Examples of using "لعبة" in a sentence and their turkish translations:
Oyuncak Hikayesi
Bu, bir oyun değil.
Evet, Tetris.
Çeşitlilik bir sayı oyunu.
O, çocuğu için bir oyuncak aldı.
eğer eksik kalan bir oyun, aklınıza gelen başka bir sokak oyunu
"battle royale".
farka benziyor.
bir oyunumuz daha vardı istop
Golf oynamak çok eğlenceli.
GTA oyunun herhalde hepimiz hatırlarız
MR: Hayır, bir oyun atalım, incelemek için atıyoruz.
Geri dönüşümü oyuna benzettik.
Sami ve Leyla bir kart oyunu oynadılar.
Sami çok tehlikeli bir oyun oynuyordu.
Bu durumda Tetris faydalı olabilir.
Bu benim Minecraft karakterim.
erken seçimin habercisi mi? Yoksa global bir oyun mu?
bu aslında beyzbola benzer bir oyundu
yani çocukluğumuzun en güzel oyunu buydu
Ona kendimi Scrabble'da gerçekten çok ilerlettiğimi söylediğimde
şimdi bir oyun söyleyeceğim bir çoğunun bilinç altına yerleşmiştir
şimdi erkeklerin bildiği bir oyun var 9 aylık
ve mahallede çocukların oynaması gereken tek bir oyun kalmıştır geriye
Piyano game demiş ki dünya yuvarlak değil geoit
Aynısı Oyuncak Hikâyesi'nde olmakta.
Ben ilk bilgisayar oyunumu on iki yaşındayken programladım.
Tom dışarıda köpeği ile frizbi oynuyor.
Bazı çocuklar göletin yakınında frizbi oynuyorlardı.
Ancak, golfün bir sorunu olabileceğini de gösterdi.
Her gece Mumbai'nin arka sokakları ölümcül bir kedi fare oyununa sahne oluyor.
o günleri hatırlayınca gerçekten çok zevkli bir oyundu neden oynadığımızı hiç bilmiyorum
şimdi benim çocukluğumdaki akranlarımın bile birçoğunun bilmediği bir oyun 3 taş