Translation of "Kurşun" in Spanish

0.021 sec.

Examples of using "Kurşun" in a sentence and their spanish translations:

Kurşun kalemlerin açılmalı.

Tus lápices necesitan ser afilados.

Kurşun kalemimi kaybettim.

Perdí mi lápiz.

Kurşun bir metaldir.

El plomo es un metal.

Kurşun kalemini aç.

Afila tu lápiz.

Kurşun kalemle imzalayamazsınız.

No puedes firmar con lápiz.

- Bu bir kurşun kalemdir.
- Bu bir kurşun kalem.

Esto es un lápiz.

Bazı kurşun kalemler almalıydı.

Debió haber comprado algunos lápices.

Tom kurşun kalemi açtı.

Tom le sacó punta a un lápiz.

O benim kurşun kalemim.

Ése es mi lápiz.

Bir kurşun kalemim yok.

No tengo lápiz.

Hiç kurşun kalemim yok.

No tengo ningún lápiz.

Bu benim kurşun kalemim.

Este es mi lápiz.

Tom'un kurşun kalemi yoktu.

Tom no tenía lápiz.

Adınızı kurşun kalemle yazın.

Escribe tu nombre con lápiz.

Tom'un kurşun kalemini arakladım.

Le afané el lápiz a Tom.

Kurşun onun kolunu deldi.

La bala le atravesó el brazo.

Bu kurşun kadar ağır.

Esto es tan pesado como el plomo.

O bir kurşun kalem.

Eso es un lápiz.

Onu kurşun kalemle yazın.

Escríbelo a lápiz.

Kurşun kalemini kullanabilir miyim?

¿Podría usar tu lápiz?

Bacaklarım kurşun gibi ağır.

- Me pesan las piernas como si fuesen de plomo.
- Mis piernas pesan como si fuesen de plomo.

Lütfen bir kurşun kalemle yaz.

Escribe con un lapicero, por favor.

O, bir kurşun tarafından yaralandı.

Él fue herido por una bala.

Kaç tane kurşun kalemin var?

- ¿Cuántos lápices tienes?
- ¿Cuántos lápices tiene usted?

Bu bir kurşun yarasına benziyor.

Esta se ve como una herida de bala.

Bir kurşun kalemin var mı?

¿Tienes un lápiz?

Kurşun kalemler düzine ile satılırlar.

Los lápices se venden por docena.

Bu kurşun kalem bana ait.

Este lápiz es mío.

Göğsünde üç kurşun yarası vardı.

Tenía tres balazos en el pecho.

Burada beş kurşun kalem var.

Aquí hay cinco lápices.

Onun hiç kurşun kalemi yoktu.

Ella no tenía lápices.

Kurşun, alüminyumdan çok daha ağırdır.

El plomo es mucho más pesado que el aluminio.

Ayrıca kurşun kalem sıradan bir kullanıcının

Y el lápiz es algo en lo que, yo creo,

Lütfen adınızı bir kurşun kalemle yazın.

Escribe tu nombre con lápiz, por favor.

Bir kurşun kalem ödünç alabilir miyim?

- ¿Me prestás un lápiz?
- ¿Me prestas un lápiz?

Kurşun kalemini aldı ve yazmaya başladı.

Él tomó su lápiz y comenzó a escribir

Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.

No deberías escribir una carta con un lápiz.

Kurşun kalemimi alanın Tom olmadığını biliyorum.

Sé que no fue Tom quien tomó mi lápiz.

Tom duvardaki kurşun deliklerini fark etmedi.

Tom no se dio cuenta de los agujeros de bala en la pared.

O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır.

Él usa un lápiz de punta fina.

Kurşun kalemle yazılmış, bu yüzden onu silebilirsin.

- Está escrito con lápiz, así que se puede borrar.
- Está escrito con lápiz, así que puede borrarse.
- Está escrito a lápiz, así que se puede borrar.
- Está escrito a lápiz, así que puede borrarse.
- Está escrito a lápiz, así que puedes borrarlo.
- Está escrito a lápiz, así que podéis borrarlo.
- Está escrito a lápiz, así que puede borrarlo.
- Está escrito a lápiz, así que pueden borrarlo.
- Está escrito a lápiz, así que lo puedes borrar.
- Está escrito a lápiz, así que lo podéis borrar.
- Está escrito a lápiz, así que lo puede borrar.
- Está escrito a lápiz, así que lo pueden borrar.

- Kalemin ne renk?
- Kurşun kalemin ne renk?

¿De qué color es tu lápiz?

Tom kafaya kendi açtığı kurşun yarasından öldü.

Tom murió de una herida de bala auto-infligida en la cabeza.

Ölüm nedeni bir kurşun yarası gibi görünüyor.

Parece que la causa de la muerte fue una herida de bala.

Onlardan her birine üç kurşun kalem verdim.

Di tres lápices a cada uno de ellos.

Kurşun kalemimi keskinleştirmek için bir bıçak istiyorum.

Quiero un navaja para afilar mi lápiz.

Kurşun geçirmez cam zaten birçok hayatı kurtardı.

El vidrio blindado ya salvó muchas vidas.

Tom kaç tane kurşun kalem alacağını belirtmedi.

Tom no especificó cuántos lápices comprar.

Bana bir kurşun kalem ödünç verir misin?

¿Me puedes prestar un lápiz?

Kalkmaya çalıştım ama vücudum kurşun gibi ağırdı.

Traté de levantarme, pero mi cuerpo estaba pesado como plomo.

Bir dolma kalemle yaz, bir kurşun kalemle değil.

Escribe con pluma, no con lápiz.

Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?

- ¿Cuál es más pesado, el plomo o el oro?
- ¿Qué pesa más, el plomo o el oro?

Bir dolma kalemin veya kurşun kalemin var mı?

¿Tienes un bolígrafo o un lápiz?

Kurşun, onun göğsüne girdi, onu kritik durumda bıraktı.

La bala penetró su pecho, dejándolo en una situación crítica.

Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.

Escriba su nombre con lápiz, por favor.

O, onların her birine bir kurşun kalem verdi.

Le dio un lápiz a cada quien.

- Hiç param yok.
- Beş parasızım.
- Meteliğe kurşun atıyorum.

- Estoy sin dinero.
- Estoy quebrado.
- Estoy sin un duro.
- No tengo plata.
- Estoy sin blanca.
- No tengo blanca.

O, kurşun kalemi ile düz bir çizgi çizdi.

Él ha dibujado una línea con su lápiz.

Tüm polis arabaları kurşun geçirmez cam ile donatılmış.

Todos los vehículos policiales fueron equipados con vidrios blindados.

Bir kurşun kalem istiyorsan, sana bir tane ödünç veririm.

Si quieres un lápiz, te prestaré uno.

- Ben senin kurşun kalemini kullanabilir miyim?
- Ben kalemini kullanabilir miyim?

¿Puedo usar tu lápiz?

Bir dolma kalemin mi yoksa bir kurşun kalemin mi var.

¿Tienes un boli o un lápiz?

Tom kurşungeçirmez bir yelek giymişti bu yüzden kurşun onu öldürmedi.

Tom llevaba un chaleco antibalas, así que la bala no le mató.

Polis onun kafasına kendi açtığı kurşun yarası gibi göründüğünü söyledi.

El policía dijo que parecía tratarse de una herida auto-infligida a la cabeza.

Herkes hatalar yapar, bu sebeple onlar kurşun kalemlere silgiler koyarlar.

Todos se equivocan, es por eso que pusieron gomas en los lápices ...

Polis Tom'u alınının ortasındaki bir kurşun deliğiyle yerde yatarken buldu.

La policía encontró a Tom tirado en el piso con un orificio de bala en medio de la frente.

O bir kurşun kalemle bir kağıt parçası üzerine bir daire çizdi.

Ella dibujó un círculo con un lápiz en un trozo de papel.

- O benim hiç başıma gelmedi, tahtaya vur.
- O benim hiç başıma gelmedi, şeytan kulağına kurşun.

No me ha pasado nunca y toco madera.

- Bu bir dolma kalem mi yoksa bir kurşun kalem mi?
- Bu dolmakalem mi yoksa kurşunkalem mi?

¿Esto es un bolígrafo o un lápiz?

Benim bir zarfa, bir parça kağıda ve kurşun kaleme ya da bir dolma kaleme ihtiyacım var.

Necesito un sobre, una hoja de papel, y un lápiz o un bolígrafo.