Translation of "‫السير" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "‫السير" in a sentence and their turkish translations:

‫حسناً، لنتابع السير!‬

Tamam, devam edelim!

‫حسناً، لنواصل السير.‬

Tamam, devam edelim.

أخّرني زحام السير.

Bir trafik sıkışıklığı tarafından geciktirildim.

‫على مجعد الشعر الذكر السير بحذر.‬

Erkek kıvırcık temkinli davranmalı.

‫حسناً، سنتابع السير.‬ ‫في ذلك الاتجاه.‬

Tamam, o yöne doğru gitmeye devam edeceğiz.

تضطرون إلى السير على بقايا المستودع،

o deponun kalıntıları içinden geçmek zorundasınız,

كان السير خانقاً ، فتأخرت على الإجتماع.

Trafik çok kalabalıktı. Toplantıya geç kaldım.

وفي النهاية، بدأت في السير أثناء نومي.

ve sonunda uyur gezerliğe başladım.

يمكنُ أن يشبه السير في حقل ألغام.

bir mayın tarlasından geçmek gibi hissettirdiğini biliyorum.

‫حسناً، تريد أن نتابع السير نحو الحطام؟‬

Pekâlâ, enkaza doğru mu gitmek istiyorsunuz?

أنا متعب و لا أستطيع مواصلة السير.

Artık yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.

يستغرق السير من المحطة إلى المدرسة عشرين دقيقة.

İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürer.

‫السير في مجموعات وتشغيل موسيقى صاخبة‬ ‫وحمل مشاعل وعصي،‬

Grup hâlinde gezmek, yüksek sesle müzik çalmak, fener ve sopa taşımak

من السير بالاجراءات القانونية للطلاق عرض مبادرة للصلح بين

yerine , eşler arasında uzlaşma için bir girişim teklif

أشعر في الكئابة عندما أكون عالق في زحمة السير.

Trafiğe takılınca canım sıkılıyor.

‫وتحت قيادة أكبر أنثى،‬ ‫يواصل القطيع دفع الصغار إلى السير.‬

En büyük dişinin önderliğindeki sürü ufaklıkları yürümeye zorluyor.

طفرةٌ بنوعٍ معين ليغير الواقع. وقيادةٌ قادرةٌ على السير بخطةٍ

BAE'nin aynı anda sahip olduğu iki şey olan istikrarlı bir planla yürüyebilen bir liderlik

منعت اسماء من السير بذات الخط في البداية فمع اوائل تسلم بشار

isimlerin aynı çizgide yürümesini engelleyen de aynıdır. Başlangıçta Beşar

سار هارولد جودوينسون بسرعة كبيرة إلى يورك ، واستمر في السير عبر يورك ، وكان

Harold Godwinson çok hızlı bir şekilde York'a yürüdü ve York'ta yürümeye devam etti

‫ثانياً، تابع السير دوماً إلى الأمام.‬ ‫التقدم الإيجابي إلى الأمام، ‬ ‫حتى عندما لا ترغب في ذلك.‬

İkincisi de, sürekli ilerlemeye devam etmek. Canınız istemese bile emin bir şekilde ileriye gitmelisiniz.

في عام 1953‏، نجح السير إدموند هيلاري وتينسينغ نورغاي شيربا في أن يكونا أول شخصين على الإطلاق يصلان إلى قمة جبل إفرست‏.

1953 yılında, Sir Edmund Hillary ile Tenzing Norgay Sherpa, Everest'in zirvesine ayak basan ilk insanlar oldular.