Translation of "Clerk" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Clerk" in a sentence and their turkish translations:

I'm a bank clerk.

Ben bir banka memuruyum.

The clerk died from overwork.

Katip aşırı çalışmaktan öldü.

He is a bank clerk.

O bir banka memurudur.

She married a bank clerk.

O bir banka memuru ile evlendi.

Tom is a bank clerk.

Tom bir banka memuru.

Her father is a bank clerk.

Onun babası bir banka memuru.

She was formerly a bank clerk.

O eskiden bir banka memuruydu.

My father is a bank clerk.

Babam banka memurudur.

Tom gave the clerk thirty dollars.

Tom tezgahtara otuz dolar verdi.

Maybe the clerk can help you.

Belki katip size yardımcı olabilir.

Tom was formerly a bank clerk.

Tom eskiden bir banka katibiydi.

Tom started as a mailroom clerk.

Tom posta odası memuru olarak başladı.

He is nothing more than a clerk.

O, bir ofis çalışanından daha fazlası değil.

The clerk admitted his mistake to me.

Katip bana hatasını itiraf etti.

She is a clerk in the supermarket.

Süpermarkette bir tezgahtardır.

The clerk didn't give me the correct change.

Katip bana doğru değişiklik vermedi.

- I'm a bank clerk.
- I'm a bank employee.

- Ben bir banka memuruyum.
- Ben bir banka personeliyim.

He gets a reasonable salary as a bank clerk.

Bir banka memuru olarak makul bir maaş alır.

He is a clerk at the Bank of Washington.

O, Washington Bankasında bir memur.

All of a sudden, the clerk lost his temper.

Aniden, katip öfkeden kendini kaybetti.

"You can get it at the courthouse," the clerk added.

"Onu adliye binasında alabilirsin, " katip ekledi.

The clerk said, "What can I do for you, sir?"

Katip "Sizin için ne yapabilirim, efendim?" dedi.

The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.

Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı ​​.

He was taken on by a large firm as a clerk.

O büyük bir firma tarafından bir katib olarak alınmıştır.

Bob worked as a clerk in the grocery store on Saturday.

Bob cumartesi günü bakkalda bir kâtip olarak çalıştı.

I entered the shop, and a clerk said, "May I help you?"

Dükkana girdim ve bir tezgahtar "Size yardımcı olabilir miyim?" dedi.

The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.

Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.

His father wanted him to become a clerk, but the young Ney, impetuous and headstrong, joined

Babası onun memur olmasını istedi, ancak genç Ney, aceleci ve dik başlı,

Since the coat Tom tried on was too small, the clerk gave him another one to try on.

Tom'un denediği ceket çok küçük olduğu için, tezgahtar ona denemesi için bir tane daha verdi.

Tom tried to return the swimsuit for a larger size, but the clerk told him that wasn't allowed.

Tom mayoyu daha büyük bir bedenle değiştirmeye çalıştı fakat tezgahtar ona izin verilmediğini söyledi.

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.

Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.

1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.