Translation of "Balığı" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "Balığı" in a sentence and their spanish translations:

Balığı yemlediler.

Alimentaron a los peces.

Balina köpek balığı.

El tiburón ballena.

Akvaryum balığı besliyorum.

- Estoy dándole de comer al pez dorado.
- Le doy de comer al pez dorado.

Balığı çiğ yeriz.

Comemos pescado crudo.

Marie balığı besledi.

María les dio de comer a los peces.

Kedi balığı izliyor.

- El gato está mirando el pez.
- El gato observa al pez.

Akvaryum balığı canlı.

El pez dorado está vivo.

Kılıç balığı yedik.

Comimos pez espada.

Gerçekten balığı severim.

Me encanta el pescado.

Mezgit balığı stoğunun büyüklüğünü

ha estado trabajando arduamente en el mar de Bering

Ben balığı canlı tutacağım.

- Yo mantendré vivo al pez.
- Yo mantendré a los peces con vida.

Balığı ete tercih ederim.

Prefiero el pescado a la carne.

Tom henüz balığı kızartmadı.

Tom no ha freído el pescado aún.

Tıpkı bu fener balığı gibi.

como este pez linterna.

Sonra köpek balığı onu yakaladı.

De pronto, el tiburón la agarró.

Tuz ve biberle balığı çeşnilendirdim.

Condimenté el pescado con sal y pimienta.

Kedi balığı ete tercih eder.

El gato prefiere el pescado a la carne.

O, balığı ete tercih eder.

Prefiere el pescado a la carne.

Japon balığı gibi hafızam var.

Tengo la memoria de un pez de colores.

Bir ton balığı salatası yedim.

Me comí una ensalada de atún.

Büyük balık, küçük balığı yer.

- El pez grande se come al chico.
- El pez grande se come al pequeño.

O, balığı nasıl pişireceğini sordu.

Ella preguntó cómo cocinar el pescado.

Köpek balığı onu üstünden atmaya çalışıyordu.

El tiburón intentaba quitársela mientras se alejaba.

Biz sık sık balığı çiğ yedik.

Comemos pescado crudo a menudo.

Bir köpek balığı tarafından saldırıya uğradı.

- Él fue atacado por un tiburón.
- Le atacó un tiburón.

Genelleme yaparsak, Batılılar balığı çiğ yemezler.

Por lo general, los occidentales no comen pescado crudo.

Tom bir ton balığı kutusu açtı.

Tom abrió una lata de atún.

O bir ringa balığı salatası yedi.

Él comió un arenque salado.

Balığı o tabak üzerinde servis edin.

Sirva usted el pescado en esa fuente.

Somon balığı yumurtalarını tatlı suya bırakır.

El salmón pone sus huevos en agua dulce.

"Kumul köpek balığı" olarak adlandırıldığı da olmuştur.

A veces, se lo llama el "tiburón de las dunas".

Devasa bir köpek balığı aniden yanına yaklaştı.

un tiburón enorme que se le acercó de repente.

Ertesi gün, büyük bir köpek balığı geldi.

Al día siguiente… vino un gran tiburón.

Yunus balığı bir memeliyken köpekbalığı bir balıktır.

Un tiburón es un pez, mientras que un delfín es un mamífero.

Köpek balığı, kemikleri, kuyruğu ve hepsini yedi.

El perro se comió al pescado con huesos, cola y todo.

Tütsülenmiş ringa balığına isli ringa balığı denir.

El arenque ahumado se llama buckling.

- Bu onun yakaladığı balıktır.
- Bu balığı yakaladı.

Este es el pez que pescó.

Lütfen bir kilo ton balığı filetosu alabilir miyim?

¿Me puede dar un kilo de filetes de atún, por favor?

Yemek yapmaya vakit kalmadığından ton balığı konservesi yedik.

Como no teníamos tiempo para hacer la comida nos comimos una lata de atún.

Ateş yakma imkanı olmadığı için, balığı çiğ çiğ yedi.

Cómo él no tenía modo de prender fuego, se comió el pescado crudo.

- Yunus bir memeli türüdür.
- Yunus balığı bir tür memelidir.

Un delfín es una especie de mamífero.

Ancak bu balığı eğer balık çubukları veya surimi yedinizse tatmışsınızdır.

pero que hayan probado si les gustan los palitos de pescado o el surimi.

- Lütfen, balık ve eti dondurunuz.
- Lütfen balığı ve eti dondurun.

Por favor, congelá el pescado y la carne.

Rus salatası, patates, zeytin, ton balığı ve diğer sebzelerle yapılır.

La ensaladilla rusa se hace con patatas, aceitunas, atún y otras verduras.

Tom her gün konserve ton balığı yemekten civa zehirlenmesi oldu.

Tom tuvo una intoxicación de mercurio porque comía atún enlatado todos los días.

Bütün koku yosunda olduğu için köpek balığı yosunu ısırıp koparmaya başladı.

Las algas estaban impregnadas del olor, así que el tiburón las mordía y rompía.

Tom her gün konserve ton balığı yediği için civa zehirlenmesi oldu.

Tom tuvo una intoxicación de mercurio porque comía atún enlatado todos los días.

Ateş böceği mürekkep balığı, fotofor adı verilen özel hücreleriyle kendi ışığını üretir.

El calamar luciérnaga genera su propia luz mediante células especiales llamadas fotóforos.

Bu dişi ateş böceği mürekkep balığı abisten yüzlerce metre yukarıya doğru göç ediyor.

Esta hembra de calamar luciérnaga está migrando a cientos de metros desde el abismo.

Sonra bir baktım ki köpek balığı kollarından birini ısırmış, korkunç bir ölüm dönüşü yapıyor.

Y al minuto siguiente, el tiburón atrapó uno sus brazos y dio unos giros mortales.

Ama sorun şu ki geri dönmesi gerekiyor. Diğer tarafta, köpek balığı kokusunu tekrar aldı.

Pero el problema era que debía regresar. Del otro lado, el tiburón percibió su olor de nuevo.

- Birçok köpekbalığı türü yok olma tehdidi altındadır.
- Birçok köpek balığı türü yok olma ile tehdit ediliyor.

Muchas especies de tiburones están en peligro de extinción.