
Sahte değil.
Bu bir taklit.
Mary'nin takma göğüsleri var.
Bu bir taklit değil.
Bu sahte mi?
- O bir taklit.
- Bu sahte.
Bu tamamen sahte.
Çok yapmacıksın!
Bu açıkça sahte.
Onlar sahteydiler.
Onların hepsi sahte.
Sadece onu taklit et.
Bu bir taklit.
Yalan haber.
Bu sahte.
Onun kimliği sahte idi.
Bu elmas sahte.
- O çakmaydı.
- O sahteydi.
- O bir imitasyondu.
O çok sahtekar görünüyor.
Onun takma kirpikleri var.
Belki de bu sahte.
Belki o bir taklit.
Mesaj sahteydi.
Bu belli ki taklit.
Onun sahte olduğunu düşünüyorum.
Onlar sahte olmalı.
Bunlar sahte olmalı.
Bu sahte.
O sadece çok taklitçi.
Tom sahte gözlük takıyordu.
O aksan sahte.
Bu fotoğraf sahte görünüyor.
Bunların hepsi yalan haber.
O alet sahteydi.
Bunun sahte olduğu çok belli.
Yalan haber bu.
Onun sahte olduğunu düşündüm.
Böylece bu sahte, kusurlu araba parçalarını satın alarak
Batı Afrika'daki sahte sigaraların
çünkü yalan haber onu yok ediyor.
Sahte dostlara ihtiyacım yok.
O sahte bir kimlik kartı kullanıyordu.
O bir sahte kimlik kullandı.
Onun sahte bir bronzluğu vardır.
- Bu sahte, değil mi?
- Bu çakma, değil mi?
Bayım, bu çekler sahte.
Tom sahte sakalını çıkardı.
Onlar gerçek mi yoksa sahte mi?
Pasaport açıkça sahte.
Tom sahte bir kimlik kullandı.
Onun sahte bir bronzluğu var.
Tom bir sahte Rolex takıyor.
Bizim güvenlik kameraları sahte.
Tom sahte bir kimliği var.
Mary'nin sahte bir kimliği var.
Sahte bir kimliğim var.
Bir sahta kimlik kullandım.
Sami sahte bir kimlik elde etti.
- Bence sahtedir bu.
- Bu bence sahte.
- Bunun sahte olduğunu düşünüyorum.
sıra geldi sahte kabadayıya
Acaba Uşak'taki sahtesi mi?
Tom'a sahte bir adres verdim.
Sahte insanları gerçekten sevdim.
Ona sahte bir isim verdim.
Tom John'un takma sakalını çekti.
O takma sakal, değil mi?
Onu göğüslerinin sahte olduğuna bahse girerim.
İnciler gerçek mi yoksa sahte mi?
Onun göğüsleri gerçek mi yoksa sahte mi?
Bu elmas gerçek mi yoksa sahte mi?
Onlara sahte bir adres verdim.
Ona uydurma bir adres verdim.
Ona sahte bir adres verdim.
Mary taklit bir Gucci çanta satın aldı.
Bu, sahte elmastan bir kolyeydi.
Sami sahte bir kimlik çıkardı.
- Bunun sahte olduğunu sanmıyorum.
- Bunun sahte olacağını sanmam.
seçim sonuçlarını etkileyebildiği bu dijital çağda,
Amazon'daki birçok tüketici yorumu sahtedir.
Mary genellikle sahte evlilik yüzüğü takıyor.
Bunun sahte olduğunu sana düşündüren ne?
Tom, Mary'nin evine sahte delil yerleştirdi.
Sahte palyaçolar Fransa'da insanları terörize ediyorlar.
Bu tabloyu satın alma; sahte.
Öpücükler, sarılmalar, sevgiler ... hepsi sahteydi.
Sami polislere eksiksiz bir sahte hikaye anlattı.
Tom sık sık sahte bir alyans takıyor.
Tom internette sahte hesaplarla bana sataşıyor.
♪ Yalan yanlış bir aşkın hikâyesi ♪
Yalan haber sadece gazetecilik için kötü değil.
Tom barmene sahte kimlik kartı gösterdi.
Onlar büyük olasılıkla işe yarayamaz. Bunların hepsi sahte.
Bunun sahte olmadığından oldukça eminim.
Bunun bir taklit olmadığını nereden biliyorsun?