Translation of "غريب" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "غريب" in a sentence and their turkish translations:

غريب.

Garip.

الأمر غريب.

Oldukça garip.

فإنه شيء غريب.

bu garip bir şeydir.

هذا سوال غريب.

Bu tuhaf bir sorun.

وفي تحول غريب للقدر،

Kaderin bir oyunu olarak

هذا غريب يا "كوستوريكا".

Bu çok ilginç bir şey Kusturica.

جمهورنا باسم غريب مثل

gibi garip bir isimdeki bir izleyicimiz

كوني طفلا غريب الأطوار،

Biraz garip bir çocuk olarak,

- كان يتصرّف بغرابة.
- كان يتصرّف بشكل غريب.
- تصرّف بغرابة.
- تصرّف بشكل غريب.

O garip davrandı.

في الواقع، يحدث شيء غريب.

Aslında garip bir şey olur.

‫منظره غريب مثل أسلوب حياته.‬

Görünüşü de hayat tarzı kadar gariptir.

مخلوق غريب جدا هذه النمل

çok garip yaratık bu karıncalar

‫تستخدم ذراعها هكذا كسلاح غريب.‬

Kolunu tuhaf bir silah gibi kullanıyor.

حلمت بحلم غريب ليلة الأمس.

Dün gece tuhaf bir rüya gördüm.

هناك رجل غريب أمام المنزل.

Evin önünde tanımadığım bir adam var.

الأول أنه أمر غريب بالنسبة لي

İlk neden, bir arkadaşı erkek arkadaşının evinden almak

وأصبحت بشكل غريب واحدةً من وجوه

ve tuhaf bir şekilde Norveç'in çok kültürlülüğü açısından

كان الكوكب مرتبطًا بالقرص بشكل غريب.

Gezegen tuhaf bir biçimde diskle bağlantılıydı.

هو غريب، كما يبدو من لهجته.

Aksanından belli olduğu gibi, o bir yabancı.

دخل شخص غريب من الباب فجأة.

Garip bir kişi aniden kapıdan girdi.

يتحركون بطريقة رتيبة، ولكن ممتعة بشكل غريب.

ve garip bir şekilde eğlenceli olarak ileri ve geri gidiyor

مصطلح أستخدمه بشكل غريب في حياتي اليومية.

O kadar garip bir tabir ki artık günlük olarak kullanıyorum.

لعب دور رجل غريب في الفيلم المسكين

yoksul filminde gariban bir adamı oynadı

ظهر رجل شجاع غريب في ذلك الوقت

O dönemde meraklı cesur bir adam ortaya çıktı

‫ومنحني هذا ثقة بشكل غريب نوعًا ما.‬

Ve bu bana garip bir öz güven verdi.

الكسلان لديه انخفاض فى عملية الإيض بشكل غريب.

Metabolizmaları da inanılmaz yavaş.

ذهبت وقمت بالأمر، وأصدقكم القول شعرت بشيء غريب.

Gittim, yaptım ve harbiden acayip bir duygu hissettim.

الشيء الثاني الذي أومن به - وهو غريب نوعاً ما -

İkinci inandığım şey ise, bu tamamen beklenmeyen birşey,

أو ربما هو غريب نوعًا ما، أو حميمي قليلًا.

ya da biraz garip olduğunu, fazlaca özele girdiğini.

هيلي سميث: نعم هي كذلك. غريغ غيج: غريب فعلاً

HS: Gerçekten de öyle. GG: Gerçekten çok garip.

لكن استقرار المناخ على المدى البعيد هو أمر غريب،

Ancak uzun süreli iklim dengesi tuhaf,

نجاحها بكسر امبراطورية مخلوف الاقتصادية لكن شيئاً غريب حدث

olduğu gibi ... Esma'nın büyük bir yükselişi, iktidardaki

جريج غيج: الأخطبوط هو حيوان غريب المظهر إلى حد ما

Greg Gage: Ahtapot inanılmaz karmaşık davranışlar sergileyen,

أم كانت المشاهد التي كتبها عائلة سمبسون حقيقية بشكل غريب؟

yoksa Simpsons'ların yazdığı sahneler garip bir şekilde gerçek mi oluyordu?

- كان صوت سامي غريبا حقّا.
- كان لدى سامي صوت غريب حقّا.

Sami'nin gerçekten garip bir sesi vardı.