Translation of "şeyin" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "şeyin" in a sentence and their spanish translations:

Hiçbir şeyin yok.

- No tienes nada.
- No tenés nada.

Her şeyin var.

Lo tienes todo.

Kazanacağın çok az şeyin ve kaybedeceğin çok şeyin var.

Tienes poco que ganar y mucho que perder.

Söylediği şeyin aynısını söylerdi:

que dice al final de todas nuestras conversaciones:

Her şeyin değişmesi gerek

Todo tiene que cambiar.

Bir şeyin peşine düşmezseniz

es que si Uds. no pelean por algo,

Korkacak bir şeyin yok.

- Usted no tiene nada que temer.
- No tienes nada que temer.

Her şeyin var mı?

- ¿Lo tienes todo?
- ¿Traes todo?

Şu şeyin büyüklüğüne bak!

¡Mirá el tamaño de esa cosa!

Tanrı her şeyin sebebidir.

Dios es la causa de todas las cosas.

Kaybedecek bir şeyin yok.

- No tenéis nada que perder.
- No tienes nada que perder.

Öğrenecek çok şeyin var.

Todavía te queda mucho que aprender.

Senin bir şeyin yok.

No hay nada mal en ti.

Her şeyin canı cehenneme.

A la mierda con todo.

O her şeyin başlangıcıydı.

- Ése fue el comienzo de todo.
- Fue el comienzo de todo.

Her şeyin fiyatı arttı.

El precio de todo aumentó.

- Her şeyin bir sonu olması gerekir.
- Her şeyin bir sonu olmalı.

Todo tiene que llegar a un fin.

Para her şeyin sonu değildir.

El dinero no es lo más importante.

Bu her şeyin başladığı nokta.

Y de ahí viene todo esto.

Bu şeyin içi yağla dolu.

Esta cosa está llena de aceites.

Bu hiçbir şeyin kanıtı değil.

Y no es prueba de nada,

çünkü aklında söylediği şeyin ciddiliğini

porque en su mente, no entendía el peso de lo que había dicho

Dünyadaki her şeyin tasarlanması gerek.

Todo lo que hay en el mundo tiene que ser diseñado.

Şikâyet edecek bir şeyin olmamalı.

No deberías tener nada de qué quejarte.

Çürük bir şeyin kokusunu alıyorum.

Algo me huele a podrido.

Sıcak bir şeyin var mı?

¿Tienes algo caliente?

Yiyecek bir şeyin var mı?

- ¿Tienes algo de comer?
- ¿Tienen algo de comer?

Sırtımda bir şeyin süründüğünü hissettim.

Sentí algo arrastrarse por mi espalda.

Yere bir şeyin düştüğünü duydum.

Oí algo caerse al suelo.

Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.

Huelo algo quemándose.

Montgomery her şeyin başladığı yerdi.

- Montgomery fue donde comenzó todo.
- Fue en Montgomery donde todo empezó.
- Donde todo surgió fue en Montgomery.

Her şeyin nerede olduğunu biliyorsun.

Sabes dónde está todo.

Aramızdaki her şeyin biteceğini söyledi.

Ella dijo que todo acabará entre nosotros.

Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.

No importa lo que él dijo.

Her şeyin iyi olacağını düşünüyorum.

Pienso que todo irá bien.

Söyleyecek bir şeyin var mı?

¿Tienes algo para decir?

Şimdi her şeyin düzeleceğine eminim.

Estoy seguro de que ahora todo estará bien.

Söyleyecek hiçbir şeyin yok mu?

¿No tienes nada que decir?

Bir şeyin yanlış olduğunu hissediyorum.

Siento que algo va mal.

Bir şeyin kokusunu alıyor musun?

¿Hueles algo?

Her şeyin bir amacı vardır.

Todo tiene un propósito.

Bir şeyin doğru olmadığını biliyordum.

Sabía que algo no iba bien.

Her şeyin kusursuz olmasını istiyorum.

Quiero que todo esté perfecto.

Hepimiz aynı şeyin olmasını istiyoruz.

Todos nosotros queremos que ocurra lo mismo.

Söyleyecek bir şeyin varsa, söyle.

- Si tienes algo que decir, dilo.
- Si tenéis algo que decir, decidlo.
- Si tiene algo que decir, dígalo.
- Si tienen algo que decir, díganlo.

Bildirecek bir şeyin var mı?

- ¿Tienes algo que reportar?
- ¿Tiene algo que comunicar?

Bir şeyin yanlış olduğunu biliyordum.

Sabía que algo estaba mal.

Her şeyin iyi gideceğinden eminim.

Estoy seguro de que todo saldrá bien.

Neden söyleyecek bir şeyin yok?

¿Por qué no tienes nada que decir?

Her şeyin bir sonu vardır.

No hay mal que cien años dure.

Böyle bir şeyin olmasını istemiyorum.

- No quiero que pase algo así.
- No quiero que suceda algo así.

Kesinlikle korkacak hiçbir şeyin yok.

No tienes absolutamente nada que temer.

Berbat bir şeyin kokusunu alıyorum.

Huelo algo que apesta.

Her şeyin iyi olacağından eminim.

Estoy segura de que todo irá bien.

Her şeyin kendi sınırları var.

Todo tiene su límite.

Yaptığın şeyin kasıtlı olmadığını biliyorum.

Sé que lo que hiciste no fue a propósito.

Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.

Me di cuenta que lo que había escogido en realidad no me interesaba.

Atomlar her şeyin içinde vardır.

Los átomos están en todo.

Hayatta hiçbir şeyin garantisi yoktur.

No hay garantías en esta vida.

Okuyacak bir şeyin var mı?

- ¿Tenés algo para leer?
- ¿Tienes algo para leer?
- ¿Tienes qué leer?

Bir şeyin sadece zaman kazandırması

No porque algo solo ahorre tiempo,

Üşüttüğümde, hiçbir şeyin tadını alamıyorum.

Cuando estoy resfriado no puedo saborear nada.

Gümrüklenecek bir şeyin var mı?

¿Tienes algo que declarar?

Her şeyin bir zamanı vardır.

- Hay un tiempo para todo.
- Hay un momento indicado para todo.
- A todo le llega su hora.
- Cada cosa a su tiempo.

Yapacak bir şeyin yok mu?

- ¿No tienes nada que hacer?
- ¿No tenés algo que hacer?
- ¿No tiene usted algo que hacer?

Böyle bir şeyin olacağını biliyordum.

Sabía que pasaría algo así.

O şeyin ne olduğunu bilmiyorum.

No sé qué es esa cosa.

Burası her şeyin başladığı yerdir.

Aquí es donde todo empezó.

Yaptığın şeyin yasal olduğunu sanmıyorum.

No creo que lo que haces es legal.

- Bu bir şeyin üstü örtülü söylenmiş hâli mi?
- Bu bir şeyin kibarcası mı?

¿Es eso un eufemismo para algo?

Eğer istemediğin bir şeyin olacağını umuyorsan

Si están esperando algo que no quieren,

İlla böyle bir şeyin olması için

No necesariamente para que tal cosa suceda

Benim için bir şeyin var mı?

¿Tienes algo para mí?

Yazmak için bir şeyin var mı?

- ¿Tienes algo con qué escribir?
- ¿Tienes algo con lo que escribir?

Kötü bir şeyin olacağı içime doğmuştu.

Tuve un presentimiento de que algo agradable iba a ocurrir.

Daha ucuz bir şeyin var mı?

¿Tiene algo más barato?

Sonunda her şeyin yolunda gideceğinden eminim.

Yo estoy seguro de que todo saldrá bien al final.

Ben her şeyin iyi olacağına inanıyorum.

Creo que todo irá bien.

Senin, hakkında üzülecek bir şeyin yok.

- No tienes nada de qué preocuparte.
- No tienes nada de qué lamentarte.

Söyleyecek başka bir şeyin var mı?

¿Tienes algo más que decir?

Her şeyin iyi gideceğini ümit edelim.

Esperemos que todo vaya bien

Her şeyin iyi olduğuna inanmak istiyorum.

Quiero creer que todo va bien.

Dediğin şeyin konuyla hiç alakası yok.

Lo que dices no tiene nada que ver con el tema.

Bir şeyin yanlış olduğunu hemen hissettim.

Sentí de inmediato que algo estaba mal.

İş hakkında öğrenecek çok şeyin var.

Tienes mucho que aprender acerca de los negocios.

Tom bir şeyin yanlış olduğunu biliyor.

Tom sabe que algo anda mal.

Her şeyin bir açıklamasının olmasını bekleme.

No esperes que todo tenga una explicación.

Eğer açsan, her şeyin tadı iyidir.

- Cuando tienes hambre, cualquier cosa sabe bien.
- Cuando tienes hambre, todo sabe bueno.

Fransızlar hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünürler.

Los franceses creen que nada es imposible.

Olan her şeyin bir sebebi vardır.

Todo pasa por una razón.

Her şeyin iyi gideceğinden emin miyiz?

¿Estamos seguros de que todo saldrá bien?

Bir şeyin hareket ettiğini gördüğümü biliyorum.

Sé que vi algo moverse.

Her şeyin sırayla olduğunu bulacağından eminim.

Estoy seguro de que vas a encontrar todo en orden.