Translation of "تأكل" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "تأكل" in a sentence and their turkish translations:

إنها تأكل.

- O, yemek yiyor.
- O yemek yiyor.

لا تأكل.

Yemeyin.

- لم لا تأكل خضاراً؟
- لماذا لا تأكل الخضروات؟

- Niçin sebze yemiyorsun?
- Sebze yesene.

القيم تأكل الحقائق،

Değerler gerçekleri yer

إنها تأكل تفاحة.

O bir elma yiyor.

هل تأكل اللحم؟

- Et yer misin?
- Et yer misiniz?

لم تأكل شيئا.

Sen hiçbir şey yemedin.

تأكل ميلاني تفاحةً.

Melanie bir elma yiyor.

ليلى تأكل الصّراصير.

Leyla hamamböceği yiyor.

أنت تأكل اللحم.

- Et yiyorsun.
- Et yiyorsunuz.

‫تأكل الذبابة هبة الرحيق.‬

Sineğe nektar hediye ediliyor.

تأكل اللحم الطري فقط.

O, sadece yağsız et yedi.

ماذا تريد أن تأكل؟

Ne yemek istiyorsun?

الذئاب لا تأكل السلطة.

Kurtlar salata yemez.

ماذا تأكل في الفطور؟

Kahvaltıda ne yersiniz?

- إنها تأكل.
- إنه يأكل.

- O yiyor.
- Yer.

هل تأكل في الفصل؟

Sen sınıfta yemek yer misin?

لِمَ لَم تأكل حلواك؟

Neden çikolatanı yemedin?

هل تريد أن تأكل؟

- Yemek yemek ister misin?
- Yemek ister misin?

فتخبرني ماذا تريد أن تأكل.

ne yemeyi hayal ettiğini söylerdi.

لماذا لا تأكل حشرات المن؟

yaprak bitini neden yemesin ki?

‫ولم تعد تأكل أو تصطاد.‬

Artık beslenme veya avlanma yoktu.

إنها لا تأكل إلا الخضار.

O, sebzeden başka bir şey yemez.

تأكل مايوكو الخبز على الفطور.

Mayuko kahvaltı için ekmek yer.

إن لم تعمل لن تأكل.

Çalışmazsan yemek yemezsin.

ماذا تريد أن تأكل اليوم؟

- Bugün yemek için ne istersin?
- Bugün ne yemek istersin?

هل تريد أن تأكل شيئا؟

- Yiyecek bir şey istiyor musun?
- Bir şey yemek ister misin?

إذا لم تأكل الخفافيش تلك الحشرات

eğer ki yarasalar o böcekleri yemezlerse

يجب أن تأكل المزيد من الفاكهة.

Daha fazla meyve yemelisiniz.

- إنه يأكل تفاحة.
- إنها تأكل تفاحة.

O bir elma yiyor.

بدت و كأنها لم تأكل منذ أيام.

O sanki günlerce yemek yememiş gibi görünüyordu.

تريد أن تأكل جوز الهند، أليس كذلك؟

Hindistan cevizi yemek istersin, değil mi?

أهذه أول مرة تأكل فيها الطعام الياباني؟

İlk kez mi bir Japon yemeği yiyorsun?

‫لكنها لم تأكل منذ أيام.‬ ‫على الأم الصيد.‬

Fakat günlerdir bir şey yemediler. Annenin avlanması gerek.

‫تأكل حيوانات الراكون‬ ‫محتويات 90 بالمئة من الأعشاش.‬

Rakunlar yiye yiye yumurtaların yüzde 90'ını bitirir.

لا تجادل وانت غضبان ولا تأكل وانت شبعان.

Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.

‫لكن هذه الحيوانات التي تأكل العشب‬ ‫تُصاد منذ قرون.‬

Ancak bu etkileyici otçullar yüzyıllardır avlanıyor.

- عليك أن تأكل أليافاً أكثر.
- انت بحاجة لأكل ألياف أكثر.

Daha fazla lif yemen gerekir.

‫ليست فكرة طيبة أن تأكل...‬ ‫أي شيء ينتمي لحيوانات برمائية نيئاً.‬

Amfibilere ait bir şeyi çiğ olarak yemek hiç iyi bir fikir değildir.

‫ما لا يعرفه الناس هو أنه يمكنك ‬ ‫أن تأكل جزءاً من شجرة التنوب.‬

İnsanlar köknar ağacının bir kısmının yenebildiğini bilmezler.

‫ما لا يعرفه الناس ‬ ‫هو أنه يمكنك أن تأكل جزءاً من شجرة التنوب.‬

İnsanlar köknar ağacının bir kısmının yenebildiğini bilmezler.

وثانياً، أنها لا تحتاج أن تأكل كمية كبيرة من الذباب على مدار العام.

İkincisi, yıl boyunca çok fazla sinek yemesi gerekmiyor.

- من الأفضل لك ألّا تأكل كثيراً.
- من الأفضل أن لا تُكثر من الأكل.

- Çok yemezseniz iyi edersiniz.
- Çok fazla yemesen iyi olur.

- أي نوع من الخبز تريدون أن تأكلوا؟
- أي نوع من الخبز تريد أن تأكل؟

Bana hangi ekmekten yemek istediğinizi söyleyin.

‫ما لا يعرفه الناس هو أنه يمكنك ‬ ‫أن تأكل جزءاً من شجرة التنوب.‬ ‫لن تمنحني الكثير من الطاقة‬ ‫ولكنها ستمنحني شيئاً ما.‬

İnsanlar köknar ağacının bir kısmının yenebildiğini bilmezler. Çok enerji vermeyecektir, ama elbet bir şey verecek.