Translation of "Bronze" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Bronze" in a sentence and their turkish translations:

We won the bronze medal.

Biz bronz madalya kazandık.

She won a bronze medal.

O bir bronz madalya kazandı.

He won a bronze medal.

O bronz bir madalya kazandı.

The bronze bell sounds nice.

Bronz çan güzel ses veriyor.

The bronze statue was broken into pieces.

Bronz heykel, parçalar halinde kırıldı.

Bronze is composed of copper and tin.

Bronz, bakır ve kalaydan oluşmaktadır.

This bronze statue is coated with patina.

Bu bronz heykel pasla kaplıdır.

Most now stand immortalised by bronze statues in Macedonia.

Şimdi çoğu Makedonya'daki bronz heykellerle ölümsüzleşiyor.

The bronze statue looks quite nice from a distance.

Bronz heykel uzaktan oldukça güzel görünüyor.

They set up a bronze statue of the hero.

Kahramanın bronz bir heykelini diktiler.

Bejo makes a ginger coffee in a bronze cup.

Bejo bronz fincanda zencefilli bir kahve yapar.

Mary is wearing a brown coat and long bronze-coloured boots.

Mary'nin kahverengi bir palto ve uzun bronz renkli çizmeler var.

Canada's Andre de Grasse won the bronze medal in the 100m race.

Kanada'dan Andre de Grasse 100 metre yarışında bronz madalya kazandı.

Akrotiri is a Bronze age settlement that was buried under volcanic ash.

Akrotiri, volkanik kül altına gömülmüş bir Bronz çağı yerleşimidir.

Each man is given a Roman mail, bronze helmet and an oval scutum shield.

Her bir adama Roma zırhı, bronz miğfer ve oval Skutüm kalkanı temin ediliyor.

The five yuan coins are brass, and the ten yuan coins are made out of bronze.

Beş yuan paralar pirinç, ve on yuan paralar bronz dışında yapılır.

The 5 yen coin is made from brass and the 10 yen coin is made from bronze.

5 yen bozuk para pirinçten yapılır ve 10 yen bozuk para bronzdan yapılır.