Translation of "Kalacağım" in Polish

0.004 sec.

Examples of using "Kalacağım" in a sentence and their polish translations:

Kalacağım.

Zostanę.

Evde kalacağım.

Zostanę w domu.

Burada kalacağım.

Zostanę tutaj.

Yarın evde kalacağım.

Jutro zostaję w domu.

Orada birkaç gün kalacağım.

Zostanę tam na kilka dni.

Birkaç gün burada kalacağım.

Zostanę tutaj przez parę dni.

Bütün yıl burada kalacağım.

Zostanę tutaj cały rok.

Yarına kadar burada kalacağım.

Zostanę tu do jutra.

Üç ay Boston'da kalacağım.

Zostanę w Bostonie na trzy miesiące.

Burada birkaç gün kalacağım.

Zamierzam zostać tu dwa dni.

Birkaç ay burada kalacağım.

Zostanę tu na parę miesięcy.

Ben arka planda kalacağım.

Pozostanę w tle.

Tom'u uyarmak zorunda kalacağım.

Muszę ostrzec Toma.

Bunu ödemek zorunda kalacağım.

Będę musiał za to zapłacić.

- Yarın yağmur yağarsa evde kalacağım.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.

Jeśli jutro będzie padać, zostaję w domu.

Saat ona kadar burada kalacağım.

Zostanę tutaj do dziesiątej.

Bir ay boyunca burada kalacağım.

Zostanę tutaj cały miesiąc.

Yarın ona gerçeği söylemek zorunda kalacağım.

Muszę jej jutro powiedzieć prawdę.

Aman Tanrım. Ben derslere geç kalacağım.

O rety. Spóźnię się na lekcje.

Sen geri dönene kadar burada kalacağım.

Poczekam tutaj do czasu aż wrócisz.

Tom'la onun hakkında konuşmak zorunda kalacağım.

Będę musiał o tym porozmawiać z Tomem.

Buraya gelmekten vazgeçmeni istemek zorunda kalacağım.

Będę musiał cię poprosić, żebyś przestał tu przychodzić.

Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım

Będę musiał się pozbyć tego zniszczonego dywanu.

Ya sen ya da ben gitmek zorunda kalacağım.

Któryś z nas musi iść.

O kadar çok işim var ki, bir saat daha kalacağım.

Mam tyle pracy, że zostanę jeszcze na kolejną godzinę.

Sorun şu ki buradan indikten sonra devam etmek zorunda kalacağım. Yukarı çıkış yok.

Jednak jeśli przez niego przeskoczę, to nie ma powrotu.

Korkarım ki seni hayal kırıklığına uğratmak zorunda kalacağım. Canım bu tartışmaya katılmak istemiyor

Niestety, muszę pana rozczarować. nie mam ochoty brać udziału w tej dyskusji.

- Ne yazık ki gitmeni istemek zorunda olacağım.
- Korkarım gitmenizi rica etmek zorunda kalacağım.
- Korkarım gitmenizi istemem gerekecek.

Obawiam się, że będę musiał poprosić cię o wyjście.