Translation of "Ediyordu" in Hungarian

0.016 sec.

Examples of using "Ediyordu" in a sentence and their hungarian translations:

Ondan nefret ediyordu.

- Utálta őt.
- Utálta.

Onunla dans ediyordu.

Vele táncolt.

Tom dua ediyordu.

- Tomi imádkozott.
- Tom imádkozott.

Tom şikâyet ediyordu.

Tom panaszkodott.

Tom ondan nefret ediyordu.

Tom utálta.

Onlar çok dans ediyordu!

Sokat táncoltak.

Tom bana yardım ediyordu.

Tamás segített nekem.

Tom, Mary'den nefret ediyordu.

Tom utálta Maryt.

Hitler Yahudilerden nefret ediyordu.

Hitler gyűlölte a zsidókat.

O yalan söylemekten nefret ediyordu.

- Utálta a hazugságot.
- Utált hazudni.

Tom sırt ağrısından şikâyet ediyordu.

Tom hátfájásról panaszkodott.

Tom'un köpeği benden nefret ediyordu.

Tom kutyája utált engem.

Bir film ekibi bize eşlik ediyordu.

egy filmes csapattal a hátunk mögött.

Kendi söylediklerine göre İsraillilerden nefret ediyordu

Bassam nem tagadta, hogy korábban gyűlölte az izraelieket,

Tom trene yetişmek için acele ediyordu.

Tom siet, hogy elérje a vonatot.

- Kocasından nefret etti.
- Kocasından nefret ediyordu.

Gyűlölte a férjét.

Tom Mary'yi tekrar görmeyi arzu ediyordu.

- Tom szerette volna újra látni Marit.
- Tom vágyakozik újra látni Marit.

O bir aile kurmayı hayal ediyordu.

Családalapításról álmodott.

Tom hangisini alması gerektiğini merak ediyordu.

Tomi azon gondolkozott, melyiket vegye meg.

Tom Mary'nin ne düşündüğünü merak ediyordu.

Tom kíváncsi volt, hogy Mary min gondolkodott éppen.

- Herkes dans etti.
- Herkes dans ediyordu.

Mindenki táncolt.

Bir araştırmacı olarak, değişkenlik beni deli ediyordu.

Kutatóként ez a változékonyság régebben megőrjített.

Tarım ve sanayi üretimi devam ediyordu yükseliş.

Megmutatkozott a mezőgazdasági és ipari termelés emelkedése.

O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.

Azon tűnődött, milyen lehet vele csókolózni.

- Onlar birbirlerinden nefret ediyordu.
- Birbirlerinden nefret ettiler.

- Utálták egymást.
- Gyűlölték egymást.
- Ki nem állhatták egymást.

Tom'un yaptığı her şey beni rahatsız ediyordu.

Minden zavart, amit Tom csinált.

O benim için çok şey ifade ediyordu.

Nagyon sokat jelentett nekem.

Bedeni hafifçe öne eğilmiş, kokunun izini takip ediyordu.

A testét kissé előrepúposította, és követte a szagnyomokat.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

Nagyon nehezen mozgott. Lassan, nagyon gyengén.

Bert'in biseksüalitesi Tom'u rahatsız ediyordu ve Mary'yi heyecanlandırıyordu.

Bert biszexualitása felborzolta Tomot, viszont Maryt felizgatta.

Mary Tom'un gerçekten onu sevip sevmediğini merak ediyordu.

Mary tűnődött rajta, hogy Tom valóban szereti-e őt.

Tom gerçekten bir kaza olup olmadığını merak ediyordu.

Tom kíváncsi volt, hogy valóban baleset volt-e.

Polis Tom'un olaya biraz ışık tutacağını umut ediyordu.

A rendőrség remélte, hogy Tom némi felvilágosítást adhat az esetről.

- Tom bundan nefret etmişti.
- Tom bundan nefret ediyordu.

Tom utálta.

Güneş batarken Lannes hala Rusları başarıyla tutmaya devam ediyordu

Lannes még mindig tartotta az oroszokat ahogy a sötétség esett.

Tom Mary'nin parkurun etrafında kaç kez koşacağını merak ediyordu.

Tom kíváncsi volt, hány kört szándékozott Mary a pályán lefutni.

Hastalık hala Sierra Leone'de hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyordu,

és a betegség még mindig terjedt Sierra Leonéban,

Tom Mary'nin onun hakkında bir şey bilip bilmediğini merak ediyordu.

Tom arra volt kíváncsi, vajon Mari tudott-e róla valamit.

Tom Mary'nin bütün öğleden sonra oyunlar oynayıp oynamadığını merak ediyordu.

Tom kíváncsi volt, hogy vajon Mary egész délután játszott-e.

Tom Mary'nin John'la Boston'a gitmesine izin vermesi gerekip gerekmediğini merak ediyordu.

Tom tűnődött rajta, hogy elengedje-e Maryt Johnnal Bostonba.

- Sami pornografik web sitelerini ziyaret etti.
- Sami pornografik web sitelerini ziyaret ediyordu.

Sámuel pornóoldalakat látogatott.

- Bu benim için çok anlama geliyordu.
- Bu benim için çok şey ifade ediyordu.

Sokat jelentett nekem.

Bir gün beni takip ediyordu. Ve bir ahtapotun seni takip etmesi inanılmaz ötesi bir şey.

Egy nap követett engem. Amikor egy polip követ téged, az a legcsodálatosabb dolog.

Mary, onun geçen haftayı Alice ile Boston'da geçirdiğini bilseydi Tom Mary'nin ne söyleyeceğini merak ediyordu.

Tom kíváncsi volt, hogy Mary mit szólna, ha tudná, hogy az elmúlt hetet Alice-szel Bostonban töltötte.