Translation of "Extreme" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Extreme" in a sentence and their turkish translations:

This is extreme.

Bu aşırı.

This is pretty extreme.

Bu oldukça aşırı.

It's an extreme case.

Bu aşırı bir durum.

Tom likes extreme sports.

Tom tehlikeli sporları sever.

Extreme cold covered Europe.

Aşırı soğuk, Avrupa'yı kapladı.

That's a bit extreme.

Bu biraz aşırı.

Hamilton's ideas were extreme.

Hamilton'un fikirleri aşırıydı.

Tom makes extreme statements.

Tom aşırı ifadeler yapar.

Tom's ideas were extreme.

Tom'un fikirleri aşırıydı.

It's a bit extreme.

Bu biraz aşırıdır.

It was too extreme.

O çok aşırıydı.

I'm in extreme pain.

Aşırı acı çekiyorum.

Opportunities to end extreme poverty,

Şiddetli yoksulluğu sona erdirecek,

Has an extreme nationalist feeling

Aşırı bir milliyetçi duyguya sahip

They are the extreme cases.

Onlar olağanüstü durumlar.

The priest administered Extreme Unction.

Rahip kutsal yağ sürme ayinini yönetti.

They're having extreme money problems.

Aşırı para sorunu yaşıyorlar.

Tom's job creates extreme stress.

Tom'un işi aşırı stress yaratıyor.

Tom is under extreme pressure.

Tom yoğun bir baskı altında.

The physical demands are extreme.

Fiziksel talepler aşırıdır.

His job creates extreme stress.

İşi çok stres yapıyor.

But obviously, that's a bit extreme

Ama açıkçası, bu birazcık uç nokta

Your proposal is a bit extreme.

Öneriniz biraz aşırı.

Is it not a bit extreme?

O biraz aşırı değil mi?

Base jumping is an extreme sport.

Yüksek bir yapıdan atlamak ekstrem bir spordur.

Adrenaline junkies love taking extreme risks.

- Adrenalin aşıkları aşırı riskler almayı sever.
- Adrenalin tutkunları aşırı risk almaya bayılır.

Those extreme positions are not compatible.

O aşırı pozisyonları uyumlu değildir.

Tom is an extreme discount hunter.

Tom tam bir Donanımhaber ölücüsü.

And what about the extreme left wing?

Ve peki aşırı sol örgütler?

His ideas are too extreme for me.

Onun fikirleri benim için çok aşırı.

We rejected Tom's suggestion as too extreme.

Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.

Tom likes the extreme cold of Alaska.

Tom Alaska'nın aşırı soğunu sever.

I like the extreme cold of Alaska.

- Alaska'nın aşırı soğuğundan hoşlanıyorum.
- Alaska'nın aşırı soğuğunu severim.
- Alaska'nın ekstrem soğuğunu severim.

He likes the extreme cold of Alaska.

O, Alaska'nın aşırı soğuğunu sever.

She likes the extreme cold of Alaska.

O, Alaska'nın aşırı soğuğunu seviyor.

Mary likes the extreme cold of Alaska.

Mary Alaska'nın aşırı soğuğunu seviyor.

We like the extreme cold of Alaska.

Biz Alaska'nın aşırı soğuğundan hoşlanıyoruz.

They like the extreme cold of Alaska.

Onlar Alaska'nın aşırı soğuğundan hoşlanıyorlar.

To make an impact on extreme poverty.

yoksullukla mücadele etmek.

Tom is inexperienced and makes extreme statements.

Tom tecrübesiz ve aşırı ifadeler yapar.

SY: This might seem a little bit extreme.

SY: Biraz uç gibi görünebilir.

The extreme levels of stress experienced during trauma

Travma sırasında hissedilen aşırı stres seviyelerinin

Even at extreme latitudes, winter doesn't last forever.

En uç enlemlerde bile... ...kış sonsuza dek sürmez.

I hear you've done some pretty extreme stuff.

Bazı oldukça aşırı şeyler yaptığını duyuyorum.

His way of thinking is a bit extreme.

Onun düşünce biçimi biraz aşırı.

He fell from one extreme to the other.

O bir uçtan diğerine düştü.

Sami was an extreme risk to the public.

Sami halk için aşırı bir riskti.

Extreme jealousy also brings with it possessiveness and mistrust,

Aşırı kıskançlık beraberinde sahip olma isteği ve güvensizlik getirir.

10 percent of the world population in extreme poverty

aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %10'u

37 percent of the world population in extreme poverty

aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %37'si

Is coming from those countries that have extreme poverty.

aşırı yoksulluğun olduğu ülkelerden geliyor.

Life is just the extreme expression of common chemistry.

Yaşam yalnızca basit kimyanın aşırı ifadesidir.

You like the extreme cold of Alaska, don't you?

Alaska'nın aşırı soğuğunu seviyorsun, değil mi?

The soup-spoon is always on the extreme right.

Çorba kaşığı her zaman en sağdadır.

A blizzard is an example of extreme weather conditions.

Tipi, aşırı hava koşullarına bir örnektir.

Whereas extreme amounts of the color yellow makes babies cry.

aşırı derecede sarı rengine maruz kalmak bebekleri ağlatıyor.

And at the time, my religious views were very extreme.

O zamanlar dini görüşlerim çok uç noktadaydı.

But the Revolution was now  entering its most extreme phase:  

Ama Devrim şimdi en uç aşamasına giriyordu:

Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.

İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.

The town is located in the extreme north of Japan.

Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.

I have struggled under extreme difficulties for a long time.

Uzun bir süredir aşırı zorluklar altında mücadele ediyorum.

China is an extreme country, ignore it, but look at Korea?

Çin ekstrem bir ülke, onu saymayın ama bir Kore'ye bakar mısınız?

extreme right wing groups that terrorized the country during the 80s.

ülkeyi 80'lerde dehşete düşüren aşırı sağ gruplarla anlaşmayı da kapsıyor.

Tom is inexperienced and makes extreme statements, but he's not ideological.

Tom deneyimsiz ve aşırı ifadeler yapar ama o ideolojik değildir.

Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates.

Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.

- Tom is in a lot of pain.
- Tom is in extreme pain.

Tom aşırı acı içinde.

She has an extreme colonial mentality. She is crazy for Spanish culture.

Onun aşırı sömürge zihniyeti var. O, İspanyol kültürü için deli oluyor.

During the Cold War, some government officials helped extreme right wing terrorist groups

Soğuk Savaş döneminde, bazı hükümet yetkilileri, tasavvur edebileceğiniz en aşırı

MB: And what you can see is that his vocal range is so extreme --

MB: Ses aralığı son derece geniş,

In Paris, Napoleon responded to the crisis with a series of extreme measures: property

Paris'te Napolyon krize cevap verdi bir dizi aşırı önlemle: mülkiyet

It is said that the silversmiths of that town ate silver due to extreme poverty.

O kasabanın gümüşçülerinin aşırı yoksulluk nedeniyle gümüş yedikleri söylenilmektedir.

In fact, before getting involved with the BJP party, he was part of  RSS, an extreme

Aslında, BJP'ye katılmadan önce, RSS'in üyesiydi.RSS, Mahatma Gandhi'nin suikastçisi

I don't want to lose my ideas, even though some of them are a bit extreme.

Onlardan bazıları biraz aşırı olmasına rağmen fikirlerimi kaybetmek istemiyorum.

- A cold front swept over Europe.
- Extreme cold covered Europe.
- A cold snap spread across Europe.

Bir soğuk hava dalgası Avrupa'ya yayıldı.

Drinking excessive and extreme amounts of water can result in "water intoxication", a potentially fatal condition.

Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek "su zehirlenmesi" ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.

And the long marches in extreme, summer heat continued to take a heavy toll on his men.

Ve aşırı yaz sıcağında uzun yürüyüşler adamlarına ağır bir yük vermeye devam etti.

It's, like, much more extreme than our maddest science fiction. I remember that day when it all started.

En çılgın bilim kurgularımızdan bile çok daha fazlası. Her şeyin başladığı o günü hatırlıyorum.

But in extreme desert terrains like this one, it could be hard to find. It's still a bit loose,

Ama burası gibi aşırı çöl arazilerinde bunu bulmak zor olabilir. Hâlâ biraz gevşek