Translation of "üstünde" in Hungarian

0.007 sec.

Examples of using "üstünde" in a sentence and their hungarian translations:

Teknikler üstünde çalışıyorum.

hogy lássam, működnek-e.

Onun üstünde uyuyacağım.

- Alszom rá egyet.
- Aludni fogok rá.

Anahtar masanın üstünde.

A kulcs az asztalon van.

Otuzun üstünde değilim.

Még nem múltam el harminc.

Çarşaf yatağın üstünde.

A lepedő az ágyon van.

Kedi paspasın üstünde.

A macska a lábtörlőn van

Bunun üstünde uyuyayım.

Hadd aludjak rá egyet.

Kitaplar bankın üstünde.

A könyvek a padon vannak.

Ev tepenin üstünde.

A ház a domb tetején található.

- Başımın üstünde yerin var.
- Başımın üstünde yeriniz var.

Nagyon szívesen látunk.

Tom elleri üstünde yürüyebiliyor.

Tom tud kézen járni.

"Telefonum nerede?" "Masamın üstünde."

„Hol van a telefonom?“ — „Az asztalomon.“

Su üstünde yüzmeyi severim.

Imádok lebegni a vízen.

Biz bulutların üstünde uçuyoruz.

A felhők fölött repülünk.

Köpek halının üstünde oturuyor.

A kutya a szőnyegen ül.

Kedi masanın üstünde uyuyor.

A macska az asztalon alszik.

Sizin saatiniz masanın üstünde.

Az órád az asztalon van.

Çantan benim masanın üstünde.

- A táskája az asztalomon van.
- Az íróasztalomon van a táskád.

Bazı taşların üstünde dinlendik.

Lepihentünk néhány kövön.

Burada çimin üstünde oturalım.

Üljünk ide a fűre!

Onun üstünde yatmak istiyorum.

Aludni akarok rá.

Bugün üstünde durmak istediğim nokta

Az én kérdésem:

Sağ ayağım üstünde dik duracaktım.

Csak fel kellett állnom a jobb lábamra.

Üstünde yüzüp orada varlığını hissediyorum.

Csak lebegek felette, és érzem, hogy ott van.

Masanın üstünde bir kitap görüyorum.

Egy könyvet látok az íróasztalon.

Masanın üstünde bir harita var.

Van egy térkép az asztalon.

Masanın üstünde bir makas var.

Egy olló van az asztalon.

Onu masanın üstünde bırakmış olabilirim.

Talán az asztalon hagyhattam.

Masanın üstünde bir çiçek var.

Van egy virág az asztalon.

Masanın üstünde bir radyo var.

Az asztalon van egy rádió.

- Tepede durdular.
- Tepenin üstünde durdu.

Fent álltak a dombtetőn.

Köprünün üstünde giden trene bak.

Nézd a vonatot, amely éppen a hídon halad át.

"Omuz çantam nerede?" "Sandalyenin üstünde."

- - Hol a válltáskám? - A székre tetted.
- - Hol van a válltáskám? - Ott a széken.

Masanın üstünde bir sözlük var.

Egy szótár van az íróasztalon.

Sıranın üstünde bir kitap var.

- Ott van egy könyv a pulton.
- Ott van egy könyv az íróasztalon.
- Van egy könyv az íróasztalon.

"Onun kitabı nerede?" "Masanın üstünde."

- Hol van a könyve? - Az asztalon.

Onu hiç kimsenin üstünde istemiyorum.

Senkinek sem kívánom.

Parmaklığın üstünde iki çocuk oturuyor.

Két gyerek ül a kerítés tetején.

O gömlek üstünde iyi duruyor.

Jól áll neked ez az ing.

Masanın üstünde bazı kitaplar var.

Vannak könyvek az asztalon.

- Masanın üstünde hiç portakal yok.
- Masanın üstünde bir portakal yoktur.
- Masada portakal yok.

Nincs narancs az asztalon.

Ama bırakmadı. Elimin üstünde yüzeye geldi.

De nem tette. Jött velem a felszínre.

Tepenin üstünde güzel bir kilise duruyor.

Egy gyönyörű templom áll ott a dombon.

Tepenin üstünde duran ev çok eski.

- A ház, ami a dombon áll, nagyon öreg.
- A dombon álló ház nagyon régi.

Kendi iki ayağının üstünde durmanın zamanıdır.

Ideje volna a saját lábadra állnod.

Masanın üstünde kaç tane kitap var?

- Hány könyv van az asztalon?
- Hány darab könyv van az asztalon?

Masanın üstünde bir şişe şarap var.

Van egy üveg bor az asztalon.

- Seni izliyorum.
- Gözüm üzerinde.
- Gözüm üstünde.

Nézlek.

Buzun üstünde düştü ve bacağını incitti.

Elesett a jégen, és beütötte a lábát.

Kayalıkların üstünde eski bir kale duruyor.

Egy régi várkastély áll a sziklafal tetején.

Tom bir muz kabuğu üstünde kaydı.

Tom elcsúszott egy banánhéjon.

Tom kumun üstünde Mary'nin yanına oturdu.

Tom leült Mary mellé a homokba.

Bir anahtar yazı masasının üstünde duruyor.

Az íróasztalon van egy kulcs.

- Defter masanın üzerinde.
- Defter masanın üstünde.

A füzet az asztalon hever.

"Cep telefonumu gördün mü?" "Masanın üstünde."

- Láttad a mobilom? - Az asztalon van.

On sekiz yaşın üstünde olduğunu söyledi.

- Azt mondta, betöltötte a tizennyolcat.
- Ő azt mondta, hogy elmúlt 18 éves.

1,5 milyon doların üstünde çalıntı para topladı.

és mintegy 1,5 millió dollárnyi ellopott pénzt is visszaszerzett.

Masanın üstünde kaç tane dolma kalem var?

Hány toll van az asztalon?

Bu yatak üstünde uyunmayacak kadar çok serttir.

Ez az ágy túl kemény az alváshoz.

Masanın üstünde duran sepetteki meyveyi yeme. Plastik.

Ne edd meg az asztalon lévő tálból a gyümölcsöket! Nem igaziak.

Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı?

A macska a széken van, vagy alatta?

- Tom bugün suratsız.
- Tom'un bugün aksiliği üstünde.

Tomnak ma rossz a kedve.

Güzel plan, en azından kâğıt üstünde öyle.

Jó terv, papíron legalábbis.

Biri normal taksi, diğerinin üstünde ''Bu taksinin sürücüsü

Az egyik a hagyományos taxi, a másikon pedig egy nagy felirat hirdeti:

Yine de sıcaklık donma noktasının sadece biraz üstünde.

De így is alig van fagypont felett a hőmérséklet.

Uzun adımlarla yürüyüp gidiyor. İki ayak üstünde duruyor.

És csak úgy tovalépked, elsétál két lábon.

Masanın üstünde dans etme hakkında bir kitap var.

Egy táncról szóló könyv van az asztalon.

- Üstünde Tom'un adı yazıyor.
- Üzerinde Tom'un adı var.

Rajta van Tom neve.

Benim ismimin baş harfleri benim evrak çantasının üstünde.

A monogramom az aktatáskámon van.

Masamın üstünde her zaman bir şişe su var.

Az íróasztalomon mindig van egy palack víz.

- Masanın üstünde bir elma var.
- Masada bir elma var.

- Az asztalon van egy alma.
- Alma van az asztalon.

- Masanın üstünde bir kedi vardı.
- Bir kedi masanın üstündeydi.

Az asztalon volt egy macska.

Tom ofisine girdi ve masasının üstünde bir kutu gördü.

Tom belépett az irodájába és egy dobozt látott az asztalán.

- Hiç kimse hukukun üstünde değil.
- Kimse yasalardan üstün değildir.

Senki sem áll a törvény felett.

Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.

- Mikor kijöttem a sittről, Tom segített nekem talpra állni.
- Amikor kiszabadultam a börtönből, Tom segített lábra állni.

Tom oradaki masanın üstünde senin için bazı kitaplar bıraktı.

Tom hagyott számodra néhány könyvet azon az asztalon ott.

Görünüşe göre dev midyelerin mercan resifleri üstünde büyük etkisi var.

Kiderült, hogy az óriáskagylóknak óriási a hatásuk a korallzátonyokra.

- Masanın üzerinde bir kitap var.
- Masanın üstünde bir kitap var.

Van egy könyv az asztalon.

- Masanın üstünde bir portakal var.
- Masanın üzerinde bir portakal var.

Van egy narancs az asztalon.

- O kırk ya da yaklaşık olmalı.
- Yaşı kırkın üstünde olmalı.

Negyven körüli lehet.

- Belki de masanın üzerinde bıraktım.
- Belki de masanın üstünde bıraktım.

Talán az asztalon hagytam.

- Tom beyaz bir gömlek giyiyordu.
- Tom'un üstünde beyaz bir gömlek vardı.

Tomon egy fehér ing volt.

- Bu evin üstünde saçak buzu var.
- Evin çatısında buz sarkıtları var.

A házról jégcsapok lógnak.

Mary, Tom'un sağ yanağına tokat attıktan sonra, sol ayağının üstünde tepindi.

Miután jobboldalról pofán vágta Tomot, Mari rátaposott a bal lábára.

O, 30 yaşın üstünde ama yine de mali açıdan ailesine bağlı.

Elmúlt 30, de még mindig a szülein lóg.

- Bu kapı size hep açık.
- Size kapımız daima açık.
- Her zaman başımızın üstünde yeriniz var.
- Sana kapım daima açık.
- Her zaman başımın üstünde yerin var.

Mindig szívesen látunk itt.

Ama bu yumuşakçalardan bazıları, delici tam olarak kabuğun tepesinde, abdüktör kasın üstünde olursa gevşiyor.

De néhány puhatestű csak akkor ernyed el, ha a fúró hegye pontosan a kagyló csúcsán halad át, a távolító izomnál.

- Evsizken sık sık bu bankta uyurdum.
- Sokakta yaşarken sık sık şu bankın üstünde uyurdum.

Gyakran aludtam ezen a padon, mikor hajléktalan voltam.

- Masanın üzerinde bir kedi var.
- Masanın üstünde bir kedi vardı.
- Bir kedi masadaydı.
- Bir kedi masanın üstündeydi.
- Masanın üzerinde bir kedi vardı.

Az asztalon ült egy macska.