Translation of "üstünde" in Polish

0.005 sec.

Examples of using "üstünde" in a sentence and their polish translations:

Kitabın masanın üstünde.

Twoja książka jest na biurku.

Sözlük masanın üstünde.

- Słownik jest na biurku.
- Słownictwo jest na biurku.

Çarşaf yatağın üstünde.

Prześcieradło jest na łóżku.

Masanın üstünde toz birikmiş.

Kurz zebrał się na biurku.

Tom elleri üstünde yürüyebiliyor.

Tom umie chodzić na rękach.

Mavi telefon masanın üstünde.

Niebieski telefon jest na stole.

Köpek halının üstünde oturuyor.

Na dywanie siedzi pies.

Kedi masanın üstünde uyuyor.

Kotka śpi na stole.

Sizin saatiniz masanın üstünde.

Twój zegarek jest na biurku.

- Gözüm üzerinde.
- Gözüm üstünde.

Mam na ciebie oko.

Bazı taşların üstünde dinlendik.

Odpoczęliśmy na jakichś kamieniach.

Başımın üstünde durmaya çalıştım.

Próbowałem stać na głowie.

Üstünde yüzüp orada varlığını hissediyorum.

Unoszę się nad nim i ją czuję.

Onu masanın üstünde bırakmış olabilirim.

Mogłem to zostawić na stole.

Yeşil Alice'in üstünde iyi görünüyor.

Alice wygląda dobrze w zielonym.

O gömlek üstünde iyi duruyor.

- Dobrze ci w tej koszuli.
- Do twarzy ci w tej koszuli.

Bir martı plajın üstünde dönüyordu.

Nad plażą krążyła mewa.

Bir akbaba çölün üstünde dönüyor.

Nad pustynią krąży sęp.

Ya da şuradaki dağın üstünde gördüğüm

Albo... widzę tam na górze...

Bu karar üstünde çok zaman harcamayalım.

Nie zwlekajcie z tą decyzją.

Ama bırakmadı. Elimin üstünde yüzeye geldi.

Ale nie zrobiła tego. Wypłynęła na mojej ręce na powierzchnię.

Tepenin üstünde duran ev çok eski.

Ten dom, który stoi na wzgórzu jest bardzo stary.

Kendi iki ayağının üstünde durmanın zamanıdır.

To czas, żebyś sanął na własnych dwóch stopach.

Masanın üstünde kaç tane kitap var?

Ile książek jest na stole?

Tom bir muz kabuğu üstünde kaydı.

Tom poślizgnął się na skórce od banana.

"Cep telefonumu gördün mü?" "Masanın üstünde."

- Widziałeś mój telefon komórkowy? - Jest na stole.

On sekiz yaşın üstünde olduğunu söyledi.

Powiedziała, że ma ponad osiemnaście lat.

- Tom amuda kalkmış.
- Tom başının üstünde duruyor.

Tom stoi na głowie.

Uyandığında kendini bir bankın üstünde uzanırken buldu.

Obudził się i ze zdziwieniem stwierdził, że jest na ławce w parku.

Yine de sıcaklık donma noktasının sadece biraz üstünde.

Ale temperatura wciąż jest bliska zamarzaniu.

Uzun adımlarla yürüyüp gidiyor. İki ayak üstünde duruyor.

I tak oto kroczy, idzie dwunożnie.

- Kedi masanın üzerinde uyuyor.
- Kedi masanın üstünde uyuyor.

- Kotka śpi na stole.
- Kot śpi na stole.

Masanın üstünde dans etme hakkında bir kitap var.

Na biurku jest książka o tańcu.

- Masanın üstünde bir elma var.
- Masada bir elma var.

Na biurku leży jabłko.

Bu yüzden suyun üstünde bir yer bulmak daha mantıklı olur.

Więc chcemy być wysoko ponad wodą.

Görünüşe göre dev midyelerin mercan resifleri üstünde büyük etkisi var.

Przydacznie olbrzymie mają ogromny wpływ na rafy.

- Masanın üstünde bir portakal var.
- Masanın üzerinde bir portakal var.

Na stole jest pomarańcza.

- O kırk ya da yaklaşık olmalı.
- Yaşı kırkın üstünde olmalı.

Musi mieć koło czterdziestki.

- Belki de masanın üzerinde bıraktım.
- Belki de masanın üstünde bıraktım.

Może zostawiłem/zostawiłam to na stole.

Tom uzaktan kumandasının üstünde bir düğmeye bastı ama hiçbir şey olmadı.

Tom wcisnął przycisk na pilocie, ale nic się nie wydarzyło.

- Bu kapı size hep açık.
- Size kapımız daima açık.
- Her zaman başımızın üstünde yeriniz var.
- Sana kapım daima açık.
- Her zaman başımın üstünde yerin var.

Jesteś tu zawsze mile widziany.

Ama bu yumuşakçalardan bazıları, delici tam olarak kabuğun tepesinde, abdüktör kasın üstünde olursa gevşiyor.

Niektóre mięczaki odprężają się tylko wtedy, gdy wiertło znajdzie się w wierzchołku skorupy, na mięśniu odwodzącym.

İsviçre dünya üstünde birkaç nötr ülkeden biri. Bunun anlamı herhangi bir askeri çatışmaya girmiyorlar.

Szwajcaria jest jednym z niewielu krajów neutralnych na świecie. Oznacza to, że nie będą uczestniczyć

- Masanın üzerinde bir kedi var.
- Masanın üstünde bir kedi vardı.
- Bir kedi masadaydı.
- Bir kedi masanın üstündeydi.
- Masanın üzerinde bir kedi vardı.

Na stole siedział kot.