Translation of "صغير" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "صغير" in a sentence and their turkish translations:

- الكتاب صغير.
- ذلك الكتاب صغير

O kitap küçüktür.

- هذا كتاب صغير.
- هذا كتاب صغير

Bu küçük bir kitap.

هولندا بلد صغير.

Hollanda küçük bir ülkedir.

هذا الكتاب صغير.

Bu kitap küçük.

- أخي صغير لكنه قوي.
- أخي صغير البنية إلا أنه قوي.

Erkek kardeşim küçük ama güçlüdür.

بحجم كف طفل صغير.

küçük, olağandışı bir kaya vardı.

لقد كنا استديو صغير.

küçük bir stüdyoyduk.

‫انظر، إنه عقرب صغير.‬

Bakın, küçük bir akrep.

إنهُ صغير وغير ناضِج.

O genç ve toy.

المنزل صغير لكنه جميل.

Ev küçük ama güzel.

هذا القميص صغير عليّ.

Bu Tişört benim için çok küçük.

ذاك المنزل صغير جداً.

- O ev çok küçüktür.
- O ev çok dar.

تعرّض سامي لحادث صغير.

Sami küçük bir kaza yaşadı.

كان لسامي قارب صغير

Sami'nin küçük bir sandalı vardı.

أني سأبقى دائماً صغير الحجم،

Her zaman ufak kalacağımı,

‫عقرب صغير.‬ ‫حسناً، سأعد هذا.‬

Küçük bir akrep. Tamam, bunu hazırlayalım.

كنت أملك متجر جُبن صغير

Küçük bir peynir dükkânım vardı

جزء صغير من كنز البطن

Karun hazinesinin küçük bir kısmı

مؤلف الكتاب لساته صغير بالعمر

Bu kitabın yazarı hâlâ genç.

لدى توم زوجة وولد صغير.

Tom'un bir eşi ve küçük bir çocuğu var.

تمرنا بجعلي أسبح في تيار صغير.

daha küçük bir akıntıda bana yüzme alıştırması yaptırdılar.

♪ صغير، ضائع، قصير، عار ♪

♪ Küçük, kayıp, kısa, ayıp, ♪

هذه أداة صغيرة، روبوت روفر صغير،

Küçük bir cihaz bu, küçük bir gezgin robot,

كان هناك طفل صغير واحد فقط

geriye ise sadece bir tane küçük bir erkek çocuk kalmıştı

دعونا نجعل تموج صغير في المسبح

havuzda küçük bir dalgalandırma yapalım

لكن صغير مقارنة بما اكتسبته مني!

ama benden kazandığın kadar küçük!

هناك قط صغير مختبىء خلف السيارة.

Arabanın arkasında saklanan küçük bir kedi var.

- إنهُ شاب جداً.
- إنهُ صغير جداً.

O çok genç.

عن لطف طفلٍ صغير ظهر ذات يوم،

bir gün ortaya çıkan küçük bir çocuğun kibarlığı hakkında

يقول بعض الناس أن السويد بلد صغير،

Bazıları İsveç'in yalnızca küçük bir ülke olduğunu

‫يُستحسن لفأر عشبي صغير أن يبتعد عنه.‬

Bu ufak çekirge faresi, akrepten uzak dursa iyi eder.

إن البكتيريا والفيروسات حجمها صغير جدًا جدًا،

Virüs ve bakteriler gerçekten çok küçük,

وعدد صغير من الأنماط يتيح لك الوصول

ve az sayıda model size

‫يمكنها أن تحشر أنفها في صدع صغير.‬

Burunlarını küçük çatlaklara sokabiliyorlar.

نيك بوستروم: نعم، لذا يوجد جهاز صغير هناك،

NB: Evet, şuradaki küçük cihaz,

إنني أرتدي رباط صغير بحجم رباط الأسعافات الأولية،

Şu an hayati sinyallerimi canlı yayın yapan,

فيلم "البؤساء" مقابل فيلم "متجر صغير من الرعب".

"Little Shop of Horrors" için seti değiştirmesi gibi.

‫علق في شق صغير هناك.‬ ‫حسناً، لنربطه، هكذا.‬

Evet, oradaki küçük yarığa sıkıştı. Pekâlâ, bunu bağlayalım. İşte.

عاش تانغو مع صبي صغير في قرية صغيرة.

Tango küçük bir köyde küçük bir çocukla yaşıyordu.

ألوح بالمقص في الهواء كثيرًا، لأني صغير ولا أقهر.

Bunu havada çılgınca sallıyorum çünkü genç ve yenilmezim.

هرب جزء صغير من الجيش، بما في ذلك سيغيسموند.

Ordunun küçük bir kısmı ve Sigismund kaçıb kurtuldular

نشأ سامي في مجتمع مسلمي صغير في أوروبا الشّرقيّة.

Sami Doğu Avrupa'daki küçük bir Müslüman toplulukta büyüdü.

ماذا لو حدث كسر كبير عندما نقول أننا كسره صغير؟

biz onu küçük kıralım derken ya büyük bir kırılma meydana gelirse?

لم يترك الأرشيدوق تشارلز سوى تقدم صغير حارس لتأخير الفرنسيين.

Arşidük Charles Fransızları ertelemek için sadece küçük bir artçı birliği bırakmıştı.

لا أحد يريد أن يلعب مع تانغو باستثناء صبي صغير.

Küçük çocuk hariç hiç kimse Tango ile oyun oynamak istemedi.

- بيته صغير، زدْ على أنّه قديم أيضاً
- بيته صغيرٌ، وكذلك قديمٌ

Onun evi çok küçük ve üstelik çok eski.

لا عزيزي ، إذا قلت إنني أعرف إجابتك ، فأنت في جزء صغير جدًا

hayır canım ben cevabını biliyorum diyenler varsa siz çok küçük bir kısımdasınız

‫يمكنها أن تسكب نفسها عبر صدع صغير.‬ ‫ويبدو أن السلطعون يشعر بها‬

Kendini küçücük bir çatlaktan sokabiliyor. Yengeç onu hisseder gibi oldu

‫إنه أشبه بعالم أحياء بحرية صغير الآن.‬ ‫إذ إنه يعرف الكثير الآن.‬

Şu an ufak bir deniz biyoloğu gibi. Çok şey öğrendi.

‫كثرة الفرائس تجعل هذا المكان مثاليًا لتدريب‬ ‫نمر صغير على الذود عن نفسه.‬

Bu kadar çok av olması burayı ideal bir eğitim alanı yapar. Kendi başının çaresine bakmayı öğrenen bir jaguar için mesela.

كانت الصلة الوحيدة بالعالم الخارجي هي شباك صغير في مكان أعلى من أن يُرى.

Dış dünyayla olan tek bağ çok yüksekte olan küçük bir pencere.

إنها الإجابة التي رددها كل صغير وكبير، غني وفقير، ديمقراطي وجمهوري، أسود، أبيض، لاتيني، مواطن أمريكي أصلي، مثلي، عادي، معاق، غير معاق؛ إنهم أمريكيون وجهوا للعالم رسالةً تقول أننا لم نكن أبداً مجرد خليطٍ من ولايات جمهورية وأخرى ديمقراطية: لقد كنا، ولا زلنا، وسنكون الولايات المتحدة الأمريكية.

Bu genç ve yaşlı, zengin ve fakir, Demokrat ve Cumhuriyetçi, siyahi, beyaz, Hispanik, Asyalı, Amerikan yerlisi, eşcinsel, düz, engelli ve engelsizler tarafından konuşulan cevaptır. Sadece bir bireyler koleksiyonu veya bir kırmızı ve mavi eyaletler koleksiyonu asla olmadığımızı belirten, dünyaya mesaj gönderenler Amerikalılardır. Biz, ve her zaman Amerika Birleşik Devletleri olacağız.