Translation of "Vurdu" in Portuguese

0.009 sec.

Examples of using "Vurdu" in a sentence and their portuguese translations:

Onu vurdu.

Ela atirou nele.

Sana kim vurdu?

Quem te bateu?

Yıldırım kuleyi vurdu.

- Um relâmpago atingiu a torre.
- Um raio atingiu a torre.

Tom, Mary'ye vurdu.

O Tom realmente impressionou a Mary.

Tom onu vurdu.

Tom atirou nela.

On ikiden vurdu.

Ele acertou na mosca.

Tom bana vurdu.

Tom me bateu.

Tom hedefi vurdu.

Tom acertou o alvo.

Tom köpeğe vurdu.

Tom bateu no cachorro.

O ona vurdu.

Ela bateu nele.

O memurları vurdu.

Ele atirou nos oficiais.

- O, kazara çekiçle parmağına vurdu.
- Kazara çekiçle başparmağına vurdu.

Ele acertou o seu polegar com o martelo acidentalmente.

Bir kaplanı kafasından vurdu.

- Ele atirou na cabeça de um tigre.
- Ele matou um tigre atirando-lhe na cabeça.

Adam benim kafama vurdu.

- O homem golpeou-me a cabeça.
- O homem me bateu na cabeça.

Yumruğu ile masaya vurdu.

Ela bateu na mesa com o punho.

O benim kafama vurdu.

- Ele me acertou na cabeça.
- Ele bateu na minha cabeça.

O bana yanlışlıkla vurdu.

Ele me bateu por engano.

O benim gözüme vurdu.

Ele acertou no meu olho.

O, onu dizinden vurdu.

Ele atirou em seu joelho.

Tom pencereye hafifçe vurdu.

Tom bateu na janela.

Tom kendini ayağından vurdu.

Tom atirou no próprio pé.

Baba, Mary bana vurdu!

Papai, a Maria me bateu!

Tom Mary'ye vurdu mu?

O Tom bateu na Mary?

Sonunda, o, hedefi vurdu.

Por fim, ele acertou o alvo.

Yıldırım Tom'un evini vurdu.

Um raio atingiu a casa de Tom.

John bana kafamdan vurdu.

O John bateu na minha cabeça.

O hafifçe omzuma vurdu.

Ele deu-me uma palmada no ombro.

O, ona defalarca vurdu.

Ela bateu nele muitas vezes.

O ona sert vurdu.

Ela bateu forte nele.

Avcı bir tilki vurdu.

O caçador atirou numa raposa.

Tom sopayla topa vurdu.

Tom acertou a bola com o bastão.

Tom neden bana vurdu?

Por que o Tom me bateu?

Bob bana vurdu, ona değil.

Foi Bob quem me bateu, não ela.

O benim omzuma yavaşça vurdu.

Ele deu-me uma palmada no ombro.

Tom bana iki kez vurdu.

Tom me bateu duas vezes.

O kafama vurdu ve kaçtı.

Ela me bateu na cabeça e saiu correndo.

Hiç Tom sana vurdu mu?

O Tom já te bateu?

Tom dün bir köpeği vurdu.

Tom atropelou um cachorro ontem.

Jim topa çok sert vurdu.

Jim chutou a bola com muita força.

O, ona bir çekiçle vurdu.

Ela bateu nele com um martelo.

O onu bir tüfekle vurdu.

Ela atirou nele com um rifle.

Fadıl, uyurken Leyla'yı başından vurdu.

Fadil atirou em Layla na cabeça quando ela estava dormindo.

Fadıl, Leyla'yı sağ kaşından vurdu.

A bala disparada por Fadil perfurou a sobrancelha direita de Layla.

Tom sinirlendi ve Mary'ye vurdu.

O Tom ficou bravo e bateu na Mary.

Mary ayağını üç kez sertçe vurdu.

Mary bateu o pé três vezes.

Bir yıldırım uzun boylu ağacı vurdu.

Um raio atingiu a árvore alta.

O, bir makineli tüfekle onu vurdu.

Ela atirou nele com uma metralhadora.

O, onu bir tabanca ile vurdu.

Ela atirou nele com uma pistola.

- O, omuzumu tıpışladı.
- O hafifçe omzuma vurdu.

Ele me deu uns tapinhas no ombro.

- O, kız kardeşine çarptı.
- Kız kardeşine vurdu.

Ela bateu na irmã.

Mary bir tabanca çıkardı ve Tom'u vurdu.

Maria sacou uma pistola e atirou em Tom.

Silahlı biri Mart, 1981'de onu vurdu.

Um homem armado atirou nele em março de 1981.

Tom, Mary'yi bir av tüfeği ile vurdu.

Tom atingiu Mary com uma espingarda.

Tom Mary'yi bir yaylı tüfek ile vurdu.

O Tom atirou na Maria com uma besta.

Bilinmeyen bir hırsız, Fadıl'ı Kahire'deki evinde vurdu.

Um intruso desconhecido alvejou Fadil em sua casa no Cairo.

"Tom gerçekten Mary'ye vurdu mu" "Ben öyle duydum."

"O Tom bateu mesmo na Maria?" "Foi o que eu ouvi."

O, erkek arkadaşına vurdu ve onun burnunu kırdı.

Ela bateu no namorado e quebrou-lhe o nariz.

John, bir kaplan yakaladı ve iki aslan vurdu.

John capturou um tigre e atirou em dois leões.

O birçok aslan, fil ve diğer hayvanı vurdu.

Ele matou muitos leões, elefantes e outros animais.

Tom acısına son vermek için yaralı atı vurdu.

Tom atirou no cavalo ferido para acabar-lhe com o sofrimento.

Bu bizim bütün tarihimize ve millî tabiatımıza damga vurdu.

Isso definiu toda a nossa história e a nossa natureza nacional.

- Tom geçen yaz kafasını kazıttı.
- Tom geçen yaz saçlarını sıfıra vurdu.

O Tom raspou a cabeça no verão passado.

İlk olarak Valparaíso'daki İspanyol limanını vurdu. Oradan Şilili altını ve şarabı çaldı.

Primeiro ele atacou o porto Espanhol de Valparaíso, onde levou ouro e vinho Chilenos.

- Bu sonbaharda büyük bir deprem Meksika'ya çarptı.
- Bu sonbahar büyük bir deprem Meksika'yı vurdu.

Um grande terremoto atingiu o México neste outono.