Translation of "Carry" in Turkish

0.026 sec.

Examples of using "Carry" in a sentence and their turkish translations:

Carry this.

Bunu taşıyın.

Carry me.

Beni taşı.

We carry around.

kullanışsız.

I'll carry this.

Bunu taşıyacağım.

Wires carry electricity.

Teller elektrik taşır.

They carry firearms.

Onlar ateşli silahlar taşırlar.

I'll carry it.

Onu taşıyacağım.

I'll carry you.

Seni taşıyacağım.

Mosquitoes carry malaria.

Sivrisinekler sıtma taşırlar.

Rats carry diseases.

Sıçanlar hastalık taşır.

Bats carry diseases.

Yarasalar hastalık taşıyor.

Dogs carry diseases.

Köpekler hastalık taşırlar.

They can carry something

bir şeyi taşıyabiliyorlar

Newspapers carry weather reports.

Gazeteler hava raporlarını taşır.

Rats carry the plague.

Sıçanlar veba taşırlar.

His opinions carry weight.

Onun fikirleri önemlidir.

Let me carry it.

Onu taşımama izin verin.

Let me carry that.

Onu taşıyayım.

Do you carry weapons?

Silah taşıyor musun?

Let Tom carry it.

Tom'un onu taşımasına izin ver.

Carry out my orders!

Emirlerimi yerine getir!

I can carry that.

Onu taşıyabilirim.

Let them carry it.

- Bunu taşımalarına izin ver.
- Bırak bunu taşısınlar.

Let him carry it.

Onun onu taşımasına izin ver.

Let her carry it.

Bunu taşımasına izin ver.

Tom will carry you.

Tom sizi taşıyacak.

We will carry you.

- Seni taşıyacağız.
- Sizi taşıyacağız.

They will carry you.

Seni taşıyacaklar.

Carry this for me.

Bunu benim için taşı.

Always carry some cash.

Daima yanında nakit bulundur.

Carry this over there.

- Bunu oraya taşıyın.
- Şunu oraya taşı.
- Bunu şuraya taşıyıver.
- Bunu oraya götür.

- Let me carry that for you.
- Let me carry it for you.

Onu senin için taşıyayım.

You're going to carry them

onları taşıyacaksınız.

Let's carry on the discussion.

Tartışmayı devam ettirelim.

Don't carry anything to excess.

Fazla bir şey taşıma.

Carry on with your plan.

Planına devam et.

Let me carry your suitcase.

Valizini taşıyayım.

I can't carry a tune.

Müzik yeteneğim yok.

I can't carry this stone.

Ben bu taşı taşıyamam.

Do you carry a weapon?

Bir silah taşıyor musun?

I helped carry those bags.

- Şu çantaları taşımaya yardım ettim.
- O çantaları taşımaya yardım ettim.

I usually carry a clipboard.

Ben genellikle bir not panosu taşırım.

Green plants carry out photosynthesis.

Yeşil bitkiler fotosentez yaparlar.

It's too heavy to carry.

Bu, taşımak için çok ağır.

Doctors and nurses carry stethoscopes.

Doktorlar ve hemşireler steteskoplar taşırlar.

It's forbidden to carry arms.

Silah taşımak yasak.

I don't carry cash anymore.

- Artık nakit para taşımıyorum.
- Artık nakit taşımıyorum.

Carry on with your business.

İşine devam et.

Carry this in your purse.

Bunu cüzdanında taşı.

We don't carry leather goods.

Deri ürünleri taşımıyoruz.

Shall I carry your bag?

Çantanı taşıyayım mı?

Tom doesn't carry much cash.

Tom çok miktarda nakit taşımaz.

Let me carry your bag.

Çantanızı taşıyayım.

Mary doesn't carry a purse.

Mary bir çanta taşımaz.

I carry on playing pool.

Ben bilardo oynamayı sürdürüyorum.

I always carry a knife.

Ben hep bir bıçak taşırım.

I'll help you carry that.

Bunu taşımana yardım edeyim.

I don't carry much cash.

Fazla nakit taşımıyorum.

I don't carry a purse.

Ben cüzdan taşımıyorum.

- Please allow me to carry your bag.
- Please let me carry your bag.

Lütfen çantanı taşıyayım.

- Tom made Mary carry his suitcase.
- Tom got Mary to carry his suitcase.

Tom Mary'ye valizini taşıttı.

- I cannot carry this suitcase by myself.
- I can't carry this suitcase by myself.

Bu bavulu tek başıma taşıyamıyorum.

- Could anybody help me to carry this?
- Could somebody help me to carry this?

Biri bunu taşımama yardım edebilir mi?

But they carry a certain risk.

Ancak bazı riskler vardır.

They carry it to the nest

onu da yuvaya taşıyorlar

They carry it to their nest

yuvalarına taşıyorlar

I can't carry all that baggage.

Tüm bu bagajları götüremem.

You should carry out his offer.

Onun teklifini gerçekleştirmelisin.

Only you can carry the bag.

Çantayı sadece siz taşıyabilirsiniz.

Would you carry my luggage upstairs?

Bagajımı yukarı taşır mısın?

Whatever you do, carry it through.

Ne yaparsan yap, başar.

The paper didn't carry the story.

Gazete hikayeyi nakletmedi.

Soldiers must carry out their orders.

Askerler emirlerini yerine getirmek zorundadır.

He didn't carry out his promise.

O, sözünü yerine getirmedi.

He made me carry his baggage.

O, bana bagajını taşıttı.

He helped me carry the baggage.

Bagajı taşımam için yardım etti.

I had him carry my bag.

Ona çantamı taşıttım.

Does Tom always carry a gun?

Tom her zaman bir silah taşır mı?

He had to carry the bag.

O çantayı taşımak zorunda kaldı.

I helped him carry his desk.

Ona masasını taşıması için yardım ettim.

We must carry out that plan.

Bu planı uygulamak gerekir.

Carry her to the operating room.

Onu ameliyathaneye taşı.

You should carry out your promises.

Sözlerini gerçekleştirmelisin.

Carry the bottle without breaking it.

Şişeyi kırmadan taşıyın.

This is too big to carry.

Bu taşımak için çok büyük.

This bus can carry 30 people.

Bu otobüs 30 kişi taşıyabilir.

Tom can carry his own weight.

Tom kendi ağırlığını taşıyabilir.

Tom made me carry his suitcase.

Tom bana valizini taşıttı.

That's why I carry 2,000 pesetas.

Bu yüzden 2.000 pezeta taşırım.

Carry the injured to the hospital.

Yaralıyı hastaneye taşıyın.

Let a porter carry your baggage.

Bir hamal bagajını taşısın.

I had to carry Tom upstairs.

Tom'u üst kata götürmek zorunda kaldım.

Tom refused to carry Mary's suitcase.

Tom Mary'nin bavulunu taşımayı reddetti.

Do all plants carry out photosynthesis?

Bütün bitkiler fotosentez yapar mı?

I can carry my own weight.

Kendi payıma düşeni yapabilirim.

Tom helped me carry the baggage.

Tom bagajımı taşımama yardım etti.

Can you help me carry this?

Bunu taşımama yardım edebilir misin?