Translation of "Yaşama" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Yaşama" in a sentence and their spanish translations:

Ölümden sonraki yaşama inanıyorlar.

Ellos creen en la vida después de la muerte.

Tom yaşama isteğini kaybetti.

Tom perdió la voluntad de vivir.

Ben uzaylı yaşama inanmam.

No creo en extraterrestres.

Tom hayallerindeki yaşama sahipti.

Tom tenía la vida de sus sueños.

Ebedi yaşama inanıyor musun?

¿Crees en la vida eterna?

- Tom doğumdan sonra yaşama inanır.
- Tom doğumdan sonra yaşama inanıyor.

Tom cree en la vida después del nacimiento.

Vahşi yaşama düşman, betondan ormanlar.

Selvas de concreto, hostiles a la vida silvestre.

çünkü öldükten sonraki yaşama inanıyorlar

porque creen en la vida después de morir

Yaşlı adam yaşama isteğini kaybetti.

El anciano perdió las ganas de vivir.

Para kazanma onun yaşama nedenidir.

Hacer dinero es su razón de vivir.

İstediğimiz yerde yaşama hakkımız var.

Tenemos el derecho de vivir donde queramos.

Yaşama isteğime büyük bir darbe vurmuştu.

desafió mis ganas de seguir viviendo.

Bunun toplumsal yaşama büyük zararları vardı

Esto tuvo un gran daño en la vida social.

Akıl hastalığına yakalanma, bağlanma sorunu yaşama,

están en grave riesgo de desarrollar enfermedades mentales,

Kadınlar erkeklerden daha uzun yaşama eğilimindedir.

Las mujeres suelen vivir más que los hombres.

Ölümden sonraki sonsuz yaşama inanır mısın?

¿Crees tú en la vida eterna tras la muerte?

Büyük bir şehirde yaşama isteğim yok.

No tengo ningún deseo de vivir en una gran ciudad.

Tom'un iyi bir yaşama sahip olmasını istiyorum.

Quiero que Tom tenga una vida decente.

İnanan biriyim ve ölümden sonraki yaşama inanıyorum.

Soy creyente y creo en la vida después de la muerte.

O, bu kırsal yaşama yavaş yavaş alışıyor.

Ella de a poco se acostumbra a esta vida en el campo.

çocuklarının daha iyi bir yaşama sahip olacağına inanmıyorlar.

no creen que sus hijos tendrán una mejor vida.

Merak kediyi öldürdü ama hoşnutluk onu yaşama geri getirdi.

La curiosidad mató al gato, pero la satisfacción le devolvió a la vida.

Çok şükür, oğlum yeni okulundaki yaşama çabucak uyum sağladı.

- Afortunadamente, mi hijo se adaptó rápidamente a su nueva escuela.
- Afortunadamente, mi hijo cambió sus hábitos en su nueva escuela.

Singapur şu anda dünyanın vahşi yaşama en dost şehirlerinden biri.

Singapur es, ahora, una de las ciudades más amigables con la vida silvestre del mundo.

Bu bize bir çok yaşama alanı ve laboratuvar sahası veriyor

Da mucho espacio de vida y mucho espacio de laboratorio,

Ben koyu inançlı bir adamım ve ölümden sonraki yaşama inanıyorum.

Soy un hombre muy religioso y creo en la vida después de la muerte.

Babasının ani ölümü nedeniyle, ülke dışında yaşama planlarını terk etti.

Debido a la repentina muerte de su padre, él abandonó sus planes de vivir fuera del país.

- Ölümden sonraki hayata inanıyor musun?
- Ölüm sonrası yaşama iman ediyor musun?

¿Creéis que hay vida después de la muerte?

Yaşama gücü yorulmadan zamanın geniş bir süreci için bir fiziksel veya zihinsel aktivite taşıma kapasitesidir. Sen sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürerek sağlıklı ve dengeli bir diyet tüketerek, eğitim tarafından yaşama gücünü artırabilirsin.

La resistencia es la capacidad de llevar a cabo una actividad física o mental durante un período de tiempo prolongado sin cansarse. Se puede aumentar la resistencia con el entrenamiento, el mantenimiento de un estilo de vida saludable y el consumo de una dieta sana y equilibrada.

Şehirlerimizin her türden vahşi yaşama yuva olduğu bir gelecek. Sadece geceleri değil, aynı zamanda... ...gündüzleri de.

Donde nuestras ciudades brindan un hogar para todo tipo de vida salvaje, no solo de noche, sino también de día.