Examples of using "ابن" in a sentence and their turkish translations:
Onun bir oğlu ve bir kızı vardır.
"Ama benim bir oğlum var.
- Herkes hata yapar.
- Herkes hatalar yapar.
Onun, herkesin sevdiği bir oğlu var.
Tom şanslı bir piç.
- O bir fahişenin kendini beğenmiş oğludur.
- O bir fahişenin kibirli oğludur.
Tom adında bir oğlun var mı?
Kuzenim hokus pokusta iyidir.
Bayhan’ın kuzeniydi galiba,
Kuzenim Mısır'dan. O Mısırlıdır.
John erkek kardeşim değil fakat benim kuzenim.
- Evet kazara kuzenimi bıçakladım,
bütün çocuklar o annenin evladı gibiydi
Jezreel Vadisi'nin güneyinde Gilboa Dağı ve
Kuzenimi planımı kabul etmeye ikna etmeyi başardım.
Sen daha önce hiç canlı bir gelincik gördün mü?
Ertesi gün, çiftçinin oğlu yabani atlardan birine biner,
Louis-Gabriel Suchet, zengin bir ipek tüccarının oğlu olarak Lyon'da doğdu.
Kendi destanı, bir İsveç kralının oğlu olduğunu ve bir ejderhayı öldürdüğünü söylüyor ...
Kendi kuzeni Hjorvard, kralın salonuna bir sürpriz, şafak saldırısı yaptı.
ziyaretinde tanıştığı Arap ve İngiliz kültürlerini birleştiren
Asma'nın kaderini sonsuza dek değiştirebilecek bir karakter sevgisinden önce geldi.
İki taraf arasındaki dostluk. Bazı arkadaşlar Asmaa ile başladı.
Michel Ney, Fransa'nın doğu sınırındaki Almanca konuşulan bir bölgesi olan Lorraine'den bir kooperatifin oğluydu
ve o anda o Makhlouf ile açık savaşa girdiğini Beşar Esad'ın
Babam bankacı, amcam bankacı, halam bankacı, kuzenim bankacı.