Translation of "Ayak" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "Ayak" in a sentence and their japanese translations:

Oturdu ve ayak ayak üstüne attı.

- 彼女は足を組んで座った。
- 彼女は腰掛けて足を組んだ。

O ayak altındadır.

邪魔なのです。

Zamana ayak uydur.

- 時代に遅れないようにしよう。
- 時代に遅れないように。
- 時代に乗り遅れるなよ。

Zamana ayak uydurmalıyız.

- 私たちは時流とともに進まなければならない。
- 私たちは時勢に遅れないようについていかなければならない。
- 私たちは時勢に遅れないようにしなければならない。
- 私たちは時勢に遅れずに付いていかなければならない。
- 私たちは時勢に遅れずについていかねばならない。
- 私たちは時勢に遅れずついていかなければならない。
- 我々は時勢に遅れずに付いて行かなければならない。

Herkes ayak diredi.

- みんな地面に足を降ろそう。
- みんな足を下に降ろして。

Ayak bileğimi burktum.

足首をひねった。

Ayak parmaklarımı hissedemiyorum.

つま先の感覚がない。

Bana ayak uydurdu.

彼は私に追いついた。

Onlar ayak altındalar.

邪魔になっています。

Sana ayak uyduramıyorum.

- 私はあなたにはついていけません。
- 君についていけない。

8 ayak kare bir yerin alanı 64 ayak karedir.

縦横8フィートの部屋の面積は64平方フィートである。

Dışarıda ayak sesleri duyuyorum.

外で足音が聞こえる。

Kumda ayak izleri bulduk.

我々は砂の上に足跡を見つけた。

Mike, sınıfına ayak uyduramadı.

- マイクは、クラスのものについていけなかった。
- マイクは授業についていけなかった。

Harry sınıfa ayak uyduramadı.

ハリーはクラスのみんなについていけなかった。

O mahalleye ayak basmayın.

その辺りに立ち入ってはいけません。

O, ayak bileğini burktu.

彼は足首をねんざした。

Ben sana ayak uyduramam.

速すぎてついていけないよ。

Yerde ayak izleri bırakılmıştı.

足跡が床に残っていた。

Oğlumuz sınıfa ayak uyduramıyordu.

息子はクラスについていけなかった。

Ona ayak uydurmaya çalış.

- 彼に遅れずに付いて行くようにしなさい。
- 彼に遅れずについていきなさい。

Suçlu ayak izleri bıraktı.

犯人は足跡を残していた。

Askerler Yunanistan'a ayak bastı.

軍隊はギリシャに上陸した。

Amcam doksana ayak bastı

私のおじさんは90歳まで生きた。

Senin planına ayak uyduramam.

あなたの計画にはついていけない。

O ona ayak uydurdu.

彼は彼女に遅れずについていった。

- Küçük ayak parmağımda ağrı var.
- Küçük ayak parmağımda bir ağrı var.

足の小指が痛む。

Bebek dört ayak üstünde emekliyordu.

赤ちゃんは四つん這いになってはっていた。

Dansçı ayak parmaklarının üzerinde döndü.

踊り手はつま先立ってぐるぐると回った。

Aya ayak basan ilk insandı.

彼は月面に着陸した最初の人だった。

Ayak parmaklarımda hiç his yok.

足の指の感覚が全くない。

Ayak parmaklarıyla anahtarlarını almaya çalıştı.

トムはつま先で鍵を拾おうとした。

Zamana ayak uydurmak kolay değil.

時代の流れについていくのは容易ではない。

Sınıf arkadaşlarına ayak uydurmaya çalışıyor.

彼はクラスの仲間に後れをとらぬようにしている。

Maaşın enflasyona ayak uyduruyor mu?

あなたの給料はインフレに追いつきますか。

Narita'ya ayak basmadan, hava kararacak.

あなたが成田に着陸するころまでには、暗くなっているのでしょう。

Onun aylığı enflasyona ayak uyduramıyor.

彼の給料ではインフレについていけない。

ayak tabanlarınız yere değecek şekilde olsun ,

足の裏を ぴったり床につけて

Zamana ayak uydurmak için gazeteler okumalısın.

時勢に遅れないように、新聞を読むべきです。

Biz en son araştırmaya ayak uydurmadık.

我々は最近の研究に遅れをとっている。

Odayı temizledi, ve ayak işlerini yaptı.

彼女は部屋を掃除し、使い走りをしてくれた。

O, babasının ayak izlerini takip etti.

彼は父親の例にならっていった。

O, sınıf arkadaşlarına ayak uydurmaya çalışıyor.

彼はクラスの仲間に後れをとらぬようにしている。

Ben kaydım ve ayak bileğimi burktum.

私はすべって足首をねんざした。

Parmaklarımı ya da ayak parmaklarımı hissedemiyorum.

指やつま先の感覚がない。

Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.

トムは裸足で歩くのに慣れていない。

Bir taşa takıldım, ayak bileğimi incittim.

私は石につまずいて、足首をひねってしまった。

Ayak izleri nehre kadar devam ediyordu.

足跡は川まで続いていた。

Zamana ayak uydurmak için gazeteler okurum.

私は時流に遅れないように新聞を読む。

Burası cidden ayak bileği kırmak için birebir.

ここは― かなり転(ころ)びやすそうだ

Benim ayak mantarım var ve çok kaşıntılı.

水虫がかゆいのです。

Masanın üstünde bir kedinin ayak izleri var.

テーブルに猫の足跡が付いている。

Lütfen çok hızlı yürüme. Sana ayak uyduramıyorum.

そんな早く歩かないでください。あなたと歩調をそろえることはできません。

Bu günlerde genç kızların modasına ayak uyduramıyorum.

最近の若い子たちのファッションにはついていけないわ。

- Sen benim yolumdasın.
- Bana ayak bağı oluyorsun.

- 君は僕の邪魔をしている。
- あなたは私の邪魔をしています。

En son modalara ayak uydurmak çok pahalı.

最新の流行を追うのは大変お金がかかる。

- Merdivende bir adımı kaçırdım ve korkarım ayak bileğimi burktum.
- Merdivende adımımı boşa atıp ayak bileğimi burktum maalesef.

階段を踏みはずして足首を捻挫したようです。

Ama bazı hayvanlar için değişime ayak uydurmak zor.

‎しかし都会の変化に ‎ついていけない動物もいる

Uzun adımlarla yürüyüp gidiyor. İki ayak üstünde duruyor.

‎大股で堂々と歩き回る ‎二足歩行だ

Zamana ayak uydurmak için yeni bir bilgisayar aldım.

時代に遅れないように新しいコンピューターを買った。

Yaşlı bir adamın zamana ayak uydurması oldukça zordur.

時代に遅れないようについていくのは老人にとってむしろ難しいことである。

Arkadaşlarına ayak uydurmadığı için, o sonunda geride kaldı.

友人についていくことができなかったので、とうとう彼は、遅れてしまった。

O, sınıfın geri kalanına ayak uydurmayı zor buluyor.

彼はクラス仲間に付いて行くが難しかった。

Zamana ayak uydurabileyim diye her gün gazete okurum.

私は時代に遅れないように、毎日新聞を読む。

- Beni takip etmeni istiyorum.
- Bana ayak uydurmanı istiyorum.

こちらの調子に合わせてください。

Enflasyondan dolayı, maaşlar yüksek yaşam maliyetine ayak uyduramıyor.

インフレで給料が高い生活費に追いつかない。

Zamana ayak uydurmak için kitaplar ve dergiler okurum.

私は時代に遅れないようにするため本や雑誌を読む。

Burkulmuş bir ayak bileği onu bir ay yürümekten alıkoydu.

足首のねんざで彼は一ヶ月歩けなかった。

İğrenç bir kardan adamın ayak izlerinin Himalayalarda keşfedildiğini duydum.

ヒマラヤ山中で雪男の足跡が発見されたらしい。

- Modadaki bu değişimlere ayak uyduramıyorum.
- Modadaki bu değişikliklere yetişemiyorum.

私はこんな流行の変化にはついていけない。

Tom bir ragbi maçı sırasında sol ayak bileğini kırdı.

トムはラグビーの試合中に左足首を骨折した。

İğrenç bir kardan adamın ayak izlerini Himalayalarda bulduklarını duydum.

ヒマラヤ山中で雪男の足跡が発見されたらしい。

İşletmeler için de modaya ayak uydurup kısa zamanda kâr etmek

ビジネスも同じで 目の前の利益を追求するあまり

Beverly Hills gibi zengin kasabada Joneses ailesine ayak uydurmak zordur.

ビバリーヒルズのような高級住宅地で見栄を張り合うのは高くつく。

Kayanın üzerinde el ya da ayak için tutunacak yerler yoktu.

その岩には手足をかける所がまったくなかった。

O, o kadar hızlı yürüdü ki o ona ayak uyduramadı.

彼があまり速く歩くので、彼女は付いて行けなかった。

İğrenç bir kardan adamın ayak izlerinin Himalaya dağlarında bulunduğunu duydum.

ヒマラヤ山中で雪男の足跡が発見されたらしい。

İğrenç bir kardan adamın ayak izlerini Himalaya dağlarında keşfettiklerini duydum.

ヒマラヤ山中で雪男の足跡が発見されたらしい。

Motive değilsen hemen eve dön. Sadece bir ayak bağı olacaksın.

やる気ないなら帰れ。邪魔になるだけだから。

Henüz acının var olmadığı bir yere ayak basmadım ama aynı zamanda

痛みが存在しない場所に 訪れたことは いまだに無く

- Onun alt kata geldiğini duyduk.
- O aşağıya inerken ayak seslerini duyduk.

彼が階下に降りて来るのが聞こえた。

Efsaneye göre, o ormanda hayaletler görülecek, böylece insanlar oraya ayak basmayacaklar.

伝説によれば、その森には幽霊が出たので、誰も足を踏み入れようとしなかったそうだ。

Bir keresinde bir adamı kızgın kömürlerin üzerinde yalın ayak yürürken görmüştüm.

熱い石炭の上を裸足で歩く男を見たことがある。

Polisler Tom'un yatak odası penceresinin dışında herhangi bir ayak izi bulamadılar.

警察はトムの寝室の窓の外には誰の足跡も見つけることができませんでした。

O neredeyse ayak bileklerine kadar uzanan uzun bir siyah ceket giyiyordu.

丈の長いコートは、ほとんどくるぶしまで届いていた。

- Bu eve bir daha adımımı atmam.
- Bu eve tekrar asla ayak basmayacağım.

- もう二度とこの家の敷居はまたがない。
- もう二度とこの家に立ち入ることはしません。

- Greg'in babasının ayak izlerini takip edeceğinden eminim.
- Greg'in babasının yolundan gideceğinden eminim.

グレッグは、きっとお父さんの後を継ぐつもりだと思う。

1953 yılında, Sir Edmund Hillary ile Tenzing Norgay Sherpa, Everest'in zirvesine ayak basan ilk insanlar oldular.

1953年 ヒラリーとテンジンが エベレストに初登頂

Bütün bu yürüme ayaklarımın tabanlarını ve ayak parmaklarımı mahvediyor. Doğru ölçüde ayakkabılar alıp almadığımı merak ediyorum.

歩きすぎて、足の裏と足の指が痛い。靴のサイズがあってないのかな。

Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.

人間は赤ん坊のときは四つんばいで、それから2本の足で歩くようになり、最後は年をとって杖が必要になる。

- Bu dergi, benim dünyada neler olup bittiğine yetişmem için yardımcı oluyor.
- Bu dergi benim dünyaya ayak uydurmama yardımcı oluyor.

この雑誌のおかげで私は世界情勢に遅れずにいられる。