Translation of "Biriyle" in Spanish

0.016 sec.

Examples of using "Biriyle" in a sentence and their spanish translations:

- Biriyle birlikte miydin?
- Biriyle miydin?

¿Estabas con alguien?

Biriyle miydin?

¿Estabas con alguien?

- Biriyle buluşmanı istiyorum.
- Biriyle buluşmanızı istiyorum.

Quiero que conozcas a alguien.

Sizden biriyle konuşmalıyım.

Necesito hablar con uno de ustedes.

Bence biriyle konuşmalısın.

Creo que deberías hablar con alguien.

Başka biriyle görüşmeyeceğim.

No voy a ver a nadie más.

Biriyle birlikte misin?

¿Estás con alguien?

Jane biriyle konuşuyor.

Jane está hablando con alguien.

Bunu biriyle paylaşma.

No compartas esto con nadie.

Biriyle görüştüğünü bilmiyordum.

No sabía que estabas saliendo con alguien.

Ben biriyle buradayım.

Estoy aquí con alguien.

Meydan okuyabilecek biriyle konuşun.

que pueda desafiar su pensamiento.

Burada biriyle buluşacak mısın?

¿Vas a juntarte con alguien aquí?

O, biriyle konuşmak istemiyordu.

Ella no quería hablar con nadie.

Beni biriyle karıştırmış olmalısınız.

Debes haberme confundido con alguien más.

Biriyle birlikte mi yaşıyorsun?

¿Vives con alguien?

Canım biriyle konuşmak istedi.

Tenía ganas de hablar con alguien.

Tom kuzenlerimden biriyle evli.

Tomás está casado con una de mis primas.

Para istediğiniz biriyle ilişki kurmak

construir una relación con alguien al que le están pidiendo dinero,

Bunlardan biriyle karşılaşırsanız pişman olursunuz.

Si te topas con uno, lo lamentarás.

Bu robotlardan biriyle ilk tanışmam

La primera vez que conocí a uno de estos robots

Çikolata sevmeyen biriyle hiç tanışmadım.

Jamás he conocido a alguien que no le guste el chocolate.

Çikolatadan hoşlanmayan biriyle hiç karşılaşmadım.

- Nunca he conocido a nadie que no le guste el chocolate.
- Jamás he conocido a alguien que no le guste el chocolate.

Ben de ofisten biriyle çıkıyorum.

Yo también salgo con alguien de la oficina.

Onun gibi biriyle evlenmek isterim.

Me gustaría casarme con alguien como ella.

Bunu başka biriyle değiştirir misin?

Cámbiemelo por otro, por favor.

Çok özel biriyle tanışmanı istiyorum.

Quiero que conozcas a alguien muy especial.

Kocam daha genç biriyle kaçtı.

Mi marido se fue con alguien más joven.

Onun gibi biriyle asla karşılaşmadım.

Nunca he conocido a nadie como ella.

Dün akşam Tom biriyle tartışıyordu.

- Anoche peleé con Tom.
- Anoche me peleé con Tom.

Onu başka bir biriyle değiştirebilirsiniz.

Puedes cambiarlo por otro.

Sanırım beni başka biriyle karıştırdınız.

Creo que usted me ha confundido con alguien más.

Biriyle çıkmadan önce sarımsak yememelisin.

Usted no debería comer ajo antes de ir a una cita.

Herhangi biriyle konuşmak istemiyor musun?

¿No quieres hablar con nadie?

Tom herhangi biriyle konuşmayı reddetti.

Tom se negó a hablar con nadie.

- Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırır mısın?
- Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırabilir misiniz?

¿Podés presentarme a alguien que hable francés?

Tom ona bakan biriyle kavga etti.

Tom se puso a pelear con la gente que lo estaba observando.

Tom bu bilgiyi biriyle paylaşmanı istemiyor.

Tom no quiere que compartas esta información con nadie.

Tom yerel orkestralardan biriyle çello çalıyor.

Tom toca el cello con una de las orquestas locales.

Tom'un arkadaşlarından herhangi biriyle tanıştın mı?

¿Has conocido a alguno de los amigos de Tom?

Bunu farklı olan biriyle değiştirir misiniz?

¿Lo podría cambiar por otro diferente?

Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırır mısın?

- ¿Podés presentarme a alguien que hable francés?
- ¿Puedes presentarme a alguien que hable francés?

Tamam, şimdi bu ağaçlardan biriyle şansımızı deneyelim.

Bien, probemos suerte con algún árbol.

Kendilerinden 10 yaş daha olgun biriyle aynı.

equivalente al de una persona diez años mayor.

Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.

Cuando conoces por primera vez a alguien, mantén una conversación amena.

Tek başına mısın yoksa biriyle birlikte misin?

- ¿Estás solo o con alguien más?
- ¿Estás solo o acompañado?

Dün dünyadaki en popüler oyunculardan biriyle tanıştım.

Ayer conocí a uno de los actores más populares del mundo.

Başka bir gezegenden biriyle karşılaşsanız ne yaparsınız?

¿Qué harías si conocieras a una persona de otro planeta?

Sunumumu yaptıktan sonra oradakilerin her biriyle konuştum

Después de entregar mi presentación hablé con cada uno,

Mutlu olmak için, sevdiğin biriyle vakit harcamalısın.

Para ser feliz, deberías pasar el tiempo con alguien a quien quieras.

Geçen gün âşık olabileceğimi düşündüğüm biriyle tanıştım.

El otro día conocí a alguien del que creo que podría enamorarme.

Daha önce senin gibi biriyle hiç tanışmadım.

Nunca he conocido a nadie como tú.

Bütün yaşamım boyunca benim gibi biriyle tanışmak istedim.

Toda mi vida he querido conocer a alguien como yo.

Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.

- Por extraño que parezca, él se encontró con alguien que decían estaba muerto.
- Por extraño que parezca, él se encontró con alguien que dicen que está muerto.

Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.

Esto es como pelear con alguien con una mano atada a la espalda.

Tüm hayatım boyunca senin gibi biriyle tanışmak istedim.

Toda mi vida he querido conocer a alguien como tú.

O, başka biriyle vakit geçiriyor olmayı tercih eder.

Ella preferiría pasar el tiempo con otra persona.

Tom Mary'den konuyu başka biriyle tartışmamasını rica etti.

Tom le pidió a Mary que no discutiera el asunto con nadie más.

Peki onlardan biriyle göz göze gelecek olursanız ne olacak?

Pero ¿qué hacer si alguna vez te topas con uno frente a frente?

İngiltere krallarından biri, halktan biriyle evlenmek için tahttan çekildi.

Uno de los reyes de Inglaterra abdicó al trono para casarse con una plebeya.

Afrika'da beyaz biriyle siyah biri arasında hiçbir fark yok.

En África, no hay diferencia entre un blanco y un negro.

Ana dili Fransızca olan biriyle üç yıl Fransızca çalıştım.

Estudié francés con un nativo durante tres años.

Dan onun hücre arkadaşlarından biriyle bir kaçış planı kurdu.

Dan ideó un plan de fuga con uno de sus compañeros de celda.

Tom'un Mary'nin başka biriyle görüştüğüne dair bir önsezisi vardı.

Tom tuvo un presentimiento de que Mary estaba viendo a alguien más.

Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

No te cases con alguien, con quien puedas vivir - cásate con la persona, sin la cual no puedas vivir.

Sadece "evet" ve "hayır" diyen biriyle bir konuşmayı sürdürmek zor.

- Es difícil mantener una conversación con alguien que sólo dice "sí" y "no".
- Es difícil conversar con alguien que sólo dice "sí" y "no".

Daha gelişmiş bir kadın sınıfından biriyle flört etmeye ihtiyacım var.

que no quieran tener sexo en el baño de un Boeing 747.

İnternette yabancılarla tartışmaktan bıktıysanız, gerçek hayatta onlardan biriyle konuşmayı deneyin.

Si está cansado de discutir con extraños en Internet, intente hablar con uno de ellos en la vida real.

- Bu kelimelerin her biri ile bir cümle yapın.
- Bu kelimelerin her biriyle bir cümle yap.
- Bu kelimelerin her biriyle bir cümle kur.

Hacé una oración con cada una de estas palabras.

Hayatımın geriye kalan kısmını birlikte geçirmek istediğim herhangi biriyle henüz tanışmadım.

Todavía no he encontrado a nadie con quien quisiera pasar el resto de mi vida.

Ve benim gibi, bu konu hakkında karışık duygular içinde olan biriyle.

Y con alguien que, como yo, también se ha sentido rara al respecto.

Filmden sonra biriyle o konuda konuşmaktan hoşlandığım için sinemaya yalnız gitmem.

Yo no voy solo al cine, porque después de la película me gusta hablar de ella con alguien.

Sadece "evet" ve "hayır" diyen biriyle konuşmaya devam etmek çok zor.

Seguir hablando con alguien que solo dice "sí" o "no" es muy difícil.

Zekâ seviyesi, bir kedi ya da bir köpekle, hatta nemli burunlu primatlardan biriyle karşılaştırılabilir.

Puedes comparar su inteligencia con un gato o un perro o incluso con uno de los primates inferiores.

Üniversitemizden mezun olan her öğrenci anadili İngilizce olan biriyle en az iki yıl İngilizce çalıştı.

Todo estudiante que se ha graduado de nuestra universidad ha estudiado inglés con un hablante nativo por al menos dos años.